Sevgili Atam, ne badirelerden geçip kurdun şu güzel Cumhuriyeti!

26 Ekim 2023 Perşembe

Sevgili Atam, büyük özveri, emek ve mucizeler yaratarak kurduğun Türkiye Cumhuriyeti bu hafta sonu 100. yaşını dolduruyor.

Ne kritik virajlardan ne akıl almaz durumlardan geçerek halkınla beraber başardın milli mücadeleyi…

Ne kadar isterdim sizinle bir akşam yemeğinde sohbet edebilme onuruna erişmeyi; Fransız İhtilali’nden, sanattan, güzel insanlardan, sinemadan, futboldan, barıştan, çok değerli annenden, seninle tek ortak yakınlarımız olan İsmet Paşa ve sevgili eşi Mevhibe Hanım’dan, Batılıların ileri medeniyetlerine rağmen kurtulamadıkları önyargıları ve fırsatçılıklarından söz edebilirdik… Belki “Maymunların resim yapma hakkı” kitabımı özetlerdim, senden ne kadar esinlendiğimi aktarırdım…

Kim bilir ne unutulmaz anlar ne derinlikli detaylar geçti hayatından… Mesela 10 Ağustos 1915’te Conkbayırı’nda hayatını kurtaran Omega marka cep saati… Maalesef bu tarihsel değeri hediye ettiğin Alman komutan Liman von Sanders’in ölümünden sonra o saatin izine rastlayan olmamış!

Samsun’a gitme kararı aldıktan sonra, 16 Mayıs 1919 tarihinde Şişli’deki evinde, Bandırma Vapuru’nun İngilizler tarafından batırılacağı istihbaratını üç ayrı kaynaktan öğrendin ama tabii ki yolundan dönmedin. İngilizlerin vapuru silah aramak için Kavaklar’da dört saat durdurmalarına köpürdün ama yine de pek renk vermedin. Aldığınız tek önlem, İsmail Kaptan’a “Sahile yakın gidelim lütfen” komutunu vermen oldu.

Gerek Osmanlı yönetiminin gerek İngilizlerin ısrarlı “derhal dön” buyruklarına uymamayı seçtin ve o andan itibaren artık bir Osmanlı askeri olamayacağın için istifa ettin. Ardından Kazım Karabekir’in askerleri ile beraber bulunduğun eve doğru geldiği haberini aldın. Bir an için tevkif edileceğini ve büyük hedeflerinin daha başlamadan sona erebileceğini düşündün. Haklı olarak büyük bir hayal kırıklığı rüzgârı etrafını kuşattı. Halbuki o anda yine yaşamın gizemli tılsımı yanındaydı ve tersine Kazım Karabekir Paşa seni tevkif etmeye değil “Siz bundan evvel olduğu gibi bundan böyle de muhterem kumandanımsınız. Kolordu komutanına mahsus araba ile maiyetinize bir takım süvari getirdim. Hepimiz emrinizdeyiz” diyerek, bugün tüylerimizi diken diken eden bir sadakatle, sana olan bağlılığını bildirmeye gelmişti.

Bunlar sadece ilk anda aklıma geliveren birkaç anekdot…

O tarihi 28 Ekim gecesi, yemekte İsmet Paşa, Kazım Paşa, Fethi Bey, Ruşen Eşref ve Fuat Bulca, Halit ve Kemalettin Sami Paşa’lar vardı. Her zamanki kendinden emin kararlı sesinle “Efendiler yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz!” dediğinde, sen zaten o anı, belki 15-20 yıldır kafanda bilinçli bir şekilde inşa ediyordun. Zaten bu bilinçli kararlılık sayesinde daha sonra gelen 15 yıla böylesine inanılmaz bir şaheser sığdırabildin!

Senden sonra ne mi oldu sevgili Atam? Senin vefatından sonra bizler her sıkıştığımızda sana seslenen şiirler, makaleler, resimler, kitaplar ürettik! O kadar işlemişsin ki içimize! Şöyle anlatayım, yaşarken öngördüğün/ikaz ettiğin birçok şey, vefatından bugüne kadar defalarca gerçekleşti: Bölücüler bölücülüklerini yapmaya devam ettiler, yobazlar yobazlıklarını yapmaya devam ettiler! Hırsızlar arsızlıklarını yapmaya devam ettiler… (Ama tam burasını anlatabildim mi bilmiyorum çünkü sizin devrinizde böyle yolsuzluklar, hırsızlıklar yoktu; namussuzluğun bile limiti vardı ve onlar bile bir yerden sonra haddini bilirdi.)

Doğruyu söylemek gerekirse sevgili Atam, ne sağlam kurmuşsun bu Cumhuriyeti ki onca sabotaja, provokasyona, yaratılan kardeş kavgasına, onca yerleştirilen iç mayına, soyulan devlet kasalarına rağmen memleketi hala batıramadılar! Zaman da öylesine değişti ki Anıtkabir’den çıkıp gelsen çok şaşırırsın! Her yer gökdelen, akıllı telefonlar, yapay zekalar, uygulamalar, gelişen robotik teknoloji, her sanat dalında dünyaca ünlenen Türkler, değişen alışkanlıklar, imkanlar, arabalar, yatlar, katlar… 

Öte yandan maalesef bir de inanamayacağın kara tablolar var. Kimilerinin bir öğle yemeğinde harcadığı parayla bir ay geçinmek durumunda olanlar, hastaneye gidecek parası olmayanlar, çocuğuna süt alamayan anneler, maalesef intihar eden öğrenciler, yok sayılan çiftçiler/köylüler, yok edilen tarım, ülkeden zorla kaçırılan doktorlar, yine ülkeden kaçmak için sıraya giren, senin Cumhuriyeti emanet ettiğin gençlik… Bu kara tabloları sana daha fazla saymayayım, çünkü çok üzerim seni…

Ama emin ol, yüzyıla baktığımda yaşayacağın en büyük hayal kırıklığı bunlar değil… Çünkü sen de kendi döneminde her türlü ihaneti yaşadın. Her türlü alçaklığı, arkadan vuranları, saf değiştirenleri, sana suikaste girişen sözde yakınlarını, arkadan tuzak kuranları, her şeyi gördün. 

Ama biz başka şeyler yaşadık Atam…

Senin kurduğun partinin devamında yani CHP’nin tarihinde çok kötü şeyler yaşadık! Maalesef partin artık senin halkını, örgütünü yansıtmıyor! Liderliğin ne olduğunu hiç anlayamamış insanlar senin özenle kurduğun partinin bütün kırmızı çizgilerini altüst ettiler… Karaoğlan lakabıyla umut dolu günlere imza atan genç bir lider, daha sonraki yıllarda tarikatlarla kol kola girdi; muhteşem bir beyefendi olan İsmet Paşa’nın oğlu bilim insanı Erdal İnönü maalesef “demokrasi” kelimesini kavrayamadı ve Türk Ceza Kanunu’ndan 163. Maddeyi kaldırma senaryosuna farkında olmadan ortak olmuştu. Demokrasinin içinde kökten demokrasi düşmanlarına yer vermiş oldu. Yobazlığı yasaklayan Türk Ceza Kanunu maddesini -bütün ikazlarımıza rağmen- malum aşırı sağ takımla beraber kaldırıverdi. Ardından bir başka CHP Genel Başkanı Deniz Baykal parti içi demokrasiyi fiili olarak rafa kaldırdı. Ondan sonra partiyi yöneten Kemal Kılıçdaroğlu, koltuğuna adeta Japon zamkı ile yapıştı ve 12 seçim mağlubiyetine rağmen kalkmamak için her şeyi yaptı ve yapmaya devam ediyor!

Şimdi bir yandan senin bize bıraktığın eşsiz mirası yücelterek korumaya çalışırken, bir yandan da partinin kapılarını tekrar halka açmaya çalışıyoruz! İnan hiç de kolay olmuyor! 20 yıldır demokratik bir tüzük yapısıyla hakiki ve kalıcı bir demokrasi yaratmaya çalışıyoruz, mevcut yönetimse oturdukları yerden kıpırdamadan, geçici bir makyajla işin içinden sıyrılmaya çalışıyor.

Yani demek istediğim, art niyetli insanlara, aşırı sağa, bağnazlara, menfaatperest satılmışlara, “her devrin adamı” denen omurgasız profile, her yerde, her dönemde rastlayabilirsin… Ama bugün senin CHP’nde duvarlara senin en güzel resimlerini asıp senin ilkelerinden günbegün uzaklaşarak neler yapıyorlar, nelere cürret ediyorlar, bir bilsen! 2023 Türkiyesi’ne dönsen, önce yobazların değil, onların yakasına yapışırdın! Mesela senin özellikle Türk milletine sunduğun Türkçe ezanı kaldırmakla kalmadılar, daha sonra bunu savunmayı partiden atılma gerekçesi sayacak kadar demokrasiyi ayaklar altına aldılar! Lütfen bana daha fazla anlattırma. Partinin üyeleri/ kadroları ise hipnotize olmuş gibi, her biri heyecanla kendilerine -adeta bir peygamberin eliyle- ikram edilmiş bir lütfun, bir sıfatın peşinde koşuşup duruyorlar…

Fakaaat… Bir yandan da Anıtkabir’in ziyaretçi sayısı her geçen gün rekorlara koşuyor, sana dair kitaplar yok satıyor ve sana hayran olan her yaştan vatandaşımız ülkede yıldırım hızıyla büyümeye devam ediyor! Ne mutlu bize ne mutlu Türküm diyene! Sevgili Atam, ortam o kadar yozlaştırılmış ki, “Ne mutlu Türküm diyene” cümlesindeki kuşatıcılığı idrak edemeyip bundan bir ırk aidiyeti cımbızlama cehaletine kapılan sözde aydınlarla dolu etrafımız…

Her şeye karşı inan durum yine olumlu. Çünkü kurguladığın çağdaş, aydınlık ve zamansız değerler bütünü, tüm çelme ve sabotajlara karşın çığ gibi büyümeye devam ediyor.    

Dünyamız, ülkemiz yine savaşlarla kuşatılıyor… Onları da senin sloganınla burada aşmak istiyoruz!

Önümüzdeki hafta CHP Kurultayı var. Herkes değişimden söz ediyor. Fakat bunun ne anlama geldiği konusuna pek giren yok. Aday arkadaşımız Örsan Öymen ise, gerek Demokratik Dijital Devrim Tüzüğü hazırlığımızı yaşama geçireceğini ve parti içi demokrasiyi her koşulda tüm üyelere yayacağını, partinin kapılarını nihayet yıllardır söylediğimiz gibi halka açacağını söylüyor. Ortak noktamız partinin artık başta Altı Ok olmak üzere, fabrika ayarlarına, yani Kemalist çizgiye dönmesi… Bu nedenlerle bu Kurultay’dan seni mutlu edecek haberlerin çıkmasını diliyoruz, umuyoruz, istiyoruz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erken seçim mi dediniz? 18 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları