Mehmet Ali Güller

Komşularla ‘60 km’ sorun!

18 Ocak 2024 Perşembe

Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan “Irak’ta 60 kilometreye inen ve buradan Suriye’ye geçerek Hatay’a kadar uzanan bir ‘huzur hattı’ kurulmasını” istedi (AA, 16.1.2024)

Baştan belirtelim: 60 km derinlikteki “huzur hattı”, terörle mücadelede kesin sonuç getirmez, tersine komşularla ilişkileri çıkmaza sokarak “huzursuzluk hattı”na dönüşür. Çünkü:

JEOPOLİTİK İLE KOLEKTİF GÜVENLİK FARKI

Erdoğan’ın “terörü kaynağında kurutma” dediği ve 2016’dan beri uygulanan strateji, “kolektif güvenlik” yerine “jeopolitik” yöntemle uygulandığı için gittikçe çıkmaza giriyor. 

Daha önce bu köşede birkaç kez açıkladığımız gibi bu iki yöntem, birbirine zıttır. 

Jeopolitiğin bugünkü halini alması, Alman Friedrich Ratzel’in onu 1897’de Politische Geographie başlıklı çalışmasında bir yöntem haline getirmesiyle başladı. Ortaya çıkışı, kapitalizmin emperyalizm aşamasının doğumundadır. Çünkü 19. yüzyılın sonunda gelişmiş kapitalist devletler emperyalist hedeflerine uygun olarak yayılmak, sömürgeler kurmak, sınırlarının ötesine müdahale etmek, rakiplerini ve komşularını istikrarsızlaştırmak istiyordu. Jeopolitik işte bunu sağlamaya uygundu. Alman emperyalizminin “yaşam alanı” ve ABD emperyalizminin “tehdidi kaynağında yok etme” diye sunduğu stratejiler, jeopolitiğin tipik uygulamalarıdır.

“Kolektif güvenlik” ya da “aktif kolektivizm” ise sorunları komşularla çözme modelidir. Atatürk, dünyayı “emperyalistler ve mazlum milletler” diye çözümlemişti. Bunun sonucu olarak da “tam bağımsızlık” ve “Yurtta barış, dünyada barış” hedeflerini ortaya koymuştu. Bu hedeflerin gereği olarak “kolektif güvenlik” modelini uyguladı. Yurttaki barış ile komşulardaki barış arasında birbirini besleyen ve destekleyen diyalektik bir ilişki kuran bu model, komşuların barış içinde olmasına özen gösteriyordu. Atatürk bu modelle Türkiye’nin etrafında barış ve güvenlik kuşakları inşa etti.

30 KM OLMADI, 60 KM YAPALIM

İktidar başından beri “küresel düzenin altında alt bölgesel düzen kurma” hedefine sahip. Bu nedenle sık sık “Misakı Milli” vurgusu yaparak “alınamamış yerleri alma” amaçlarını ortaya koyuyor. Bunun için de “Lozan hezimettir” diyor. 

İktidar bu hedefine ulaşmak için önce “Türkiye’yi Kürtlerle genişletme” stratejisini izledi. Bu elbette mümkün değildi çünkü Kürt örgütlerini bu coğrafyada değerlendirme projesinin daha büyük bir sahibi vardı: ABD. 

İktidar bu nedenle Suriye’de “nüfuz alanları” oluşturma stratejisi izlemeye başladı. Araç ÖSO’ydu. Irak’ta ise “terörü kaynağında yok etme” stratejisine geçti. İktidar bunları kamuoyunda “Ankara’nın güvenliği Afrin’den, Afrin’in güvenliği İdlib’den, İskenderun’un güvenliği Kıbrıs’tan, Kıbrıs’ın güvenliği Libya’dan başlar” diyerek savundu. Tüm bu stratejiler jeopolitikçiydi.

Nitekim jeopolitikçilik hep “daha” sonucunu doğurur, pratikte de öyle oldu: Sınırın güvenliği komşunun topraklarından 5 km derinlikte başlar, o 5 km’deki hat 30 km derinlikte savunulur, 30 km’deki kalıcı üsler de 60 km’deki huzur hattından korunur! Ancak bu yöntemin bir sonu yoktur. Yarın da 60 km’yi 100 km derinlikten koruma ihtiyacına dönüşür. Dahası bu jeopolitikçi anlayış, kaçınılmaz olarak ülkemizi komşularla savaşa götürür.

60 KM DE YETMEZ, 100 KM İSTENİR

Oysa Atatürk’ün “kolektif güvenlik” anlayışı ile terörü, yine kaynağında ama komşularla işbirliği içinde yok edebilmek mümkündür. 

Kaldı ki terör başta tüm sorunların kaynağı, ABD emperyalizminin bölgemizdeki varlığıdır. ABD askeri varlığını bu coğrafyadan kovabilmek, sorunlara kesin çözümdür. Ve bugün, düne göre bunu sağlayabilmek daha kolaydır. Ankara komşu topraklarında komşuya rağmen “huzur hattı”nı değil, komşularıyla birlikte “huzur bölgesi”ni hedeflemelidir. Ankara-Şam-Bağdat-Tahran işbirliği “tüm terör örgütlerinin” yok edilmesini sağlar.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları