Savaş ve Barış

26 Nisan 2013 Cuma

İçinde bulunduğumuz Ulusal Egemenlik Haftası dolayısıyla, Kurtuluş Savaşı ve onun Gazi Meclis olarak anılan en üst kurumu 1. Türkiye Büyük Millet Meclisi hakkında çokça yazıldı çizildi.

\n

Kurtuluş Savaşı ve Birinci TBMM dönemlerini incelerken, çok ilginç analizleri içeren değerli bir başvuru kitabı da dostum, sınıf arkadaşım, değerli bilim adamı rahmetli Bülent Tanörün Kurtuluş ve Kuruluş adlı yapıtıdır.

\n

Genelde tek adam - lider ekseni etrafında irdelenen bir dönemi, toplumsal kurumları ve olgularıyla inceleyen yapıtın en ilginç yönlerinden biri de Tanörün, Kurtuluş Savaşı rejimini bir savaş demokrasisiolarak nitelemesi ve bu savaş demokrasisinin ana kurumunun da TBMM olduğunu söylemesidir.

\n

Kurtuluş Savaşımıza, kuşkusuz çok önemli ve belirleyici olan liderlik kurumu ve kadrosunu da aşan daha geniş bir çerçeve içinde baktığımızda, yerelden başlayıp bölgesele, oradan da bütünü kapsayan, ulusal boyuta varan kongreler- ki, sonuncusu ve en önemlisi TBMMdir- gerçeği içinde ele alıp irdelediğimizde, kurtuluş sürecindeki savaş demokrasisinin özelliklerini görmemiz mümkün olur.

\n

Gerçekten de bu dönemde gerek yerel, gerekse ulusal organizmalar seçime, demokratik temsile, denetim ve sorumluluk mekanizmalarına, askerin sivile tabiliği ilkesine, karar almada ve uygulamada parlamenter usullere bağlılık gösterdiklerinden demokrasi ve demokratik rejim kavramları içinde incelenebilirler.

\n

***

\n

Tanör, Kurtuluş olayına daha kapsayıcı bir bakış edinmemizi sağlayan bu saptamasını yaptıktan ve Türk Kurtuluş Savaşının, bu alanda tek örnek olduğunu söyledikten sonra, genelde, savaşın demokrasiyi üretmeyen, tam tersine ortadan kaldıran bir nitelik taşımasına karşın nasıl olup da bu durumda aksi bir sonuca yol açtığını açıklarken, ulusal kurtuluş savaşlarının yapıları gereği birleştirici, bütünleştirici niteliklerinden söz ettikten sonra liderlik kadrosunun da birleştirici öğelerin altını çizmekteki başarısını vurguluyor.

\n

Saptamalar ilginçtir, ufuk açıcıdır.

\n

Gerçekten de, Tanörün de belirttiği gibi, Kurtuluş Savaşımız bu alanda tektir.

\n

Bugün de karşı karşıya bulunduğumuz sorunlar ancak demokrasiyle aşılabilecek niteliktedir.

\n

En önce bu zorunluluğu görüp kavramak, ondan sonra da bu güç koşullarda demokrasiyi üretip güçlendirecek toplumsal koşulları yaratmak gerek.

\n

Kurtuluş sürecinde bu toplumun bütün katmanlarını bir araya getiren en önemli etken, yabancı işgaline karşı olmak olan birleştirici ortak paydaları ortaya çıkarıp vurgulamak yoluyla, sorunun demokrasiyle aşılması iradesi etrafında birleşme sağlanmış olmasıydı.

\n

***

\n

Bugün karşı karşıya bulunduğumuz Kürt sorununun çözümü de mutlaka demokrasi ve barış yoluyla mümkündür.

\n

Bunun için, demokrasinin kurum ve kurallarına bağlılığın yanı sıra toplumun bütün kesimlerinde, sorunun etnik tarafı olarak görülen tarafların hepsinde, ortak değerler ve bir arada yaşayıp meseleleri demokrasiyle, elbirliğiyle aşma ortak iradesini kuvvetlendirecek yöntemleri bulmak zorundayız.

\n

Birleştirici, bütünleştiriciden çok, ayrıştırıcı öğeleri öne çıkaran, özgürlüğü vatandaş temelindeki bireyin yerine etnisiteye terk eden çözümlerin demokrasiyi getirmeyeceği kesindir.

\n

Böyle bir davranışın barışı getirmesi de olanaksızdır.

\n

Öyle ya! Ayrışma kaçınılmaz olarak eninde sonunda iki ayrı devlet yapısına varacağından sınırlar sorununun ortaya çıkması kaçınılmazdır.

\n

Şimdiye dek, devletlerin sınırları savaşsız çizilmemiş olduğuna göre, bu yolla barışa varma hülyaları, aldatmaca değilse de ham hayaldir.

\n

Adil, kalıcı ortak barışı getirmeyip sonunda kaçınılmaz olarak savaşa yol açacak, her iki tarafta da baskıyı pekiştirecek barış nasıl bir barıştır ki?..

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları