Erol Manisalı
Erol Manisalı erolmanisa@yahoo.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Yoksa Uygarlık Eşitsizliğin Türevi mi?

03 Ocak 2009 Cumartesi

- Acaba uygarlık, dengesizlik ve eşitsizlik üzerinde mi ortaya çıkıyor?

- Gelişmeadını verdiğimiz şeyin özünde, farklılıkların ve haksızlıkların kaçınılmaz olarak bulunması mı gerekiyor?

- Acaba haksız rekabet”, sistemin özünü mü oluşturuyor?

Roma İmparatorluğu,zenginliğin adaletsizliği ve dengesizliğiüzerine oturmuştu. Romanın gücü,askerlerinin aralarındaki tatbikatta bile birbirlerini öldürebilme özgürlüğündenkaynaklanmıyor muydu?

Büyük Britanyanın güneş batmayan topraklarına 19. yüzyılda götürdüğü Batı uygarlığı, özünde güçlünün güçsüzü yönetmesi ve sömürmesiüzerine oturmadı mı?

- Yoksa, üstün (ve gelişmiş) bir taraf ve azınlık olmadan uygarlık ve insanlık ilerleyemez mi?

Diğer bir deyişle, bir toplumun katmanları arasında farklar bulunmadan, ülkelerin bir bölümü gelişmiş, diğer bölümü az gelişmiş olmadan dünyada uygarlık ilerleyemezgibi bir sonuç çıkarmamız mı gerekecek?

Olaylara bu pencereden bakanlara toplumcu düşünürler, genellikle faşist nitelemesi yaparlar. Daha diplomatik bir dil kullanmaya çalışanlar emperyal bakışdiyerek her tarafa çekilebilecek ifadelere sığınırlar.

Liberal düşüncede olduklarını söyleyenler ise daha hoşgörülüdürler! Bunun doğal bir toplumsal gelişme olduğunu, bu tür zıtlık ve çatışmaların yeni gelişmelere ve ilerlemelere yol açtığını düşünürler.

Avrupa’nın dayanağı

Avrupa Birliği kendisinin eski Yunan ve Romaya dayandığını söyler ve bugün onun devamı olan bir aidiyet ve kimlik içinde olduğunuvarsayar. Bu kabulleniş, belgelerine geçmiştir.

Atinada ve Romada kurulan eski uygarlıklar, diğerlerinin ezilmesi ve onlara karşı üstünlük sağlanması sonucu ortaya çıkmıştır.

Bir yanda farklılık ve ezilmişlik, diğer yanda ise uygarlıkvardır. Bu ikisi, birlikte mi yaşamak zorundadır? Avrupanın tarihsel dayanaklarında, sömürü olmadan uygarlık olmazsonucu mu çıkıyor?

Esas olan haksız rekabet mi?

Bütün bunları felsefi bir siyasal egzersiz olarak söylemiyorum; buradan piyasa mekanizmasına ve kapitalist düzene gelmek istiyorum. Acaba kapitalist düzenin işlemesi ya da ayakta kalabilmesi için farklılıklar, baskılar ve sömürü düzeni vazgeçilmez bir dayanak mı?

20. ve 21. yüzyılda kapitalizmin işleyebilmesi için sömürü düzeninin devamı kaçınılmaz mı? Olayın teknik dişlilerinden felsefi boyutuna kadar düşünürlerin ve uzmanların binlerce, hatta on binlerce kitap yazdığı bu konuda, elimizde basit ama net bir gerçek var; kapitalist piyasa düzeni rekabete değil haksız rekabete, yani haksızlığa dayalı bir düzen (düzensizlik) üzerine kuruludur”.

Aynen eski Yunan ve Romanın üzerine oturduğu demokrasi anlayışıgibi günümüzde kapitalist piyasa düzeni de haksız rekabet üzerinde yürür.

- Avrupa Birliği, kendi içindeki on binlerce sayfalık düzenlemeleri (müktesebatı) ile neyi sağlıyor; küresel boyutta kendisine dışarıda üstünlük getirmek için bir düzen oluşturuyor; içerde rekabetçi, dışarıda ise haksız rekabete dayalı bir mekanizma”. Avrupa kapitalist piyasalarının ayakta kalabilmesi için sistemi, dışarıya karşı haksız rekabet üzerine oturtmak zorundadır”.

ABD ise daha şanssız; haksız rekabeti oluşturabilmesi için dışarda,askeri ve siyasi müdahaleler yapmak durumunda”. Kuveyti, Irakı işgal edip yönetimlerini ve petrolünü tekeline almak zorunda; Hindistan ve Çini sıkıştırmak için Afganistanı ve Pakistanı operasyonlarla denetlemek durumunda. Kısacası, iktisadi mekanizmalar ve paylaşım serbest piyasa ekonomisiile değil, haksız rekabete dayalıbaskıcı ve tekelci piyasa düzeni üzerine kurulmak zorunda.

Demokratik ülke farkı…

Batının demokratik ülkeleri haksız rekabeti ve tekelciliği içerde değil, dış ilişkilerinde oluşturuyorlar. AB içinde İspanya veya Finlandiya içinhaklı rekabet koşullarıişlerken dışarıdaki Türkiye ile haksız rekabet düzeni kuruluyor”.

Gümrük Birliği, Türkiye için, AB ve üçüncü ülkeler lehine tek yanlı çalışan, kurumsal bir haksız rekabet düzeni oluşturmak zorunda. Türkiyedeki oligarşi, bunu gönüllü olarak kabullenir.

“Sürdürülebilir üstünlükler kuramı”…

Son on yıldır üzerinde çalıştığım ve kitaplarımda işlediğim sürdürülebilir üstünlükler kuramı, kapitalizmin üstün güçlerinin, üstünlüklerini ancak haksız rekabet üzerine oturtarak ayakta kalabileceklerininmekanizmalarını inceler. (*)

Bu kuram, toplumların tarihsel gelişim süreci ile de örtüşmektedir. Özellikle son üç yüz yıl içinde Avrupanın gösterdiği iktisadi, sanatsal ve bilimsel gelişmelerin, bu bozuk düzenin dışarıdakilere karşı kurulması ile sağlandığını doğrular”.

Göreceli üstünlüklergeçmişte Avrupa devletlerine ve toplumlarına, her alanda getiri sağladı. Göreceli üstünlükhaksız rekabet koşulları sonucu ortaya çıktı.

Haksız rekabet, göreceli üstünlük ve uygarlık zincirinde, akılda hep sonuçlar kalmıştır. Mısırdaki piramitleri hayranlıkla seyredenler, bunların on binlerce kölenin kanları karşılığında inşa edildiğini akıllarına bile getirmezler

(*) Prof. Erol Manisalı, The Bush Administrations Policy in the Middle East and Sustainable Superiority, Journal of Middle Eastern Studies (Japan), No. 481, 2002, p. 143

www.istanbul.edu.tr/iktisat/emanisali



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları