Bedrettin Cömert için...

13 Temmuz 2024 Cumartesi

Sıcak bir yaz günüydü. Ankara’da yaprak kımıldamıyordu. Genç bir adam evden çıktı, eşi birkaç adım ardından geliyordu. O gün Türk Dil Kurumu’nda kurultay vardı. Pek çok aydın, yazar ve şair kurultay için başkente gelmişti. Arabasına bindi. Bir karaltı hissetti ama çok geçti. Bedrettin Cömert, iki katilin açtığı çapraz ateş sonucu oracıkta can verdi. Eşi Maria ise ağır yaralandı. Kötü haber tez yayılır derler. Genç bir kadın kurultaya inmeden önce Türk Dil Kurumu’nda sözlük kolunun geniş odasında radyoyu açtı. Sabah haberlerini dinlemek istemişti. Spiker, Bedrettin Cömert’in öldürüldüğünü söyledi. Genç kadın dondu kaldı. O gün öğlen yemeğe birlikte gitmeyi bir gün önce başlayan Türk Dil Kurumu kurultayında planlamışlardı. Koşar adım arkadaşlarına haber vermek için çıktı. Usul sesli bir çığlıkla “Vurmuşlar” diyebildi. O genç kadın annemdi. 

***

Bedrettin Cömert öldürüldüğünde otuz sekiz yaşındaydı. Kısacık ömrüne koca bir dünyayı sığdırmıştı. Sivas Lisesi’ni yatılı öğrenci olarak okumuş, okulunu birincilikle bitirmişti. İtalya’dan burs alarak Roma Üniversitesi İtalyan Dili ve Edebiyatı’nda öğrenim görmüştü. Yine Roma Üniversitesi Felsefe Enstitüsü’nden “Son Elli Yılda Türkiye’de Sanat Eleştirisi” konulu doktora teziyle mezun olmuştu. İstese okuduğu kent olan Roma’da kalabilir; orada üniversitede araştırmalarına devam edebilirdi. Ama Bedrettin Cömert, İtalyan eşi Maria’yı ikna ederek ülkesine dönmeyi tercih etti. Hacettepe Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü’ne öğretim görevlisi olarak atandı. Hâlâ yararlandığımız bir kaynak kitap olan “Croce’nin Estetiği” tezi ile ikinci doktorasını tamamladı. Bilinen ilk mağara resimlerinden günümüzün deneysel sanatlarına kadar uzanan geniş dönemi ele alan Gombrich’in “Sanatın Öyküsü”yle Türk Dil Kurumu çeviri ödülünü aldı. “Estetik”te, estetik felsefesiyle ilgilenenler için başlangıç sayılabilecek bir metin sundu. Hatta estetiği üç ayrı biçimde ele aldı: Metafizik, fenomonolojik ve sorunsalcı estetik. Daha sonra estetikle sanat anlayışı tanımları arasındaki farkı ortaya koydu ve bunları örneklendirdi. Yazılarında nesnelliğin yanı sıra eleştirmenin görev ve sorumluluklarına da dikkat çeken Cömert, eleştirinin sanat alanındaki önemini ortaya koydu. “Mitoloji ve İkonografi” Hacettepe Üniversitesi’nde ders notlarından oluşuyor, doğu ve batıya dair önyargıları kırıyor, sanat ve din arasındaki ilişkiyi tartışmaya açıyordu. Bir şairdi aynı zamanda Bedrettin Cömert. Ama eleştirmen kimliği daha ağır basmaya başlamış; şiir düşüncesini son döneminde geri plana itme kararını almıştı. 

***

Onun sanata, estetiğe ve eleştiriye bakışı son derece özgündü. Sanat yapıtına yaklaşımda kuramsal bakış zorunluydu. Ancak yalnızca kurumsal çalışma tek başına yeterli değildi. Önemli olan bir sanat yapıtını, estetik biliminin sunduğu araçlarla değerlendirmek, ardından da toplumla ilişkiyi kurarak nedenselliğe uzanmaktı. Sınıfsal bakışını ayrıntılandırarak bir sanat yapıtı üzerinden değerlendirmeye açıyordu. 

***

Ölüm listelerinde adı geçen bir isim değildi Bedrettin Cömert. Uğur Mumcu o dönem arka arkaya yapılan cinayetlere Cumhuriyet gazetesinde yazdığı yazıyla şöyle isyan ediyordu: “Ey milletvekilleri, ey senatörler, ey bakanlar kurulu üyeleri! Bir Bedrettin Cömert kolay mı yetişti? N’olur, işinizi gücünüzü bırakın, toplanın Ankara’da! Ne yaparsanız yapın, şu kan gölünü kurutun. Tatilinizi bırakın, parlamentoyu toplantıya çağırın, bir şeyler yapın, önlem alın. Şimdiye kadar almadığınız, alamadığınız önlemleri alın lütfen! ... Bu kan seline basa basa, bu kurbanların cesetlerini çiğneye çiğneye iktidar olmak isteyenler varsa, Allah kahretsin onları! Vay Bedrettin Cömert kardeşim vay!” Oysa belki de Bedrettin Cömert’le bu ülkede sanat felsefesi, estetik bakış, sanatın toplumla ilişkisi üzerinden kurulabilecek her çeşit düşünce kurutulmak isteniyordu. 

***

Bundan birkaç yıl önce Hacettepe Üniversitesi’nde düzenlenen Bedrettin Cömert’le ilgili bir panelde konuşmacıydım. En ön sırada oturan üniversite öğrencisi genç bir kızın konuşmam sırasında, “Öldürmüşler mi Bedrettin Cömert’i? Niye?” çığlığını hiç unutamıyorum. O çığlık tam kırk altı yıldır atılıyor ama kuşaklar arasında bir aktarım olmadığı için Bedrettin Cömert'leri tanıyanlar gün geçtikçe azalıyor. Yine de Gülten Akın’ın Seyran kitabından o güzelim dizelerini yazalım onun için: “Bilim yumuşak bir döşekse/ Bedrettin ayakta./ Halk birikir cellât ölür/ Zulüm bir başına kalır/ İp çürür, kurşun çözülür/ Bedrettin yaşamakta.”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Karton kahramanlar 31 Ağustos 2024

Günün Köşe Yazıları