Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

‘Şahıs devleti’ sendromu var mı?

27 Mart 2020 Cuma

1) “ŞAHIS DEVLET”İN ORTAYA ÇIKIŞI:

Şahıs Devleti”, “Parti Devleti”nin son aşamasıdır.

Önce, Hukuk Devleti’ni, yargı bağımsızlığını, temel hak ve özgürlükleri yok sayan, sadece “sandık demokrasisini” Demokrasi diye halka yutturan popülist, demagojik rejimlerde, “Parti”, zorla devlete egemen olur...

Böylece “Parti Devleti” ortaya çıkar.

Sonra, “Parti”nin lideri (genel başkanı, kurucusu veya doğal lideri) olan “şahıs” parti örgütü aracılığıyla kendi egemenliğini kurar.

Böylece “Şahıs Devleti” ortaya çıkar.

Bazı “Şahıs Devletleri” sadece fiilen uygulanır, bazıları bu fiili durumları Anayasa ile de destekler

***

2) “ŞAHIS DEVLETİ”NİN SAKINCALARI:

Devlet hukuksuzluk yapmaz...

Şahıs hukuksuzluk yapabilir.

Devletin duyguları yoktur...

Şahsın duyguları vardır.

Devlet kızmaz...

Şahıs kızabilir.

Devlet intikam almaz...

Şahıs intikam alabilir.

Devlet insan kayırmaz...

Şahıs insan kayırabilir.

Devlet rüşvet almaz...

Şahıs rüşvet alabilir.

Devlet yalan söylemez...

Şahıs yalan söyleyebilir.

***

3) DEMOKRATİK DEVLETLERDE ŞAHISLARIN HATALARI DEVLETE MAL EDİLEMEZ!

Yukarıdaki listeye bakanların, hemen “Amma yaptın haaa: Hukuksuzluk, insan kayırma, rüşvet, yolsuzluk, yalan her zaman, her yerde, her devlette” diye itiraz ettiklerini duyar gibi oluyorum:

Yöneticilerin hatalarının doğrudan devlete mal edildiği rejimler, krallık, imparatorluk, şahlık, padişahlık gibi Din-Tarım dönemlerinin monarşik devletleri veya çağımızın diktatörlükleridir.

Bu rejimlerde, yöneticilerin kişisel hataları doğrudan devletin hataları olarak görülür.

Çağdaş Demokratik Hukuk Devletlerinde ise yöneticilerin “şahsi” hataları devlete mal edilemez çünkü hata yapan yöneticilerden hesap sorulur.

Rejimde bir hata görülürse, o da demokratik yolla düzeltilir.

***

4) TÜRKİYE’DEKİ DURUM: Yukarıdaki genel bilgiler çerçevesinde Türkiye’ye baktığımızda ne görüyoruz?

Ülkedeki siyasal rejimin nesnel, siyasal ve hukuksal koşulları bir yana, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçenlerde NATO zirvesi münasebetiyle üç önemli Avrupa ülkesinin yöneticileriyle görüşmesini anlatırken “İngiltere, Fransa, Almanya ve şahsım, dörtlü zirve yaptık” dedi.

Bu sözler en azından kendisinin “Devleti” nasıl gördüğünü yansıtıyor olabilir diye düşünüyorum.

***

5) COVID-19 İLE MÜCADELE:

Koronavirüs ile mücadelede, Türk Tabipleri Birliği ve benzerleri gibi uzman kuruluşlara ve muhalefet partilerine danışılmamasını ve oralardan “COVID-19 ile Topyekûn Savaş” için destek alınmamasını bir eksiklik olarak gördüğümü belirtmek isterim.

Ayrıca CB’nin, “Ulusa Sesleniş” konuşmasında vatandaşlara evlerinden çıkmamalarını öğütlerken, başı olduğu devletin memurlarının ve tatil edilmeyen işyerlerindeki işçilerin işe gitmek zorunda olduklarını bildiğinden de eminim.

Bunlara ek olarak kamuoyunda, umre dönüşlerindeki karantina, cuma namazı kalabalıklarının önlenmesi, okullarda uzaktan eğitim, sokağa çıkma yasağı gibi hayati konularda bazı kararların çok geç alındığı ve ekonomik tedbirlerin yetersiz olduğu izlenimi var.

Dilerim COVID-19 ile mücadelede “Şahıs Devleti” sendromu yoktur ve olumsuz bir rol oynamıyordur!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları