Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Tahtakurusu.. Pire.. Bit..
Ahmet Haşim yalnız olağanüstü bir şair değildi, eşi az bulunur bir düzyazı ustasıydı...
Tahtakurusu üstüne bir denemesini anımsıyorum, okurken çok etkilenmiştim...
Haşim bir gece uykusundan bir kaşıntı ve ısırık acısıyla uyanır, ışığı yakar, bir tahtakurusunun kaçmakta olduğunu görür...
Kendisine Himalaya dağlarından büyük gelen insandan yorgan kıvrımları arasında kaçmaya çalışan hayvancık canını kurtarmak için çırpınmaktadır...
Şair-yazar için tahtakurusu esin perisine dönüşür...
*
Eskiden tahtakurusu hayatımızın bir parçasıydı...
Ya pire veya bit?..
İlkokulun ikinci sınıfını Sıvas’ın ilçesi Yıldızeli’nde okudum...
O yıllarda Yıldızeli yoksul mu yoksuldu...
1933-1934...
Cumhuriyetin 10’uncu yılını Yıldızeli’nde kutlamıştık...
Soyadı Kanunu biz Yıldızeli’ndeyken çıkmıştı...
Osmanlı’dan artakalan Türkiye’de yaşayan insanların soyadları bile yoktu; resmi ya da özel ilişkilerde öyle bir karmaşa sürüyordu ki demeyin gitsin...
Cumhuriyet devleti bu nedenle kanun çıkarmak zorunda kalmıştı.
Okulda her pazartesi bit muayenesi yapılırdı...
*
Yıldızeli çok soğuktu...
Okulda bile üşüdüğümüzü anımsıyorum...
Öğretmen yine de yoksul öğrencileri bir sıraya dizer, özellikle uzun beyaz donlarının uçkurlarını denetler, üzerinde bit bulunanları evlerine yollardı...
Bit muayenesi başlarken bana da seslenirdi:
- Sen şu tarafa geç bakalım!..
Beni muayene etmezdi...
Jandarma Kumandanı Yüzbaşı Kasım Bey’in oğlunda bit bulunur muydu canım...
Bu ayrıcalık beni çok tedirgin ederdi...
*
Babam kimi zaman eşkıya takibine çıkar, günlerce eve dönmezdi...
Annemin kaygılı günleriydi bunlar...
Bir gün kar-kış-kıyamette, bir eşkıyanın jandarmaların ortasında, elleri kolları bağlı, ilçeye getirilişini unutmuyorum...
Adamcağızın ayakları çarıklıydı, sapsarı sakalları bıyıkları donmuştu, halk olayı görmek için yollara dökülmüştü...
Eşkıyayı komutanlık binasına soktular, ben çocuk merakıyla her şeyi yakından izliyorum; hiç unutmam, bir jandarma yanına sokuldu...
O zamanlar jandarmaların belinde adına kütüklük denen fişeklikler vardı...
Jandarma elini kütüklüklere vurarak dedi ki:
- Bak, seni bunlarla vuracağım...
Eşkıya sessiz bakıyordu..
Sonra adamı Sıvas’a götürdüler, yargılanacakmış...
*
‘10’uncu Yıl Marşı’nı Yıldızeli’nde öğrendik, soyadımızı 11’inci yılda aldık, bit ile de iyi kötü tanışmam Yıldızeli’ndeki okulda oldu...
Bugünden geriye bakınca 1923 Cumhuriyeti’nin nasıl yoktan var edildiğini daha iyi anlıyorum; o yıllarda Yıldızeli’ndeki ilkokul, öğretmenleriyle birlikte, sanki aydınlık bir kültür merkeziydi...
Ama, gaz tenekesinde ısıtılmış suyla yıkanır, gaz lambasıyla aydınlanır, İstanbul gazetelerini dört gözle bekler, geleceğe dönük umudumuzu güncel yaşamın tüm eksiklerini dışlayarak korurduk...
*
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra çıkan ilaçlarla ne tahtakurusu derdi kaldı, ne bit, ne de pire...
Peki, bu durumda Ahmet Haşim’in tahtakurusu üzerine yazısı ne olacak?..
Tahtakurusu, bit, pire gider, yazı kalır...
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Cumhuriyet Vakfı Başkanı Alev Coşkun konuşma
- Özgür Özel'den 'atama' çıkışı
- Özgür Özel kutlama programında
- CHP'li vekilden Soma için flaş çağrı...
- Mine Esen'den anlamlı konuşma...
- Serra Menekay yazdı, Aysim Dolgun Ildız besteledi
- İşte Cumhuriyet'in tarihi
- Ankara Emek ve Demokrasi Güçleri eylem yaptı
- Cumhuriyet 100 yaşında! İyi ki Cumhuriyet var
- Şişli'de Hıdırellez coşkuyla kutlandı
En Çok Okunan Haberler
- Biraya zam geldi! İşte güncel fiyatlar
- Baş'tan 'Bahçeli'ye tehdit' iddiası
- Mevduat faizlerinde yeni dönem!
- Batık bankadan parasını faiziyle alacak!
- ‘Hayatımın en büyük hatasıydı'
- Meteoroloji’den 10 ile uyarı! Sağanak geliyor
- 'Samimi bir ortamda...'
- İşte 'kamuda tasarruf' paketinin ayrıntıları
- Bakışlarıyla mest eden 4 burç
- Ali Koç'tan yönetim kurulu kararı!