Hikmet Altınkaynak

‘Sesini Kaybeden Şehir’

30 Nisan 2020 Perşembe

Yaşadığımız günlerde şehirler, tıpkı Nâzım Hikmet’in o ünlü şiirinde olduğu gibi sesini kaybetti! Bir şiir gibi olan şehirler sustu, bomboş, ıssız kaldı! Çünkü doğa, koronavirüsle bir çığlık attı, yaşamı, uygarlığı sarstı! Kendini, kendine yapılan vahşiliği anımsattı! Ağacın, ormanın, yaşamın önemi arttı.

Dünyada ölüm - dirim savaşı başladı.

Oysa şehirler ki, şairin ve şiirin vazgeçilmez kaynaklarından biridir ve şairler şehirlere âşık olur.

Aslında şair, şehir derken bazen gerçekten şehirdir, bazen de değildir.

Çünkü şair için şehir, bazen eşidir, sevgilisidir, bazen ülkesi, bazen de babası annesi...

Bu duygularla bağlanır şehre. Bu duygularla anlatır şehri.

Bundan olacak ki Freud, yani insanın bilinçaltını çözen bilim insanı, “insanı daha iyi anlamak için daha çok şairleri okumamızı” ister.

Bu düşünceden yola çıkarak ve şehirlerin mimarisine bakarak orada yaşayanların kimlikleri anlaşılabilir. Yani mimarların şekil verdiği şehirler, orada yaşayanların ruh özelliklerini de yansıtırlar.

Homeros’tan günümüze, şehirleri dizelere döken kim bilir, bilinenler dışında daha nice şair vardır, şiire sarılan? Kim bilir hangi şairler, şehirlerin insan manzaralarını anlatmışlardır?

Koronavirüs günlerinde şehir

Bugünlerde televizyon haberlerinde görünen şehirlerin sessizliği yanında yer yer çirkinliği de dikkatinizi çekmiştir. Şehrin insansız, yeşilsiz, bomboş, ıssız sokakları bir yanda; çarpık, çirkin mimarisi öte yanda.

Oysa mimarlar da tıpkı şairler gibi, topluma şaşı bakmayan, yaptıkları yapıları yalnızca betondan, çelikten değil, insanların yaşamını mutlulukla sürdüreceği mekânları çizen-yaratan, oraya gereken ruhu da koyan sanatçılardır.

Öyledir ama işin içine siyasetçiler girince, mimarlar şaşılık bir yana kimileri görme engelli oluyor, siyasetin yörüngesinde dönüyorlar. Ne yazık! İnsansız, yeşilsiz, sessiz bir şehirde şehirlerin ne denli ihmal edildiği, çirkinleştiği de çok yalın görülebiliyor.

Örneğin İkinci Dünya Savaşı yıllarında Almanya’daki mimari Hitler’in faşist ruhuna bağlı olarak hep devasa ölçekte gelişti. Berlin’deki İmparatorluk Merkez Binası’nı yaptırdı. Sonra da Roma’daki Pantheon’un devasa bir replikası olan Volkshalle’nin yapımına başlandı. Hitler, dünyanın hâkimi olunca bu yapı da Berlin’in simgesi, dünyanın başkenti olacaktı!? Bitirilemedi.

Türkiye’de de böylesi mimariye özenenler olmadı mı?

İşçi ve Emekçi Bayramı

Yarın 1 Mayıs, İşçi ve Emekçi Bayramı. Nâzım Hikmet, “Sesini Kaybeden Şehir adlı şiirinde, yıllar öncesi İstanbul’un taksiciler grevini anlatır. Onları destekler: “Adedi devir/sıfır./Şehir/sustu/Kenetlendi nokta nokta şehrinin/asfalt-beton çenesi:/bin dokuz yüz nokta nokta senesi/nokta nokta/ayında.../Cadde boş./bir uçtan bir uca koş./Cadde boş/bomboş/ cebim gibi...

Bu şiir gibi nice şiir yazmıştır Nâzım Hikmet, insandan, emekten söz eden. “Şair” başlıklı şiirinde yazdığı şiirlerin sayısını açıklar:“Şairim/bir yıl yağan yağmur kadar şiir yazdım...”

Şairler, yaşam coşkusu kazandırmak kadar, şehirleri daha çok sevmemizi sağlarlar. Sevilecek şehirler kurulmasına yol açarlar. Belki de bu nedenle şair Abdülkadir Budak, Ya Şiir Olmasaydı (Yazılı Kâğıt Ya. 2018) adlı kitabıyla şiirin önemini vurguluyor bizlere. Çünkü şairler ve şiirleri unutulmuyor. Şair, yaşama gözlerini yumsa bile Oktay Akbal’ın dediği gibi, Şairlere Ölüm Yok’tur.

Bu yıl İşçi ve Emekçi Bayramı’na işçiler, yarın “sesini kaybeden şehir”lerde giriyorlar. Bu kez sorun çok büyük. Yine bayram yapamıyorlar. Ayrıca işsizlikle, açlıkla ve bir de koronavirüs salgınıyla karşı karşıyalar! Belki de tarihin en kötü, en talihsiz bayramını yaşayacaklar. Ama “mübarek elleri” ve çelik gibi bilinçleriyle bu zorluğu da yeneceklerdir. Bayramı kutlamasalar bile, asla umutsuzluğa kapılmayacaklardır.

Çünkü şehirlerin eski sesine, güzelliğine kavuşmasında şairler, mimarlar kadar elbette işçilerin emeğine de gereksinim var...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Okullar tatildeyken... 26 Ocak 2023

Günün Köşe Yazıları