‘Parti içi demokrasi’ 1 Haziran’a kaldı

16 Mart 2023 Perşembe

Casino’larda rulet masasında top döndüğünde krupiye şöyle bağırır: “Les jeux sont faits, rien ne va plus.” Bunun da anlamı şudur: “Artık tüm oyunlar oynandı, ek hamle yapamazsınız.” Biz seçim ortamımızda henüz bu sözü duymadık! Kartlar hala ve hala karılmaya devam ediliyor. Millet İttifakı ve Cumhur İttifakı arasında oynanacak maç öncesi, her iki tarafın yeni ortaklarla kendilerini güçlendirme çalışmalarında “ek son dakika hamleleri” halen geçerli! Bu konuda özellikle Cumhur İttifakı can havliyle olmadık girişimler peşinde… HÜDA PAR felaketinden Yeniden Refah Partisi’ne kadar her türlü gerici pazarlık o masalarda gündeme gelebiliyor! Kadınların büyük baskı, şiddet ve cinayetlerle sonuçlanan cinsiyet terörü altında yaşadıkları bir ülkede, birileri yüzleri kızarmadan onları koruyan ana madde olan 6248 Sayılı Kanun’un kaldırılmasını talep edebiliyorlar…

Adaylık borsaları açıldı… Partiler aday bolluğunda kasa dolduruyorlar. Ne mutlu onlara!

CHP’de önseçim yapılmayacağının ilan edilmesi, Parti’yi haklı olarak karıştırdı. Tabii ki her yerde her mevkii için “tüm üyelerle önseçim” konusunu ömür boyu yakından takip edip savunmuş ve iki kere bunun tüzüğünü yazmış bir insan olarak, normalde farklı düşünmem mümkün değil. 2003’teki Genel Başkanlık adaylığım da zaten bu büyük devrim üzerine kurulmuştu ve Deniz Baykal döneminin ünlü “politbüro” takımı bu nedenle son anda bu hareketin önünü bir karşı tüzük darbesiyle kesmişti.

Bugüne baktığımda da, Türkiye’nin her yerinde hayal kırıklığı içinde demokratik ön seçimden uzak duran anlayışa karşı tepki veren her partiliyi anlıyorum; tabii ki haklılar!

DÖNEM GERÇEKTEN OLAĞANDIŞI!

Öte yandan şöyle bir farklı düşünceyi de dile getirmek istiyorum: Altılı Masa olayı, en başından beri Kemal Bey’in teoriden yaşama geçirdiği Türkiye için yepyeni bir ittifak modeli. Aday saptamaları, zaten demokratik devrim süreci uygulanmazsa, hep sancılı gerilimli ve hatta parti içi kavgalara neden olan bir süreçtir. Şu anda CHP, önderliğini yaptığı Millet İttifakı ile birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılında gerçekten tarihinin en kritik virajlı seçimine girmek üzere. Cumhurbaşkanı adayı olan Kılıçdaroğlu bu ay hem CHP’nin milletvekili adaylarını saptamak hem diğer partilerden CHP listelerine girecek isimleri belirlemek hem de her türlü “iktidar paylaşımı” pazarlığını bu partilerle veya dışardan destekçileriyle yapmak zorunda. Bu olağanüstü, olağandışı ve akıl almaz gerilimler içeren dönemde aslında belki de Kılıçdaroğlu’nu artık kendi kararları ile baş başa bırakmak en doğrusu. Nedeni basit, seçime iki aydan az kalmış olan şu günlerde, şu anda CHP içinde sürdürülecek ağır bir parti içi demokrasi kavgası, zamanlama olarak Akşener krizi ertesinde dışardan çok kötü görünür ve gerek Altılı Masa’yı, gerek kamuoyunda Kılıçdaroğlu’nun imajını hırpalar. Kılıçdaroğlu’nun diğer beş partinin lideri ile sürdüreceği masa başı diyaloglarını kendi alacağı kararlarla yönlendirmesi, kendisini onların gözünde ve kamuoyu önünde kesinlikle daha güçlü kılar. Tersine oluşacak her polemik, her gerginlik -hele Akşener krizini düşündüğümüzde- ittifakı farklı kan kayıplarına taşıyabilir. Seçimlere iki aydan az zaman kaldığını göz önüne alırsak, bunlar da şu anda çok net olarak ortadadır. Kılıçdaroğlu’nun daha sonra kalkıp “Benim zafere taşımakta olduğum sürece çomak soktunuz, sonunda bütün dengeleri altüst ettiniz” demesini hiç kimse duymak istemez…

SEÇİM SONRASI: “PARTİ İÇİ DEMOKRASİ” CHP’NİN ANA KONUSU OLMALI

Ama bu söylediklerim, bugüne kadar tüzük değiştirilmediği ve parti içi demokrasi işler hale getirilmediği için, bu çok hararetli ortamda “zorlama olarak alınmış” fiili uyum kararlarından ibaret. Yani, yıllarca CHP’de parti içi demokrasi için mücadele etmiş arkadaşlarım, bu düşünceden vazgeçtiğimi sakın zannetmesinler! Tabii ki ben de aylardır seçimlerde CHP’nin önseçim yapması gerektiğini defalarca belirttim. Ancak şu ya da bu nedenle, maalesef CHP bu talepleri görmezden geldikten sonra, artık bu yönde bir adım atmak için çok geç. Seçimler sonuçlandıktan sonra Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento çoğunluğu kimde olursa olsun, (ki, ben inanıyorum, zafer muhalefetin olacak) CHP -artık son derece rahatsız edici hale gelen- kendi iç demokratik tıkanıklıklarını korkusuzca masaya yatırıp, sistemsel değişimini gündemine almaya mecbur. Parti’nin gerek seçmenleri gerek örgütü gerek medyadaki savunucuları, sosyal demokrat bir partinin kimliğine hiç uymayan böyle bir antidemokratik yaklaşımı, son derece hayati önemi olan 2023 seçimleri öncesi görmezden gelebilirler… Ama hiç kimse şüphe duymasın ki, bu artık böyle süremez.

Bana sorarsanız seçimlere bu kadar yakınlaştığımız şu günlerde, kazanın fokurdayarak taşması ve sistemin kısa devre yapma riskini ciddi olarak taşıyan bir parti içi demokrasi tartışmasını, şimdilik 1 Haziran 2023’e erteleyelim; fakat bu ertelemeyi o tarihten itibaren artık hiçbir zaman CHP’nin gündeminden düşmemesi kaydıyla yaptığımızı unutmayalım. Çünkü bu kanama Baykal döneminden beri inanın hiç durmadı…

Bu Haziran ayına kadar sabretme düşüncemi ilk bakışta yadırgayacak yol arkadaşlarım da, biraz objektif düşününce eminim tüm bu işaret ettiklerimin hakkını teslim edebileceklerdir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erken seçim mi dediniz? 18 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları