Taş Kafalılara Atatürk Dersi

13 Temmuz 2024 Cumartesi

Taş kafalı, ne yaparsa yapsın, ömür boyu hödük kalır.

Dünyaya, olaylara, çevresinde akıp gidenlere aklıyla baktığını sansa da çevresinde olup bitenlere karşı duyarlı bir ince düşünme gücü ve çözümleme yoluyla değerlendirme yapmaktan hep yoksundur.

Kafasının kalınlığı, kişilik yapısına yansımıştır. Üstten üstten, büyüklene büyüklene, bağıra çağıra, böbürlene böbürlene konuşur. Ben bildimcidir. Yalınkat düşünür, durup dururken dayanıksız savlar ileri sürer, tartmadan karar verir. Kafası basmadığından çoğu kez uydurur. Kaba sabadır, boş cesaretle öne atılır, başından büyük işlere kalkışır. İçten pazarlıklıdır, alıklığını örtmek için bilgiçlik taslar.

Anlayışı kıttır, bina okur, döner döner yine okur. Bir yere baş olma ihtirası içinde kıvranır. Unvan için, san için araya aracılar koyar, iktidarlara yanaşma olur. 

Geçtiğimiz günlerde bir futbolcunun gol attıktan sonra eliyle bozkurt işareti yapması üzerine taş kafalılar çeşitli ortamlarda boy gösterdiler.

Tartışmaya Atatürk’ü bile katmaya kalktılar, onun da bir bozkurt olduğunu ileri sürdüler.

Oysa Prof. Dr. Afet İnan’ın “M. Kemal Atatürk’ten Yazdıklarım” kitabında Atatürk’ün bu konuda ne düşündüğü açık seçik yazılıyordu. 

Devlet arması için çizilen kurt başlı simgelere Atatürk, “Bunların hiçbiri bugünkü dünyamızın içinde kurulan yeni bir devletin arması olamaz” diye karşı çıkmıştı. “Masalları bırakınız. Her şeyin kaynağı insan zekâsıdır. Siz bana zekânın simgesini, zekânın armasını arayınız” demiş ve eklemişti:

“Devlet armasını, sembolik bir insan başı olarak temsil etmeli. Bu dünyada her şey insan kafasından çıkar. Bir insan başının ifade etmeyeceği hiçbir şey tasavvur edemiyorum.

İnsan bütün tarih boyunca tabiatın bazen esiri, bazen de hâkimi olmuş ve bu hal insan cemiyetlerinin medeniyette ilerlemeleri nispetinde gelişmiştir.” 

Atatürk’ün bu sözleri taş kafalara dank etmiş midir?

Etmemiştir.

Adı üstünde, nato kafa, nato mermer.

BARONUN KUZENİ

Bakanlığı döneminde içişlerini adeta bir “baron” gibi yöneten Süleyman Soylu’nun kuzenine ilişkin ileri sürülen sav çok ama çok önemli.

Covid salgını sürecinde Diyarbakır’daki kimi hastalara yasa ve etik dışı deneme amaçlı ışın verilmişse eğer, bunun arkasında bir nüfuz kayırması, siyasi bir destek varsa eğer, zaman geçirilmeden mutlaka ciddi biçimde soruşturulmalıdır.

İnsanlık dışı uygulamanın ırkçılıkla bağlantısı, insan onurunu ve hekimlik ilkelerini hiçe sayan yanları da bulunuyorsa araştırılmalı, uygulamayı gerçekleştirenler ve onlara dolaylı ya da dolaysız destek verenler en ağır cezalara çarptırılmalıdır.

Ulusal birliğe, kardeşliğe büyük zarar verebilecek bu olayın peşi bırakılmamalıdır.

Yargı organlarının; iktidarın ve yurdu zehirleyen baronların etkisi altında olduğu göz önünde tutularak başta CHP olmak üzere, Türk Tabipleri Birliği, sağlık örgütleri ve duyarlı tüm toplumsal örgütlenmeler, olayın üstüne bilinçle, ısrarla gitmelidir.

Bu bir yurt görevidir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları