Cumhuriyet Okuru Macide Tanır

10 Şubat 2013 Pazar

Sevgili,
Geçen ay 93 yaşında yitirdiğim annemin,
Macide Tanır ile ilgili anıları 1930’lu yıllara kadar uzanırdı.
Erenköy Kız Lisesi’nde öğrenciydi her ikisi de o yıllarda ve Macide’nin cevheri daha o zamanlarda kendisini belli etmiş olmalı ki, büyük sınıftaki
Rahşan onu net bir şekilde anımsamaktaydı.
Erenköy Kız Lisesi genç Cumhuriyetin sağlam Aydınlanmacı eğitim odaklarından biriydi. Azimleri karanlığı yenmek olan genç kızların ordusu içinde genç bir Erenköy Liseli idi, Cumhuriyet Aydınlanması’nın ürünü Macide.
Mine Sirmen’in Macide Tanır anıları 1950’ler Bursası’na Ahmet Vefik Paşa Sahnesi’ne kadar varır.
Macide, eğitimini çoktan tamamlamış, Türk Rönesansı’nın yıldızlarından biri olarak parlamıştı.
1950’li Türk Rönesansının etkilerinin hissedildiği dönemdi. Macide artık Cumhuriyet Rönesansı’nın sahnesindeydi.

\n

***

\n

Benim, Macide Tanır ile ilgili her anıyla hâlâ gözümün önünde olan en canlı anım, 1990’lı yıllarda Çankaya Köşkü’ndedir.
Turgut Özakman’ın yazıp Ziya Öztan’ın yönettiği Cumhuriyet filminin çekimleri için Çankaya Köşkü’ndeydik. Kendi sahnemizin gelmesini beklerken Ziya, Rutkay Aziz’in canlandırdığı Mustafa Kemal ile Macide Tanır’ın oynadığı annesinin sahnesini çekiyordu.
Pek görünmeden, kimseye çaktırmadan usulca yaklaştım, sahneyi görebiliyordum.
Orada karşımda Mustafa Kemal ile
Zübeyde Hanım duruyorlardı.
O gün Zübeyde Hanım, orada yirmi adım ötemde etiyle, canıyla, kanıyla karşımdaydı.
Ben o gün orada, Zübeyde Hanım’ı gördüm. Şimdi o olayın, Macide Hanım’ı
Neil Simon’un “Müziksiz Evin İnsanları”nda izlememden önce mi sonra mı olduğunu anımsamıyorum.
“Müziksiz Evin İnsanları”nda büyük oyuncu Macide Tanır, bir şeyi açıkça gösterdi: Oyuncunun emekliliği olmazdı. O her yaşta her yerde dimdik ayaktaydı.
Macide Hanım’ı Başkent Hastanesi’nde son gördüğümde, artık iyi dostum, Cumhuriyet’ten yazar arkadaşım, çok sevdiğim hep çekindiğim bir okurumdu.

\n

***

\n

Türk Rönesansı’nın hem ürünü hem aktörü Cumhuriyet kızı Macide Tanır’ın yolunun Cumhuriyet gazetesi ile kesişmemesi düşünülemezdi. O, çok uzun yıllar, Cumhuriyet ailesinin bir bireyi iyi ve tipik bir Cumhuriyet okuru oldu.
Tipik Cumhuriyet okuru derken yalnızca olayları yakından izlemeyi, okunanları özümsemeyi kastetmiyorum.
Macide Hanım, tipik bir Cumhuriyet okuruydu, gazeteyi dikkatle okur ama katılmadığı bir görüş oldu mu onu sineye çekmez, hemen telefona sarılır, yazara ne demek istediğini sorar, görüşünün neresine neden katılmadığını anlatır, karşısındakinin yakasını kolay kolay bırakmazdı.
Bir sabah, telefondaki uzun konuşmamızı hiç unutmuyorum.
Bir noktaya takılmıştı, anlatmak istediğimi açmaya, anlatmaya çalışıyordum. Dinliyor, tam ikna ettiğimi sandığım anda
“evet ama” diye yeniden başlıyordu.
Bir süre sonra ısrar etmeyi bıraktı. Telefonu kapatırken
“Evet ama tam olarak ikna olmadığımı söylemeliyim” dedi.
Macide Hanım gerçek Cumhuriyet okurları gibi aynı zamanda bir Cumhuriyet yazarıydı.
Her önüne konanı kabul etmeyen, tartışan, başkaldıran, yolunda yürümeye azimli, müstesna bir Cumhuriyet yazarı ve Cumhuriyet kızı...
Böyle bir insanın okuru olduğunu bilmek, kimi onurlandırıp mutlu etmez ki?
Macide Hanım’ın okurum olduğunu bilmek içimi ısıtırdı, o beni hem mutlu eder, onurlandırır hem de çekindirir, korkuturdu.
Yazar ve Cumhuriyet okuru dostum Macide Tanır sayesinde öğrendim: Yazar okurundan çekinmelidir. O korku olmaz ise eğer v yazma cesareti de olmaz.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları