'Hasdal'da Erdoğan'a Dua Eden Subaylar'

12 Şubat 2013 Salı

Başbakan Tayyip Erdoğan’ı hastanede yaşamsal bir ameliyat geçirmiş olan Ergin Saygun’un başucunda gösteren fotoğrafa baktı ve küfrü bastı.
Adamı tanımasam da onun için korktum, çevreme baktım kimseler duydu mu diye.
Eee ne olur ne olmaz!..
Doğrusu o resim beni de çok rahatsız etti. Ama küfretmek yerine, düşünüp anlamaya çalıştım.
Zaten ne zaman düzeltme, düzenleme makamında olan biri, bir rol difüzyonu sonucu sanki yakınma makamındaymışçasına, eleştirme ya da şikâyet yolunu tutsa, çok, ama çok rahatsız olurum. Hemen içimden haykırmak geçer:
- Birader şikâyet edeceğine düzelt, şikâyet benim işim, düzeltmek senin mecburiyetin!
Gerçekten de bu gibi durumlar rahatsız edicinin de ötesinde öfkelendiricidirler. Çünkü biraz da sahtekârlık kokarlar.
Sanırım, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı Ergin Saygun’un başucunda görünce küfürü patlatan vatandaş da öyle düşünmüş olmalıydı.
Tabii öyle düşünmüşse dahi, öyle yapmaması gerektiğini söylemeye bile lüzum yok.
Ayrıca da erki elinde tutanın da kimi zaman yakınması içtenlikli olabilir.
Öyle ya, belki o da uzaktan görüldüğü kadar muktedir değildir, onun da gerçekten istediği halde düzeltemediği şeyler vardır.

***

Evet, bir devlet adamı düzeltmekle yükümlü olduğu husustan kendisi şekvacı ise ortada iki olasılık vardır.
Ya numara yapıyordur.
Bu durumda ona yapıştırılacak etiket bellidir:
“Sahtekâr!”
Ya da içten olmasına karşın gerçekten elinden bir şey gelmiyordur.
O takdirde de ona yapıştırılacak yafta şudur:
“Aciz!”
Topluma egemen olan siyasi etik anlayışı, bu ikisinden hangisinin daha vahim olduğunu belirler. Ama inanın ki hakkında şunun söylenmesi bir siyasetçi için hiç de hoş değildir:
- Yok, adam gerçekten samimi, sahtekâr değil ama aciz, ne yapsın!
Bu açıklamaların ışığında şu soruyu soruyorum:
Tayyip Erdoğan’ın aciz olduğunu söyleyebilir miyiz?
Yanıtınızı buradan duyar gibiyim:
- Senin beynin mi sulandı? Yoksa doğuştan mı salaksın, geçmişi hatırlamıyor musun?
***

\n

Gerçekten de iş Hakan Fidan’a kadar uzayınca, bağımsızlığı kalmamış mahkemelere bile güvenmeyip, özel yetkili mahkemeleri kaldırırken, subayların davalarının yine de adil olmadıkları bu iktidar tarafından bile ikrar edilmiş bu mahkemelerde görülmeye devam edilmesi kararını ben mi vermiştim?
Uzun tutukluluk hallerinden şimdi yakınıyor görünenler, Ergenekon davasında tutukluların tahliyeleri yönünde oy kullananların, HSYK tarafından davadan alınması olayından habersiz miydiler?
Ergenekon ve Balyoz davalarına
“Askeri vesayeti tasfiye ediyoruz” gerekçesiyle kol kanat gerenler kimlerdi?
Kimdi,
“Bu davanın savcısı benim” diyenler?
Kimdi, kimlerdi, en demokratik muhalif çıkışı bile Ergenekonculukla suçlayanlar?
Kimdi kimlerdi, Cumhuriyet mitinglerinde darbeci Ergenekoncu parmağı arayanlar?
Ben Tayyip Erdoğan’ı Ergin Saygun’u ziyarete iten etkenlerin ardındaki gerekçeyi arar, yukarıdaki soruları soradururken,
Aslı Aydıntaşbaş’ın Milliyet’teki köşesinde bu yazıyla aynı başlığı taşıyan şu haberi gördüm:
“Hasdal’da Erdoğan’a dua eden subaylar.”
Ben daha ilk sorunun yanıtını alamadan, ikincisi eklenince yine şaşkınlıkla sordum:
- Kim acaba bu subaylar, kendileri çıkıp
“Biziz!” deseler de bilsek.
Herkes duasında özgür olduğuna, kimse duası yüzünden muaheze edilmeyeceğine göre, açıklanmasını istemekte de bir sakınca olmasa gerek.
Dikkat buyurun, Erdoğan’a duacı olanlar açıklasınlar diyorum, olmayanlar değil. Yoksa insanlardan
“Ben Başbakan’a duacı falan değilim” yollu bir açıklama beklemenin ne demek olacağını bilmeyecek kadar da aptal değilim.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları