‘Bütün şairler Filistinlidir’

21 Ekim 2023 Cumartesi

Böyle hayal etmemiştik! “Milenyum” denilen iki binli yıllara geçerken insanlığa yakışır sağduyunun egemen olacağı bir dünyaya uyanacağımızı düşlemiştik. Oysa yanı başımızda, Şirince’de kıyametin kopmasını bekleyenler vardı. Biz onlara gülüp geçiyor, insanlığın barışa ve adalete kavuşacağına, insan haklarının en temel yaşamsal akit kabul edileceğine, bölgesel eşitsizliklerin azalacağına, dinsel çatışmaların ortadan kalkacağına inanıyorduk. Çünkü teknoloji inanılmaz bir hızla gelişiyor, internet sayesinde aşılmaz duvarlar yıkılıyor, yapay zekâ adına büyük adımlar atılıyordu. Teknolojinin demokrasinin yanında değil, insanları geniş kitleler halinde kölelere dönüştüren yeni bir sistemin tarafgirliğini yürüteceğini söyleseler inanmazdık. Kapitalizmin, iyimser bir düşünceyle sona yaklaştığına dair saptamalar çoğalıyordu. Oysa kapitalizmin gücünü kaybettiğinin varsayıldığı an dirilip zombi evresine geçtiğine şahit bırakıldık. Silah tekelleri, büyük devletlerle işbirliği yaparak daha yayılmacı, daha faşist, daha karanlık bir ağ yarattılar. 

*

Ne acı ki Kenan diyarında, bir asırdır tarih ile coğrafya, savaşla barış, yürek ve akıl arasında kısa devre yaşanıyor. Son birkaç yıla dair bölgeyi anlatan bir film çekmek için kollar sıvansa bir anda ateş topunun koca bir şehri yuttuğu Beyrut liman patlamasından başlamak gerekir çalışmaya. Belki daha da geriye giderek, Oslo Barışı’nın sembol ismi İzak Rabin suikastına. İnsan, içinde yaşarken döneme mesafeli bakamamanın tedirginliğini yaşıyor. Çünkü yürek yarası ve gözyaşı, altından kalkamayacağımız denli büyük. Emperyal tasarılar ise insanı yok edecek kadar acımasız. 

*

Bütün bunların yanında sanat piyasasının çok değerli tröstleriyle işbirliği içindeki egemen akılsızlık, eşitsizliğe, şiddet sarmalına, akılcı değerlere dair cılız da olsa ses yükselten sanatçıları susturma yoluna gitti. Ukrayna savaşından hemen sonra “Rus klasikleri”ni yasaklayan, okullardan Dostoyevski’yi, Tolstoy’u, Turgenyev’i müfredattan kaldırmaya çalışan anlayış kültür ormanına baltayla daldı. Rus asıllı orkestra şefi Valeri Gergiev, Münih Filarmoni Orkestrası’ndaki görevinden alındı. Sinema günlerinde Tarkovski filmlerinin üstü çizildi. Biz ise büyük bir tarihsel aptallık ile koca bir ikiyüzlülük arasında kalakaldık. 

Peki Hamas’ın terör saldırısı sonrasında, insani ve ahlaki değerlerin tamamını elinin tersiyle iten İsrail’in Filistin’e yönelik saldırısı sonrasında ne oldu? Ortadoğu’nun tamamının bir ateş topuna sürükleneceği tartışmaları yürütülürken Frankfurt Kitap Fuarı’nda Filistinli yazar Adania Shibli’nin ödül töreni belirsiz bir tarihe ertelendi. The Guardian gazetesinde Netanyahu’nun karikatürünü çizen karikatürist işten çıkarıldı. Yine Frankfurt Kitap Fuarı’nda Zizek, Hamas’ın yanında İsrail yönetimini de kınayan açıklaması sonrasında protestoyla karşılaştı. 

*

Ne oldu dünyaya bir dize olsun armağan edenleri kutsayan devasa aşkınıza, hanımlar beyler? 

Ne oldu, “Sanat, evrensel değerleri insanlığa aşılar” tezinize hanımlar beyler? 

Ne oldu, “Sanat medeniyetle eşdeğerdir” söylemlerinize hanımlar beyler? 

Ne oldu, sanatın birleştirici yanını öne çıkaran anlayışınıza hanımlar beyler? 

*

Filistin’in en özel şairlerinden Samihel Kasım, “Günlükten” şiirine şöyle başlar: “Haykırdım evrene acılı öykümüzü/ Kırık aydınlığı yıkık penceremizden/ ölüme belge konan ezilmiş çiçeği”

Mahmud Derviş, Metin Fındıkçı’nın olağanüstü çevirisiyle, “Bu yeryüzündeki son akşamda ağaçlardan günlerimizi koparırız” diyerek şiddetin acımasızlığını dizelerine aşkla yansıtır. Ve yeryüzündeki bütün şairleri, “Bütün şairler Filistinlidir” diyerek direnmeye çağırır. 

Şimdi Mahmud Derviş’e kulak vermenin zamanı. 

Dünyanın en acımasız katliamlarından olan Sabra ve Şatilla katliamlarının adeta benzerine doğru yol alırken inadına onları kucaklamanın zamanı. 

*

Çünkü Filistin aynı zamanda sürekli yokluklarla karşılaşanların düşsel dünya kurarak direnmelerini gösterir bize. Hayal gücü inanılmaz bir çeşitlilikle tetiklenir. Bitmeyen felaketlerin ortasında yarım kalmış hayatların coğrafyasıdır. O yüzden dizelerinden her şeye rağmen umut yayılır. Biz ise böylesine karanlık bir hezeyanın ortasında onların seslerine ses olmak zorundayız. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları