Biyografideki gizli hazineler

17 Temmuz 2024 Çarşamba

Kişilerin yaşamöyküleri tarihin aynasıdır. Biyografi okurken o kahramanın yaşadığı dönemin tarihini, kültürünü, diğer sanat dallarını hatta giyim kuşam modasını öğrenirsiniz. Biyografi yazmak ise sorumluluk ve sabır gerektiren bir türdür. Önce kahramanınızı seçersiniz, sonra onun hakkında tarihin derinliklerinden bilgi toplarsınız. Ardından onun yaşamındaki değişik dönemlere tanık olmuş kişilerle konuşursunuz. Seçtiğiniz kahramanla çalışmaya hazır olmanız için önce bütün verileri toplamış olmanız ve onun için ciddi bir çalışma yaptığınızı kanıtlamanız gerekir. Sonra kahramanınızı defalarca dinlersiniz. Anlattığı dönemin tarihi ve olaylarını çeşitli kaynaklardan denetlersiniz. Eğer kahramanınız hayattaysa onun vereceği bilgiler altın değerindedir. Aile albümlerini birlikte incelersiniz çünkü o resimlere bakarken anımsayacağı anılar çok büyük ipuçlarıdır. Sakladığı mektuplarda kimi kavgalar, kimi hüzünler, bazen de satır arasında yarım kalmış aşk öykülerine rastlarsınız. O zaman kahramanınızın gözünde bir kaç damla yaş dahi bulabilirsiniz. Bütün malzemeyi toplayıp bunları kitap haline getirmek ise işin en zor ancak en zevkli tarafıdır. Yaşanmışlıklar ayrıntılarda gizlidir. Birdenbire bir aile albümünde karşınıza çıkan fotoğraf araştırmanıza nice ipucu verecektir. Yalnız kendisinin değil aile fertlerinin, öğrencilerinin, çalışma arkadaşlarının, komşularının da izlenimleri çok önemlidir. Onlarla da söyleşi yapmalısınız.

YİRMİ BEŞ TÜRK BESTECİSİ

İlk kitabım PAN Yayıncılık tarafından 1989’da basılan 25 Türk Bestecisi’ydi. O bestecilerle nasıl gidip konuştuğum, nasıl bu kitapta yer almaları için ikna ettiğim ayrı bir konu. Örneğin A.A. Saygun (1907-1991) kimi besteci için: “Bu besteci 25’in içine girmez, onu alıyorsanız beni çıkarın” gibi kararlar veriyordu. Kemal İlerici (1901-1986) ile konuşmak için Ankara’ya gittiğimde “Sizi iki gündür bu camın önünde muttasıl bekliyorum” diyerek karşıladı. Kitabın kapağında Balkan Naci İslimyeli’nin bir tablosu vardı. Önsözünü Cevat Memduh Altar, arka kapağını Talat Sait Halman yazmışlardı. Kitap hem Türkçe hem İngilizceydi. Her bestecinin maddesine onun nota el yazısını da eklemiştim. Sonra bu kitaptaki bilgiler aynı şablon içinde genişledi, yeni besteciler eklendi ve en son 71 Türk Bestecisi’ne dönüştü. “Müziğin Kanatlarında Söyleşiler” yalnız besteci değil; yorumcu, ressam, düşünür, tıp doktoru, halk müzikçisi, müzik yazarları ve Alaaddin Yavaşça gibi klasik Türk müzikçisiyle yapılmış söyleşileri de içeriyordu.

Bundan sonraki kitaplarım müzik tarihi üstüne yazdığım “Zaman İçinde Müzik” (1994-2023 arasında 11 baskı) ve besteci biyografileriyle devam etti. Biyografilerden Cemal Reşit Rey, Osmanlı’dan Cumhuriyete geçiş döneminde Batılılaşan müziği anlatır. Türk Beşleri’nin en genç üyesi Necil Kazım Akses’in kitabı “Minyatürden Destana Bir Yolculuk”tur. “Zehra’nın Öyküsü”, soprano Zehra Yıldız’ın anısına armağandır. 1921 doğumlu bestecimiz İlhan Usmanbaş’ın biyografisi “Ölümsüz Deniz Taşlarıydı” başlığını taşır. “Bir Hekimin Senfonik Öyküsü” beyin cerrahı olan Bülent Tarcan’ın yaşamıdır.

Nevit Kodallı’nın “Mersin’den Yükselen Çağdaş Bir Ses” adlı biyografisi bir güne sığdırılmış bir nehir söyleşisidir. “Yalçın Tura-Müziğimizin Çok Yönlü Bestecisi” (Altın Portakal y.) ne yazık ki çok kısa zamana sığdırılmış bir çalışmadır. Gürer Aykal için yazdığım “Bir Cumhuriyet Çocuğunun Orkestra Şefi Olarak Portresi” CD’ler ve bir DVD içerir. Geçen ay ikinci baskısı yapılan “Leyla Gencer-La Diva Turca” uzun araştırmaya dayalı bir çalışmadır.

Bunların hemen hepsi ekli müzik örnekleriyle basıldı. Önceden CD’ler için ayrı bir bölüm oluyordu. Şimdiyse karekodu uygulamasıyla bütün örneklere çabucak ulaşılıyor.

Teodora’nın Düşmanları ile Ayla’yı Dinler misiniz adlı, bugünlerde “sesli kitap” olarak da ortaya çıkan roman anlatımındaki çalışmalarım.

Bütün bunları neden mi yazıyorum? Yarın öbür gün başka araştırmacılara da kaynak ve sanat tarihimize bir izdüşümü olması için. Nitekim önceden yazdığım her kitap hep sonrakilere kapı açtı. Her birinde kitabın kahramanıyla özdeşleştim. Onu sadece bir müzisyen olarak değil, içinde yaşadığı zaman diliminin bir aydını, bir simgesi olarak ele aldım, böylece gizli hazineleri ortaya çıkartmanın mutluluğuna ulaştım. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları