Mehmet Şakir Örs

CHP, yeni bir hikâye yazmalı

12 Temmuz 2024 Cuma

22 yıldır iktidarı elinde tutan siyasal anlayış tümüyle tükendi. İktidarda uzatmaları oynayan bu anlayışın, doğrusu halka anlatacağı hikâyesi de kalmadı. 31 Mart yerel seçiminin sonuçları, bir bakıma bunun ilk işareti ve ilanı oldu.

Ekonomik ve sosyal sorunlar içinde bunalan halkın önemli bölümü, artık yeni bir arayışa yöneldi. Kendisine umut ve güven verecek yeni bir hikâyenin peşine düştü. Günümüzde bu yeni hikâyeyi oluşturacak siyasi kadroları, programı ve örgütlenmeyi bekliyor.

YENİ BİR SİYASAL YAKLAŞIM

İşte bu bekleyişe yanıt verebilecek en güçlü seçenek olarak, ana muhalefet Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) öne çıkıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisi olan CHP, hem tarihsel misyonu ve hem de asırlık tecrübesi ile yeni bir döneme hazırlanıyor.

31 Mart seçiminin sonuçları ve CHP’nin büyük/önemli kentlerde kazandığı belediyeler, doğal olarak CHP’ye bu görevi yüklüyor. Yerel yönetimlerden merkezi iktidara doğru yürüyecek CHP’de, belediyeler önemli bir referans kaynağı olacak ve yönetsel deneyim birikimi oluşturacak. Bu bağlamda CHP, ülkenin ve kendisinin ikinci yüzyılı için yeni bir ekonomi-politik program ve yaklaşım hazırlamak zorunda.

TÜZÜK VE PROGRAM KURULTAYI

Sol-sosyal demokrat partilerde program ve tüzük gibi yazılı belgeler büyük önem taşır. Bunlar aynı zamanda iktidara hazırlığın da yol haritasını oluşturur. Doğrusu biz bu bütünselliği ve hazırlığı çok önemsiyoruz.

CHP’nin yeni döneme hazırlanmasında, tüzük ve program kurultaylarının önemli bir dönemeç olacağını düşünüyoruz. Burada dikkatimizi çeken husus, tüzük değişimi öne çıkarılırken programın yeterince gündeme gelmemesidir. Oysa tüzük ve program birlikte düşünülmeli ve planlanmalıdır. Günümüzün ulusal ve uluslararası ekonomik/sosyal/siyasal koşullarını dikkate alan, kısa, güncel, anlaşılır ve uygulanabilir bir program; en az tüzük kadar ve hatta ondan daha önemlidir.  

SÜRECE HALK DA KATILMALI

Öncelikle yalnızca tüzüğün tartışılması, CHP’yi kendi içine hapsetmekte ve hareket alanını daraltmaktadır. Oysa ülkeyi yönetmeye hazırlanan bir parti, yol haritasını en geniş toplumsal kesimlerle ve onların temsilcileri ile birlikte hazırlayıp oluşturmalıdır. Bunun yapılmasının yolu da başta gençler ve kadınlar olmak üzere etkin toplumsal ve siyasal dinamiklerin, CHP’nin iktidara hazırlanma sürecine aktif katılımından ve bu süreçte önemli rol üstlenmesinden geçmektedir.

Hazırlıkların ve tartışmaların tüzükle sınırlanması, alanı daraltacak ve tartışma konularını sığlaştıracaktır. Oysa ülkeyi yönetmeye hazırlanan parti, toplumun en etkin ve kitlesel kesimleriyle birlikte -onları da hareketlendirerek- hedefe yürümelidir. Gördüğümüz kadarıyla, CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve CHP yönetimi bu sorumluluğun ayırdındadır.

UMUDU VE GÜVENİ BÜYÜTMEK

Bu süreçte temel mesele, halkın büyük çoğunluğunun ilgisini/dikkatini çekebilmek ve güvenini kazanabilmektir. En geniş toplumsal kesimler, bugünkü iktidardan artık umudunu kesmiş ve kulağını yeni seslenişlere/etkileşimlere açmıştır. Önemli olan bu pozitif etkileşimi yaratabilmektir. Kısacası, halkın umudunu/güvenini hem kazanabilmek hem de büyütebilmektir.

Bunun yolu da en geniş ve etkin toplumsal kesimlerle, hayatın içinde birlikte olmaktan ve toplumsal/siyasal mücadelede ortaklaşmaktan geçmektedir. CHP’nin tematik mitinglerinin ve çalıştaylarının, ışık eylemlerinin bu süreci besleyip büyüteceğini düşünüyoruz. CHP, örgütünü iktidar mücadelesine yönlendirirken, halkı da kendi iktidarına hazırlamalıdır. Sözün özü; CHP, yeni bir hikâyeyi halkla birlikte hazırlamalı ve yazmalıdır.

***

‘Dayanışma belediyeciliği’

31 Mart yerel seçimlerinde, başta Ege’deki kentler olmak üzere ülkenin bütün önemli kentlerinin belediye yönetimlerini kazanan CHP, yüklendiği sorumluluğu yerine getirmeye çalışıyor. Ülkenin birinci partisi haline gelen CHP için, bu dönem yerel yönetimler tam bir ‘turnusol’ işlevi görecek.

Kendileri ile birlikte partilerinin de yurttaşlardan karne notu alacağının bilincinde olan CHP’li belediye başkanları, yönetimlerini üstlendikleri belediyelerde başarılı olmak zorundalar. Yerel yönetimlerdeki bu başarı, CHP’nin merkezi iktidara yürümesinin en önemli kaldıracı olacak.

BAŞKANLARIN BULUŞMASI

Bu durumun ayırdında olan başkanlar, tüm güçleriyle yeni dönemin sorunlarını aşmaya çalışıyorlar. Sıkça bir araya gelerek, hem proje ve deneyim alışverişi yapıyor, hem de ortak tutum almaya çalışıyorlar. Örneğin iktidarın genel aydınlatma giderleri için belediyelerden daha fazla kesinti yapmaya hazırlanması, önemli bir sorun oluşturuyor ve mali kıskacı ağırlaştırıyor.

CHP’li büyükşehir başkanlarının yeni buluşması; CHP’nin Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gökan Zeybek ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun ev sahipliğinde İstanbul’da yapıldı. Aynı zamanda Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı olan İmamoğlu’nun, içinde bulunulan zorlu ekonomik ve sosyal koşullarda ‘dayanışma belediyeciliği’ yaklaşımını öne çıkarması, toplantıya damga vurdu.

BELEDİYE BİRLİKLERİ VE PLANLAMA AJANSLARI

Yeni dönemin yerel yönetimler açısından önemli bir farklılığı var. Geçmiş dönemlerde çoğunlukla iktidar partisinin kontrolünde olan Türkiye Belediyeler Birliği, Tarihi Kentler Birliği, Sağlıklı Kentler Birliği, Marmara Belediyeler Birliği gibi yapılar artık ana muhalefet partisinin yönetiminde. Bu durum, muhalif belediyelerin işbirliği ve dayanışması için yeni olanaklar sunuyor.

Bu dönem büyükkent belediyelerinde önemli bir başka kurumsal yapı planlama ajansları olacak. Başkanların İstanbul’daki buluşması da İstanbul Planlama Ajansı’nda (İPA) yapıldı. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay da İzmir Planlama Ajansı’nı (İZPA) yeni döneme hazırlıyor. Öyle anlaşılıyor ki geçmişin DPT örneğinden hareketle, yeni dönemin ve geleceğin kentlerdeki yol haritaları bu ajanslar üzerinden hazırlanacak.

EMEKLİ HALK KART

Kent lokantası ve marketlerinin ardından dayanışma belediyeciliğine son ve güzel bir örnek, CHP Genel Başkanı Özgür Özel tarafından kamuoyuna duyurulan ‘Emekli halk kart’ oldu. Bu uygulamanın yaygınlaştırılmasının ve ortaklaştırılmasının nasıl olacağı da başkanlar tarafından konuşuldu.

Günümüzün zorlu ekonomik ve sosyal koşullarında bunalan dar gelirli yurttaşlar, CHP’li belediyelerden emekli kartı örneğinde olduğu gibi, yeni ve somut çözümler bekliyor. Kısacası, dayanışma belediyeciliğini, hayatın içinde adım adım örmek gerekiyor.

***

Tarımdaki yangın!

Geçtiğimiz hafta bu köşede, Ege’deki son orman yangınlarına dikkat çektik. Yanan ormanlar, ülkemizin ve bölgemizin yeşil dokusunu karartıyor, üretim alanlarını azaltıyor. Aynı zamanda, yanan ormanlarla birlikte elbette yüreklerimiz de yanıyor! Bu hafta başka bir yangına daha dikkat çekmek istiyoruz.

Çünkü kırsaldaki yangın yalnızca orman alanlarıyla sınırlı değil. Bir başka büyük yangın da tarımsal ekonomi alanında; tarlada/bağda/bahçede yaşanıyor. Son mazot ve elektrik zamlarıyla birlikte, çiftçinin sulama ve üretim yapma maliyetleri alabildiğine arttı. Dolayısıyla çiftçi tarlasını, toprağını yeterince sulayamaz hale geldi.

İklim değişikliği, özellikle Ege’de sıcaklığı olağanüstü artırıyor. Üretim ve sulama maliyetlerini karşılayamaz hale gelen üretici, bir türlü işin içinden çıkamıyor. İster istemez tarladaki, bağ ve bahçedeki ürünü kaderine terk etmek zorunda kalıyor. Bu durum elbette yalnızca üretici kesimi değil, aynı zamanda geniş tüketici kesimi de yakından ilgilendiriyor. Ülkemizde gıda fiyatlarının olağanüstü artışının altında işte böylesi gerçekler var.

Sorun yalnızca fiyat konusu da değil. Tarımdaki yangın böyle devam ederse, giderek kentlerde tüketecek gıda da bulamayacağız. Kırsalda yaşanan olumsuzluklar nedeniyle, tarımsal üretim hem pahalılanıyor ve hem de giderek azalıyor. Birçok sosyal araştırmaya göre, gençler yakın geçmişte tarımı ve kırsalı terk etmişti. Öyle anlaşılıyor ki bu gidişle tarımda yaşlı çiftçi de kalmayacak!..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları