Folklor yaşantının aynasıdır

24 Temmuz 2024 Çarşamba

Neriman Sarısözen Tüfekçi (1926-2009) ve Nida Tüfekçi (1929-1993) ile 1990’da yapılmış bir televizyon söyleşimi buldum. Türk halk müziği tarihine imzalarını atmış; icrayı yozlaştırmadan şarkının özünü olduğu gibi aktarmış değerli araştırmacı sanatçılar. “Halk müziği neleri anlatır” soruma, “Yaşantının aynasıdır” yanıtını vermişler. “Ağıtlar, öğütler, mersiye, yiğitleme, koçaklama, gelin havası, çiğdem türküsü gibi mevsimlerin değişimiyle açan çiçeklere dahi türkülerle Anadolu insanının yaşadığı her durumu yansıtır. Böylece kuşaktan kuşağa veya bir coğrafyadan diğerine, dağların ardına bilgi aktarma özelliği var. ‘Ben ağlarım, doktor ağlar, dert ağlar’ dizesi derdin ağlamasıyla birdenbire soyutlaşıyor: ‘Ben dertliyim, doktor çaresiz, dert ise halimize bakıp ağlıyor.'

Sonra Neriman Tüfekçi’den “ağız”, “tavır” dediğimiz terimleri açıklamasını istemişim: “Yöre üslubu, yöre ağzı dediğimiz şey o yörenin kendine özgü tavrını ifade etmektir. Aynı diyalekt gibi her yörenin konuşma tarzı farklıdır. Kayserilinin konuşma tarzı Karadenizliden farklıdır. Bu özellikleri tavırla vermediğimiz takdirde, o türküyü tam anlamıyla icra etmiş sayılmayız.”

Arabeskin ücra dağ köylerine bile girdiği söyleniyor, dediğimde Nida Tüfekçi son derece öfkelenmişti: “Yok öyle bir şey. Her türlü müzik radyolarda, televizyonlarda bombalanıyor ama bugüne kadar ben nice köy gezdim, halktan arabesk türkü çıktığını duymadım. Şehirlerde musikinin ticareti başladı. Müşteriye göre malzeme üretiliyor. Ama halk kendi üslubunu, kendi tarzını bırakmıyor. Kendi konuşma tarzını, şivesini bile bırakmıyor. Folklorun çok kuvvetli bir özelliği var: Asırlar boyu asli unsurları kaybetmeden yaşayabilir. Babadan oğula, ustadan çırağa, kulaktan kulağa gelir ve değişmez.”

Türküler sözüyle ezgisiyle bir nevi vakanüvis görevi de üstlenmişler.

“Evet, mesela uçağın bize geliş tarihi bellidir. Halk bunu da türküsüyle kaydetmiştir: ‘Gökte uçan tayyare, selam derim o yare.’ Zamanla uçak sözcüğü benimsenmiş, halk buna göre de bir türkü söylemiş: ‘Gökyüzünde uçan posta uçağı, dedim, götürmedi bu gam yükünü.’

UZUNHAVA İLE DOĞRUDAN İÇİNİ DÖKERSİN

Neriman Altındağ Tüfekçi “otantik söyleme yakın kalmayı” çok araştırmış bir sanatçıydı. “Bir arşiv çalışması yapmalıyız. Tüm halk müziği sanatçıları özgün, yöresel söyleme bağlı örnekler vermeliler. Bu onların görevidir. Halk uzun havaları çok sever. Ritimsiz olduğu için konuşma gibidir. Doğrudan içini dökmektir. Genç sanatçılar artık uzun hava okumuyorlar. Herkes Azeri türküleri okur oldu. Bunlar da çok ender, ayrı üslubu olan parçalardır. Çalışılması, otantiğinin çok iyi incelenmesi gerekir. Kendi tavrını okumadığınız zaman, sıradan bir türkü haline gelir.”

Halk müziğinin esin kaynağı olarak yeni bestelere temel oluşturması üstüne düşüncelerini sorduğumda Nida Bey’den şöyle bir yanıt almıştım:

“İlim adamları da sanatçılar da halkın içinden çıkıyor. Başka bir yerden gelmiyorlar. Onları okutup eğitip kendi kaynağını geliştiriyor halk. Bütün dünya tarihinde folklor malzemesi bestecinin istifadesine sunulmuştur. Folkloru aynen alıp üstünde işlemek yerine, onun ritim ve ifade özelliğinden esinlenen özgün, yeni şeyler çıkarmalıdır. Mutlaka özgün ve büyük eserler yazacak bestekârlarımız yetişecektir.”

Neriman Tüfekçi ise evrensel bir örnek vermişti: Sibelius, Çaykovski, Bartok, kendi halk müziklerinden çok güzel esinlenmişler. Bire bir değil, kendi dehalarıyla katkıda bulunmuşlar.”

Nida Tüfekçi: “Halk müziğimizde usuller çok zengindir. Bir diğer ulusta bulunmayan zengiliktir bu” diyerek konuşmamızı sonlandırmıştı.

Programın TRT2’deki yayınından sonra hemen ertesi gün İstanbul Radyosu’ndan Neriman Tüfekçi’ye bir çağrı gelmiş. Aylar süren bir çalışma sonucu onun otantiğe en yakın yorumları kayda alınıp arşivlenmişti. Yapı Kredi Bankası tarafından desteklenen beş kasetlik CD’ler de ardından geldi.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları