Adnan Binyazar

Cumhuriyet aydını

09 Eylül 2022 Cuma

Toplum olarak belleğinde bilgi tohumları üreten bir yapımız var. Atasözleri, deyimler, duyarlıklarıyla oluşturduğu deyişlerin ürünü yürek yakan türkü sözleri, adı sanı belli olmayan bilge ruhlu nenelerimizin, dedelerimizin, sevda ruhlu kişilerin yaratıcı dünyasında filizlenir.   

Prof. Dr. Emrullah Güney bu bağlamda araştırmalarıyla kendini verimli kılan seçkin bir bilim insanı. Uzmanlık alanı, coğrafyaya yönelik onlarca bilimsel, inceleme içerikli kitap da yazmıştır. Bunun yanında, halkbilgisi konusunda belgeler de devşiren, ömrünü kitaplar arasında geçiren, yaşadıklarını bilinçle kavrayıp yazıya dönüştüren bir Cumhuriyet aydınıdır Güney.

Güney’den aldığım yeni bir ileti, onun kültürel dünyasını yansıtan çocukluk günlerine yönelik.

OKUYAN BİR ÖĞRENCİ 

İşte izlenimlerinden yansımalar:   

“Mehmet Başaran’ın Trakya köy yazılarından Çarığımı Yitirdiğim Tarla okuma eylemime ivme kazandırmıştır. Ah o Cumhuriyet gazetesi! Yaşar Kemal’in ilk romanı İnce Memed’i ilk orada okudum. Torosları, Yörükleri, iyi ve zalim eşkıyayı o yazılarda tanıdım. 

Bir de Salih Erimez’in çizgileri... Gelibolu Savaşları sırasında İstanbullu bir zabitin sevda öyküsü. İnsan eli nasıl yaratabiliyordu bu çizgileri! O günlerden beri hep ilgi duymuşumdur çizime, çizgileştirilmiş romanlara...”

Güney, hayranlıkla kalmamış, aynı zamanda başarılı bir portre çizimcisi olmaya da çalışmıştır. Neredeyse yazarlar, sanatçılar arasında portresini çizmediği kalmamış. Onunla da yetinmiyor, çizdiğini bekletiyor, eksik kalan yerlerini tamamlayarak yeniden sunuyor.  

ÖĞRETMENİ BABASI 

Babasının yaşamındaki etkileri:   

“Babam o sırada Gezici Başmuallim idi. Gülşehir’in, eğitmenli köy okullarını denetlemeye gidiyordu. Sabah erken kalkıp, atını hazırlamasını izliyordum. Atın kuyruğuna düğüm atıp, anamın hazırladığı halı heybeyi eyerine yerleştiriyor. Bir hamlede ata atlıyor, köylere doğru sürüp gidiyordu. 

Ardından bakakalıyordum...

O halı heybede neler yoktu! Sümerbank çantası, içinde denetleme yazıları (teftiş defterleri), eğitmenlerine dağıtacağı kitaplar, dergiler, kinin, torbacıklarda evimizin ürünü ağ bakla (kuru fasulye). Kuru fasulyesi ünlüdür Göre’nin!

1940’ta Pazarören Eğitmen Kursu’nda yetiştirdiği, kimisi kendinden daha yaşlı eğitmenleri denetlemeye gidiyordu babam Göreli Şükrü Beğ! 

Hafta sonu, cumartesi akşamları evimize dönerdi. Bir gün dinlenir, ahırdaki ikinci atına biner, yine giderdi. Onun dönüşünü sevinçle beklerdim. Çünkü okumayı öğrenmiştim. Babam heybesinden Cumhuriyet’i çıkarıp bana verirdi. Ayrıca küçük kâğıt külahlarda fındık fıstık, leblebi de oluyordu.” 

İNSANCIL DEĞERLER

“1954’te Nevşehir, Niğde’den ayrıldı; il oldu; Gezici Başmuallimlik sona erince babam Nevşehir içinde ‘Sarı Mektep’ diye bilinen Zafer İlkokulu’nda öğretmenliğe başladı. Bir gün okuluna beni de götürdü. Göre’den yürüyerek gittik. Öğrencilerinin ilgisi, sevgi gösterileriyle mutluydum. Fakat babamın o gün mutsuzluğuna tanık oldum. 

Kuzeye doğru bakınca Kızılırmak koyağı, Hırka Dağı etekleri sisler, puslar içinde görülüyordu. Okul, Muşkara Kalesi’nin altında, yamaçtaydı. Okulun avlusunda, duvar üstündeki çardakta oturup, 13 yıl gezdiği köyleri, denetlediği eğitmenleri düşünüyor olmalıydı ki yüzünde acı vardı, türkü söylüyordu yavaş sesle, ama ağıt gibiydi. 

Anladım ki eski günleri, köyden köye at sırtında geçişleri özlüyor, kapalı bir derslikte 45 dakikayı doldurmak ona zor geliyor. Doru atını, demir kıratını özlüyordu Süvari Şükrü Beğ! Satılmıştı atlar, gezginlik sona erince...”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Atatürk Aydınlanması 3 Mayıs 2024
Kent Enstitüleri 26 Nisan 2024
Benlik arayışları 19 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları