Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Korona günlerinde kültür savaşları

30 Nisan 2020 Perşembe

Siyasal İslam, kültür savaşlarında, yeni bir taarruzun işaret fişeğini ateşledi, “kapı kullarının” ilk dalgası da siperlerden dışarı fırladı.

Zamanlama “anlamlı”.

Taarruz, ramazana girerken, dini duyarlılıkların, özellikle Covid-19 etkisiyle ölüm korkusunun keskinleştiği, dini imajların ve Sünni propagandanın yılın diğer dönemlerine kıyasla çok daha yoğunlaştığı günlerde başladı. Toplumun en kolay “ötekileştirilebilecek” kesimi, LGBTİ+ bireyler, siyasal İslamın “hakikat rejimini” (kültürel egemenliğini) kabul etmeyenleri temsil edecek “simgesel şey” konumuna yükseltilmek üzere “hedefe” kondular.

Taarruzun işaret fişeğini, siyasal İslamın kültür savaşlarının komuta merkezi Diyanet İşleri Bakanlığı’nın başındaki şahıs, “Ey insanlar! İslam zinayı en büyük haramlardan kabul ediyor. Lütiliği, eşcinselliği lanetliyor... Hastalıkları beraberinde getirmesi ve nesli çürütmesidir, bunun hikmeti... Geliniz bu tür kötülüklerden insanları korumak için birlikte mücadele edelim” sözleriyle ateşledi.

Doğal olarak LGBTİ+ bireyler ve temsilcileri, Covid-19 salgınını dini ahlakla ilişkilendirmenin saçmalığı bir yana, kendilerini savunmak, dinci fanatiklerin düzenleyebileceği olası linç girişimlerine karşı toplumu uyarmak için, bireylerin “anayasa karşısında” eşit olduğunu anımsattı. LGBTİ+ Dayanışma Derneği avukatları Diyanet İşleri Başkanı Erbaş’ın “anayasal suç” işlediğini belirtti. Ankara Barosu, Erbaş’ın “halkı düşmanlığa tahrik” ettiğini duyurdu.

Cumhurbaşkanı’nın, Erbaş’a tamamen katıldığını açıklaması ve Erbaş’ı hedef alanların “aslında devleti hedef aldığını” vurgulaması, siyasal İslamın kültürel hegemonyasının altına alamadığı ve artık toplumun çoğunluğunu oluşturan kesime karşı sürdürdüğü “mevzi savaşının” giderek sertleşeceğini düşündürdü.

Gerçekten de şimdi, siyasal İslamın kültür endüstrisinin “kapı kulları” bu taarruzun gereklerini yerine getirmek üzere “durma haykır eşcinsellik günahtır” çığlıklarıyla “hedefe”, aslında “dini hakikat rejimini” kabul ettiremediği için kültürel egemenliği altına alamadığı kesimlere saldırıyor; toplumu, dinini hakikat rejimi üzerinden saflaştırmaya çalışıyorlar.

Muhalefet çok sorunlu

Haziran 2015 seçimleri AKP’de temsil edilen siyasal İslamın toplumun çoğunluğundan artık rıza alamadığını ortaya koydu. Diğer bir değişle hegemonya kırılmış, siyasal İslam “cennetten kovulmuştu”. Artık, iktidarda kalabilmek için giderek daha fazla zora, devletin şiddet aygıtlarına başvurmak, bunun içinde devletin şiddet aygıtlarıyla ve yargıyla bütünleşmeye çalışmak zorundaydı. En son Erbaş’ı nefret suçu işlemekle suçlayanlar hakkında “Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri aşağılama suçundan resen soruşturma” başlatılması da bu sürecin geldiği noktayı sergiliyor: Sünni İslamın “hakikat rejimini” kabul etmeyen suçludur!

Bir taraftan, AKP’nin eteklerinden dökülmeye başlayanlar, diğer taraftan ekonomik kriz, Covid-19 krizi, muhalefetin elindeki yerel yönetimlerin yardım faaliyetlerine bile tahammül edemeyen özgüven kaybı, hatta korku, siyasal İslamın bu taarruzunun da hegemonya restorasyonu getirmeyeceğini, bunun artık mümkün olmadığını gösteriyor. Bence bu “iyi haber.”

Kötü haber ise iki boyutlu. Birincisi, “iyi haber”, zorun ve baskının artmayacağı anlamına gelmiyor. İkincisi, muhalefet ya iktidarsız (CHP) ya da kafası karışık. Bir kısmının kafasını soyut bir “antiemperyalizm”, bir kısmının kafasını da ekonomizm, kaba materyalizm, (ideolojinin ve kültürün maddiliğini kavramaktaki başarısızlık) karıştırdı. Bu iki karışıklık muhalefetin koordinasyonunu, siyasal İslamın “hakikat rejimine” direnmeye çalışanlar arasında etkin bir güç oluşturmasını engelledi. Bugün gelinen noktada muhalefet, “mevzi savaşında” bir güç yansıtamıyor, bir karşıt hegemonya odağı inşa edemiyor. Dolayısıyla karşı tarafın “siperlerine” (kitle tabanına) nüfuz edemiyor, devletin ideolojiyi üreten aygıtlarına karşı etkin bir direniş hattı kuramıyor.

Bu sancılı durum daha bir süre devam edecek, değişemediği sürece canavarlaşacak... Gibi görünüyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump! Nasıl yani? (2) 14 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları