Cumhurbaşkanı...

13 Mart 2023 Pazartesi

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’tür.

Atatürk kurtarıcı ve kurucu liderdir. Her zaman öncü, kararlı, devrimci önder.

Falih Rıfkı Atay’ın Çankaya’sını okuyunuz. Orada, hangi koşullar altında nasıl bir irade gücünün çevresini etkilediğini, toplumu aydınlattığını görüyorsunuz.

Atatürk, bir cumhurbaşkanından öte günümüze kadar uzanan hiç sönmeyen bir meşale.

Ondan sonra bu göreve gelen İsmet İnönü, onun en yakın çalışma arkadaşı, güvendiği kişi.

Daha sonra cumhurbaşkanlığı görevine gelenleri Atatürk gibi bir deha ile kıyaslamak söz konusu olamaz.

Ama Recep Tayyip Erdoğan farklı bir profil çizdi.

RECEP TAYYİP ERDOĞAN 

Erdoğan, cumhurbaşkanı olmak istemedi. Bütün toplumun başkanı olmak gibi bir niyeti, bir kararı olmadı.

R. T. Erdoğan, bir cemaatin imamı, müminlerin emiri olmak istedi.

“O”, kendi misyonunu milleti ümmet yapmak olarak kabul etti, çalışmalarını bu yönde sürdürdü.

Bu niyetini, bu kararını saklamadı, gizlemedi, her vesile ile açıkladı.

İhvan inancının gerekleri de ondan bunu istiyordu.

Bu nedenle de “laik Cumhuriyet”in kurumlarına uzak durdu, uygulamalarını her fırsatta eleştirdi.

Toplumu da “ümmet” ve “millet” olarak ayırarak uygulamalarını buna göre sürdürdü.

Kapatılmış olan cemaat ve tarikatları canlandırdı ve iktidarının ortağı yaptı. 

Siyaseti “İslam birliği” temelinde yürüttü, “İhvan-ı Müslimin/ Müslüman Kardeşler” hareketinin doğrultusunda sürdürdü. Bu nedenle birçok Arap ülkesiyle arası açıldı.

Eğitimi dinselleştirmek için her şey yapıldı. Zorunlu din dersleri, Kuran kursları, medreseler uygulamaya sokuldu. 4-6 yaş arası çocuklara din dersleri verilmeye başlandı.

Ekonomide faiz konusu “Nas ne diyorsa o olur” biçiminde dile getirildi.

Toplum yaşamında kadınların örtünmesi, müzik yasakları, -şimdilik olabildiğince- dinsel kurallara uyduruldu. Daha sonrası için daha katı kurallar yedekte tutuldu.

Elbette bu uygulamaların da toplumsal tepkileri oldu.

Doğal afetlerin verdikleri zararların insan eliyle yapılan yanlışları görmezden gelinerek “kader”e bağlanması dikkat çekici oldu.

Önlem alınmadığı için can kaybı yaşanan maden kazaları, deprem dikkate alınmadan yapılan yapılara izin vererek binlerce kişinin ölümü ile sonuçlanan depremler, dere yatağına yapılan evlere izin verilerek sel felaketine neden olunması artık “Kaderdir olur” diye geçiştirilemiyor.

Elbette dinin siyasete alet edilmesinin de bir sınırı vardı.

O sınıra gelindiği, hatta aşıldığı anlaşılıyor.

KEMAL KILIÇDAROĞLU

Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu dönemde ortaya çıkışı rastlantı değildir.

Onun çizdiği profil, bugün toplumun beklediği çerçeveye tam olarak oturmaktadır.

Öncelikle dürüst bir kişilik. Temiz bir geçmişi ile gelen bir hesap adamı. 

Alçakgönüllü, birleştirici, dinleyen, eleştirileri hoşgörü ile karşılayan bir anlayışın sahibi.

Kırmızı çizgisi yolsuzluklar.

Toplumun bölünen yapısını birleştirmeye kararlı, sürekli olarak vurguladığı bu birlik, bu beraberlik.

Dilinde değil, yüreğinde hissediyor.

Bu dönemin cumhurbaşkanlığı için çok uygun bir aday.

Altılı masa çalışmalarına eleştirilerimiz var mı? Elbette var, bunları sürdürürüz de.

Ama şimdi hedef, bu seçimi “laik Cumhuriyet”in kazanmasıdır. 

Bu seçim Kemal Kılıçdaroğlu ile kazanılır.

Yanında yer alacak olan Ekrem İmamoğlu ile Mansur Yavaş da toplumu etkileyecek büyük güçlerdir.

Toplum bu çıkmazdan kurtulmalıdır.

CUMHURİYETİMİZİN 100. YILI

Türkiye Cumhuriyeti 29 Ekim 1923’te kuruldu.

29 Ekim 2023 tarihinde bu kuruluşu kutlamalıyız.

Gene bayraklarımız dalgalanmalı,

Gene ulusal marşımızı hep birlikte söylemeliyiz.

Atatürk’ün emanetine sahip çıkmanın gururunu

Hep birlikte yaşamalıyız.

O zaman tarihe dönüp

“İşte biz varız. Gene varız. Hep var olacağız” diyeceğiz...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Çalınan gelecek!... 29 Nisan 2024
Istakozun intikamı! 22 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları