Kucak dolusu not...

21 Temmuz 2024 Pazar

Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan iki ay sonra dünyaya gözlerini açtı (21 Eylül 1974). Duydu ise ilk kez anne babasından duydu “Kıbrıs Fatihi” Bülent Ecevit’in adını.

Bugün belli ki çevresinde gün görmüş danışmanlar ve makul ağabeyler var ki Kıbrıs’a çıkarma kararı veren Ecevit hükümetinin hayattaki iki bakanı Önder Sav ile Erol Çevikçe’yi hatırlatmış. Çevikçe sağlık mazereti nedeniyle katılamadı. Önder Sav ise hiç kuşkusuz dün “o geceyi” yeniden yaşamıştır. Hitabeti gibi kalemi de kavi olan Sav’ın anılarını yazmakta olduğunu dileyelim.

Siyasetçi anıları geçmişe değil bugünlere de ışık tutacaktır. 

***

1. Ecevit hükümeti bir CHP-Milli Selamet Partisi koalisyonuydu. (26.01.1974-17.11.1974) 

Bugün de AKP-MHP koalisyonu yönetiyor. Ama adı “ittifak”!

Neye göre, hangi koşullara göre, hangi çerçevede “ittifak” edilmiş bilen yok!

Sadece AKP ve MHP liderleri ve belki birkaç üst düzey parti yetkilisi biliyor.

Oysa 50 yıl önceki Bülent Ecevit-Necmettin Erbakan koalisyon protokolü de tıpkı hükümet programı gibi yazılı idi, “tarafların imzası ile” tam 109 maddesi tek tek kamuoyuna açıklanmıştı.

108. maddesi Kıbrıs hakkındaydı: “Kıbrıs’ı bağımsız federatif devlet statüsüne kavuşturmak olduğuna inanıyoruz. Bu federatif devlette, Türkler devlet yönetimine eşit egemenlik hakları ile katılacaklardır. Kıbrıs Türklerinin toprak mülkiyetleri ve ekonomik gelişme olanakları teminat altına alınacaktır.”

O dönemin uluslararası dengeleri ilk adımın “federal devlet” ile atılmasını gerektiriyordu. Nitekim öyle de oldu.

***

MHP lideri Devlet Bahçeli de Lefkoşa’ya geldi. Dileyelim danışmanları programa MHP’nin kurucusu Alparslan Türkeş’in doğduğu evi ziyaret etmeyi programa koymuş olsunlar. 

Ancak Tayyip Bey hiçbir şeyi şansa bırakmaz. Osman Kavala’yı hapishanede ziyaret etmek istediğini açıklayan Türkeş’in oğlu AKP Ankara milletvekili Tuğrul Türkeş’i de son anda programa ekletti. Belki kulağını çekmeden Kavala sevdasından vazgeçer diye.

***

Kıbrıs çıkartmasının ikinci yarısına katılmış olmamın yarım asırlık heyecanıyla Lefkoşalı Alparslan Türkeş’le yaptığım otuz yıl önceki bir röportajı arşivden buldum. Sunuyorum. 1994 yılı. Rahmetli, Türk-Kürt konusunu şöyle savunmuş:

“Kürt Türkten ayrı bir şey değil. 900 yıl beraber aynı topraklarda yaşamış, bu insanları bir başka diyalekt konuşuyorlar diye ayırmak hainlikten başka bir şey değil. Bakın Diyarbakırlı, yani Kürtçe konuşan insanlarımızdan olan büyük düşünce adamı Ziya Gökalp, ‘Türkçülüğün Esasları’ diye bir kitap yazmış, Türkçülük cereyanını başlatmıştır. Bu kitapta ne diyor biliyor musunuz: ‘Kürt’ü sevmeyen Türk değildir. Türkü sevmeyen Kürt değildir.’

Türkeş’le uzun konuşmamız akşamın ileri saatlerinde gerçekleşti. Ama kendisinde en küçük bir yorgunluk ve durgunluk belirtisi yok. Sözünü arada bir sorularla kesmesek, son yerel seçimlerin ışığında Ergenekon Destanı’nı yeniden yorumlayacak kadar zinde ve konuşkan...

Diyarbakırlı Ziya Gökalp’ın Türksever Kürtçü görüşlerinin bu ilimizin Refah Partili yeni belediye başkanını da etkilemesi dileğiyle bir başka konuya geçiyoruz:

- Eski koalisyon ortağınız Erbakan Hoca, Atatürk’ü siyaseten bir risk olarak görülüyor. Katılıyor musunuz?

- Ben bir tehlike görmüyorum. Çünkü Atatürk aleyhine bir tutum ve siyaset kendilerini çok perişan eder. Atatürk bu memleketi kurtaran ve kuran adamdır. Kim ne haddine ve ne için Atatürk’e karşı çıkar ki?

- Atatürk’ün İslamiyetin etkisini zedelediğini öne sürüyorlar.

- Af buyurun, halt etmişler. Eğer Atatürk Milli Kurtuluş Savaşı’mızı zaferle bitirmeseydi, bugün Anadolu’da İslamiyet mi kalacaktı? Atatürk olmasaydı, Anadolu’nun batısı Yunan, doğusu Ermeni toprağı olacaktı. İslamiyet de silinecekti.

- Peki Erbakan Hoca’nın onaylamadığınız yönleri neler?

- Şimdi RP kongresinde açıkça dedi ki “Bizim iktidarımızda Güneydoğu’da Kürtçe eğitim yapılacak.” Bu çok tehlikeli bir tutumdur. 

- Başka?

- Bir de 1991’de seçim ortaklığı yaptığımızda Türkiye’nin “eyalet sistemi”ne geçmesinden söz etti. Buna karşı çıktım. Böyle bir şeyin Türkiye’yi parçalanmaya götüreceğini söyledim.

- Bir de Erbakan Hoca’nın demokratik olmadığından kuşkulananlar var. Gelirse gitmez diyenler var.

- Vatandaşlar buna izin vermezler. Hem aldığı oy yüzde 19... Yüzde 81 değil ki. Yüzde 81’e karşı hesap vermek zorunda.

***

Türkeş’le söyleşimiz uzun. Belki bir başka fırsatta.

İhtilal yaptığı sırada 44 yaşında bir kurmay albaydı. Şimdi 77 yaşında. Halkın yüzde 8’inin desteğine sahip bir siyasi partinin lideri. O zaman hükümet devirmişti, şimdi ise hükümetin devrilmesini önlüyor. 27 Mayıs 1960 sabaha karşı “partiler arasındaki uzlaşmaz tutumları gidermek üzere” darbe anonsu yapıyordu, şimdi sadece şu sözleri yineliyor: 

“Partilerimiz memleketin birliği üzerine titresin. Türklük gerçeğini göz ardı etmesin. Türk-Kürt demeden herkesi kucaklasınlar!”

***

Bu bir anlamda Başbuğ’un vasiyetiydi. Belli ki halefi Devlet Bey, Kürt niyetine, Tayyip Bey’i kucaklıyor. 

Oğlu Tuğrul Türkeş de galiba biraz öyle. 

Ama anlamsız müebbet Osman Kavala’yı ziyaret ne niyetine? 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Fuzuli takıntı... 29 Eylül 2024

Günün Köşe Yazıları