Mehmet Ali Güller

6 maddede rejim krizi

06 Ocak 2024 Cumartesi

Anayasa Mahkemesi, Hatay milletvekili Can Atalay’ın hak ihlali başvurusunu inceledi ve ikinci kez ihlal kararı verdi. Yargıtay 3. Ceza Dairesi de ikinci kez Anayasa Mahkemesi kararına “uyulmaması” kararı verdi. Dahası, Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi’nin kararının “hukuki değeri olmadığını” ileri sürdü.

Bu bir hukuk krizinden öte, bir rejim krizidir. Çünkü:

ANAYASAYA DARBE

1) Yargıtay 3. Ceza Dairesi, bu tutumuyla anayasanın 153. ve 158. maddelerini yok saymış oldu.

Anayasanın 153. maddesine göre “Anayasa Mahkemesi’nin kararları kesindir” ve “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar”.

Yine anayasanın 158. maddesine göre “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır”.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, iki maddeyi yok sayarak anayasayı da yok saymış oldu. Bu açıkça anayasaya darbedir!

SARAY’IN ÇIKARDIĞI KRİZ

2) Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin kararını “Karayılan ve diğer teröristlere TBMM yolunun açılmasını önlemek” diye savunması vahimdir. O zaman bu mantıkla, Yargıtay cumhuriyet başsavcısının “Öcalan’la yeniden müzakere edebilir” diyerek AKP hakkında kapatma davası açması gerekir!

3) Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca, Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay hakkında verdiği ikinci ihlal kararını değerlendirirken şu yorumu yaptı: “Aşağı yukarı 5-6 yıldır süregelen bireysel başvuru yolunun incelenmesindeki yorum farklılığından ve anayasanın durumundan kaynaklanan ve ciddi anlamda derin görüş aykırılıklarımız olduğu bir gerçek.”

Mesele “derin görüş ayrılığının” ötesindedir. Sorun “yorum farkı” değil, “yorum farkını”, anayasayı ihlale gerekçe yapan “siyasi” tutumdadır.

4) Yargıtay 3. Ceza Dairesi anayasayı açıkça nasıl yok sayabilmektedir? Yargıtay Başkanı “görüş ayrılığını” anayasayı ihlale nasıl gerekçe yapabilmektedir? Kuşkusuz siyasi iradenin, yani Saray’ın açık desteğiyle...

SARAY’IN GEZİ’Yİ KRİMİNALİZE ETME HEDEFİ

Peki saray Can Atalay konusunun bu denli bir hukuk krizine dönüşmesini neden istiyor? Bundan ne çıkarı olacak?

5) Saray Gezi’yi, yani Haziran halk hareketini kriminalize etmek istiyor. Gezi’ye Türkiye çapında milyonlar katıldı ve 22 yılda AKP’nin en çok çekindiği olay bu oldu. Bu toprakların en önemli toplumsal direnişlerinden biri olan Gezi’yi “suç” gibi göstermeye çalışabilmek için Can Atalay başta Gezi tutuklularının içeride tutulması gerekiyor!

6) Saray’ın asıl hedefi ise bu krizden “yeni anayasa” çıkarmak! Nitekim Erdoğan krizin ilk bölümünde kendisini Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay arasında “hakem” gibi konumlandırmış ve ardından da iktidar cephesi olarak hep bir ağızdan “çözüm yolunun yeni anayasa yapmaktan geçtiğini” savunmuştu.

YENİ REJİM İÇİN YENİ ANAYASA

AKP’nin anayasayla sorunu ilk değil. Erdoğan’ın anayasaya aykırı olarak üçüncü kez cumhurbaşkanı seçilmiş olması zaten anayasa kriziydi.

AKP 22 yılda anayasayı neredeyse baştan aşağı değiştirdi, idari sistemi yıktı, parlamenter sistem yerine uygulaması “tek adam rejimi” olan başkanlık sistemini getirdi.

Ancak Saray’ın hâlâ ulaşamadığı bir hedefi var: Rejimi yıktı ama yerine yenisini tam olarak inşa edemedi. İşte Erdoğan “yeni anayasa” ile inşa etmekte olduğu rejimine anayasallık kazandırmaya çalışıyor.

Dolayısıyla Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin anayasa maddelerini yok sayarak Anayasa Mahkemesi’nin kararına uymaması, bir hukuk krizinden öte, bir rejim krizidir.

Muhalefetin bu gerçeğe göre konumlanarak hareket etmesi gerekir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları