Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Siyasal İslam, ‘Batıcılar’, ABD ve Rusya arasında sıkıştırılan Türkiye
1960’lı yılların başında ilk asistanlık dönemimden başlayarak yarım yüzyıl İktisat Fakültesi’nde aynı çatı altında Türkiye’nin değişim ve dönüşümünü yaşadım; İdris Küçükömer’den Sencer Divitçioğlu’na, GültenKazgan’dan AhmetKılıçbay’a, SabriÜlgener’den Nevzat Yalçıntaş’a, Memduh Yaşa’dan Yılmaz Altuğ’a, Cavit Orhan Tütengil’den Besim Üstünel’e, Mükerrem Hiç’ten Rona Aybay’a aynı kurumun insanları olarak derslerde, seminerlerde, konferanslarda, aile sohbetlerinde birlikte oldum, konuştuk, tartıştık, eğlendik.
Evimden fazla bu akademisyenlerle yaşadım. Hatta öğrencilik dönemimden başlayarak beraberliklerimizi de katarsak yarım yüzyılı aşar.
Türkiye’nin bugün geldiği iç siyasi, kültürel, sosyal ve ekonomik dengesizlikler, kutuplaşmalar ve ayrışmalara “düşünsel bazda nasıl sürüklendiğini” bire bir, hatta onun bir parçası olarak yaşadım. Her şey düşünceme, davranışlarıma, iliklerime kazındı, bütün bunların bir parçasıydım zaten. Atatürkçü, solcu, ulusalcı, Batılı, Batıcı, muhafazakâr, kapitalist, şeriatçı tanımlamaları ve eylemleri ile “çok yakın çevremde fiilen ve fikren” muhatap oldum.
Kişilerin “mutfaktaki ve vitrindeki farklılıklarını ya da eksiklerini” birinci elden, çok uzun yıllar boyunca, içinde fiilen bulunup yaşayarak değerlendirme şansına kavuştum. Ulusalcılar, Atatürkçüler, solcular ve İslamcılar arasındaki etkileşimleri onlarla birlikte yaşadım.
Bugünkü sorunlar yumağı içine sürüklenmemizde, birbirlerine karşı sanılan “Batıcı ve İslamcı çevrelerin, farkında olmadan nasıl birlikte çalıştıkları sonucuna vardım”. İdris Küçükömer’in değerlendirmelerinin aksine, “1950 sonrası başlayan süreç, İslamcıları ve Batıcıları birleştiriyordu”. Her ikisi de birlikte, emperyalizmin Türkiye ve bölge üzerindeki hesaplarının bir kaldıracı durumuna gelmişlerdi. Teknik deyimi ile “İslamcılık ve Batıcılık” birbirlerine dışsallıklar (externalities) sağlayarak emperyalizmin Türkiye’deki ve bölgedeki işbirlikçileri haline dönüştüler. İşin ilginç yanı, süreç bugün de yürümektedir.
AKP’nin (ve Erdoğan’ın) durumu ve çelişkileri
Bugün AKP (ve Erdoğan) ABD ile, FETÖ kumpası yüzünden Suriye’de karşı karşıya gelip Rusya ile işbirliğine mecbur kalsa da, yarın bu çizgiyi sürdürme olanağına sahip değildir. Çünkü siyasal İslamı yaratan ve ayakta tutan güdüler (saikler) Batı kapitalizmi (ve emperyalizm) ile kapışma ve savaşma olanaklarına sahip değildir. Ortadoğu’daki İslamcı güdülerin son yüzyıl içindeki misyonlarına baktığımızda, bunların Batı kapitalizmi ve emperyalizmi sayesinde ayakta kaldıkları görülür.
Atatürk’ün laik Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk devrimleri sayesinde bunun tek istisnası olmuştur. Bugün, BOP’ugerçekleştirmek isteyen ABD, bu yüzden FETÖ’yü kullanarak 15 Temmuz’da Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkma ve BOP’u gerçekleştirme girişiminde bulundu.
FETÖ’nün 15 Temmuz’da Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmak isterken Ankara’da AKP iktidarının bulunması, kendisi açısından bir çelişkiydi. ABD şimdi, bu çelişkinin sonuçları ile Suriye’de yüz yüze gelmiştir. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’ni (ve AKP’yi) Rusya ile işbirliğine itmiştir. Bu çelişkili durumu düzelterek Ankara ile işbirliğine girmenin yollarını arıyor. Taa 1950’lerden beri elinde tuttuğunu bırakma lüksü yok. Kendi emrindeki ötekiİslamcılarla (FETÖ ile) yaptığı hata, ABD’nin bölgedeki geleneksel politikasına ters düştü. Üstelik bu hatayı, Sovyetler Birliği çöktükten sonra yaptı.
ABD AKP’yi yanına çekecek mi?
ABD geleneksel politikasına dönerek Ilımlı İslam adı altında, Ankara (ve AKP) ile tekrar barışmak zorunda!
Siyasal İslam, ABD’nin bugüne kadar bölgedeki en önemli aracı oldu. Bugün de İsrail-S.Arabistan-Mısır üçgeninde yürüttüğü misyon, AKP ile yakınlaşmasını zorunlu kılıyor. AKP’nin de (ve Erdoğan’ın) yarın Rusya yerine ABD’ye yaklaşacağına inanıyorum. Çünkü siyasal İslam önceliğinin, Rusya (ve Asya) ile stratejik işbirliği yapma güdüleri (saikleri), sistemin doğası gereği çok zayıftır. Türkiye’deki “Batıcılar”, laik görünmelerine karşın, AKP’nin bu dönüşüne destek vereceklerdir. Çünkü “Batıcılar”, Batı’nın Türkiye üzerindeki politikalarına hep destek vermişlerdir, işin “doğası gereği”, aynen 12 Eylül ve 28 Şubat’ta olduğu gibi.
Sultan Galiyev’den bugüne, köprülerin altından çok sular geçti, şeker fabrikaları ve “kartel” meselesi ile İncirlik Üssü’nün hâlâ kapatılmaması size bir şeylerçağrıştırmıyor mu. Üstelik ABD’nin elinde AKP’ye karşı bugün, onca koz varken...
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- İtirafçı Nevzat Bahtiyar'dan sürpriz hamle geldi
- Avrasya tüneli trafiğe kapatıldı!
- Kadınlara cehennem hazırlayanlar
- Nasuh Mahruki'nin tutuklanma gerekçesi belli oldu!
- Cem Garipoğlu soruşturmasında karar!
- Elektronik kelepçeyi kırıp cinayet işledi
- Beşiktaş'tan Talisca açıklaması: 'Karar verilmiştir'
- MSB açıklamasında 'Erdoğan' ayrıntısı
- Albaya verilen ceza belli oldu!
- Teğmenlerin avukatlarından açıklama geldi!