Barış Doster

Mali vesayet, iktisadi esaret, siyasi teslimiyet

06 Ekim 2018 Cumartesi

Türkiye günlerdir McKinsey’in ülkemizin mali yapısına ilişkin vereceği “danışmanlık hizmetinin” içeriğini ve sınırlarını tartışıyor. Kabul etmek gerekir ki bu danışmanlık, mali yapının denetimini, bu denetim üzerinden iktisadi bir yönlendirme, bunun kaçınılmaz sonucu olarak da siyasi baskıları getirecek. Çünkü kuraldır; iktisadi gelişmeler siyasi sonuçlar doğururlar. İktisat ve siyaset bir madalyonun iki yüzü, birbirinin bütünleyenidir. Bunu çok iyi bilen gelişmiş ülkeler, küresel güçler, emperyalist merkezler de azgelişmiş-gelişmekte olan ülkelerde iktisadi araçlar eliyle siyasi, diplomatik ve askeri kazançlar elde ederler.
Zihinleri berraklaştırmak için kendi tarihimize bakalım. Osmanlı Devleti’nin gerilediği, çöktüğü döneme uzanalım. 1838’de Osmanlı Devleti ile İngiltere arasında imzalanan Balta Limanı Ticaret Antlaşması’nı anımsayalım. Bu antlaşma ile Osmanlı Devleti’nin iç pazarı, iç ve dış ticaret üzerindeki egemenliğini nasıl yitirdiğini, İngiltere’nin bu sayede Bab-ı Âli’de daha da artan nüfuzunu düşünelim. Balta Limanı Ticaret Antlaşması’ndan kısa süre sonra, 1839’da, Tanzimat Fermanı’nın imzalandığını da hiç akıldan çıkarmayalım.
Bir başka örnek; Islahat Fermanı… Malum; Osmanlı Devleti ilk dış borcu, Kırım Savaşı sürerken 1854 yılında almıştır. 1853’te başlayan savaş, 1856’da bitmiştir. Dış dinamiklerin büyük etki sahibi oldukları Islahat Fermanı da 1856’da imzalanmıştır. Osmanlı Devleti’nin aldığı dış borcu kapatan ise tam 100 yıl sonra, 1954’te, Türkiye Cumhuriyeti olmuştur.
Bir diğer örnek; Düyunu Umumiye, yani Genel Borçlar İdaresi. 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı’ndan (93 Harbi) büyük yıkımla çıkan Osmanlı Devleti’nin borçlarını, vergi sistemini, mali yapısını denetleyen, alacaklı devletler adına gerekli düzenlemeleri yapan kurumdur. 1881’de açıklanan Muharrem Kararnamesi’ne göre kurulmuştur. O sırada ülkeyi Sultan II. Abdülhamid yönetmektedir.

Adında IMF yazmayan IMF programı…
Yalın gerçeği kabul edelim; McKinsey’in görevi, her ne kadar IMF’nin adı geçmese de Türkiye’ye bir IMF programı uygulatmaktır. Türkiye’ye borç veren Batılı, merkez, gelişmiş, kapitalist ülkelerin alacaklarının tahsilini güvence altına almaktır. Elde avuçta kırıntı düzeyinde kalan kamu varlıklarını tasfiye etmektir. Acı reçeteyi emekçilerin, yoksulların, ezilenlerin içmesini sağlamaktır. Sözde mali disiplin adı altında toplanacak olan kaynağı da ülkemize borç verenlerin, dünya finans kapitalinin ağababalarının, New York’taki tefecilerin, Londra’daki bankerlerin kasasına aktarmaktır. Çünkü kapitalizmde kuraldır: Kârlar özelleştirilir, zararlar kamulaştırılır.
İşte tüm bu gerçekleri gördüğü içindir ki dev ve devrimci önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ısrarla, “İktisatsız istiklal olmaz” demiştir. Sıklıkla, “mali egemenlik olmadan, milli egemenlik olamayacağının” altını çizmiştir. Henüz Lozan Barış Antlaşması’nın imzasından önce ve Cumhuriyet’in ilanından evvel, İzmir’de toplanan Birinci Türkiye İktisat Kongresi’nde, bağımsızlığın temel şartının ekonomik bağımsızlık olduğunu vurgulamıştır. “Siyasi ve askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazlarsa meydana gelen zaferler devamlı olamaz, az zamanda söner” sözleriyle bizlere yol göstermiş, uyarmıştır.
Asıl sorun şudur. Dış borç toplamı 450 milyar doları geçen, her yıl en az 200 milyar dolar dış kaynağa gereksinim duyan, büyüdüğü dönemlerde bile yeterince istihdam yaratamayan, 126 ülkeden 133 kalem tarım ve hayvancılık ürünü ithal eden bir ekonomik yapı, bağımsız siyaset yürütemez. 24 Ocak 1980 kararlarından bu yana iktisat deyince, sadece rant, repo, faiz, borsa ve döviz konuşan; üretim, yatırım, ihracat, vergi adaleti, planlı kalkınma, istihdam, Ar-Ge, iktisadi dışsallık, gelir dağılımı, verimlilik, hakça paylaşım üzerinde hiç kafa yormayan bir siyaset, sağlıklı bir topluma, güçlü bir demokrasiye, etkili bir diplomasiye öncülük edemez.
Kıssadan hisse: Türkiye, Batılı merkezlerin dayattığını değil, kendi tarihinde uyguladığı ve başardığı ekonomi programlarını benimsemelidir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları