Bakımevindeki vahşet ülkeyi ayağa kaldırmıştı: Hayvan hakları vicdana değil yasaya bırakılmalı

Belediye bakımevlerindeki şiddetin, hayvanlara sokakta uygulanan şiddeti geçtiği Türkiye’nin karnesi utanç verici. Hayvan hakları savunucuları ile her anlamda verdikleri mücadeleyi ve yapılması gerekenleri konuştuk.

Bakımevindeki vahşet ülkeyi ayağa kaldırmıştı: Hayvan hakları vicdana değil yasaya bırakılmalı
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 29.11.2022 - 04:00

4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü’nde pek çok kişinin sosyal medyada paylaştığı bir söz vardı:  

“Bir milletin büyüklüğü ve ahlaki gelişimi, hayvanlara olan davranış biçimi ile değerlendirilir.” Gandhi’ye ait bu söz, doğruluğunu hiç yitirmeyecek bir ölçüt. Aynı gezegende var olduğumuz insan dışı hayvanlara karşı davranışlarımız, insan ve toplum olarak nerede durduğumuzu belirliyor.  

Kendi türüne de her türlü sömürüyü uygulayabilen insanın, diğer türlere zulmü yüzyıllar geçse de bazı coğrafyalarda azalmıyor. Türkiye’nin hayvan hakları karnesi öylesine utanç verici ki 21. yüzyılda sokaklarda tecavüz edilen, öldürülen hayvanların yanı sıra, devlete ait hayvan bakım evlerinde de dehşet verici görüntüler kamuoyunu sarsıyor.   

Bu durum, hayvan haklarının bireylerin vicdanına bırakılamayacak kadar önemli olduğunu, yasalarla güvence altına alınması gerektiğini bir kez daha kanıtlıyor.   

Türkiye’de hayvanlara karşı şiddetin artmasının ardında, son iki yıldan fazla bir süredir sokak köpeklerine karşı yürütülen operasyon yatıyor. Belediyelerin bakım evlerindeki hayvanlara uygulanan şiddet görüntülerinin ülkeyi ayağa kaldırması sonrasında konuyu masaya yatırdık.   

Bu yazı dizisi için, yıllardır hem sahada hem yasal alanda mücadele veren hayvan hakları savunucuları, uzmanlar ve demokratik kitle örgütü temsilcileri ile sorunların temeline dair görüşlerini ve yapılması gerekenler hakkında konuştuk.      

BELEDİYELERİN HAYVAN BAKIMEVLERİNDE BİTMEYEN VAHŞET 

Türkiye’de sokak hayvanlarına bireylerin uyguladığı şiddetten daha fazlası belediyelere ait bakımevlerinde uygulanıyor.   

ÖRNEK GÖSTERMİŞTİ

Barınak çalışanlarının bazen vicdanen rahatsız olup katliamları itiraf etiğini, bazen de kaydedilen görüntülerle yakalandıklarını söyleyen Hayvanların Yaşam Hakları Konfederasyonu Başkan Yardımcısı Haydar Özkan, “Barınakta şırınga ile çamaşır suyu enjekte ederek öldürülmelerine, aç susuz bırakıp hayvanlara birbirini yedirmeleri gibi nice vahşetlere defalarca şahit olduk. Sayın cumhurbaşkanının örnek gösterdiği belediyeler, katliamda vahşette ve kanun tanımamazlıkta örnek oldu” diyerek belediyelerin hayvana şiddetinin sürekli olduğunu vurguluyor.         

Haydar Özkan

 “Bu sorunun kaynağı, belediyelerin ceza kapsamında olmaması ile özellikle barınaklara vicdan sahibi insanlar değil, nerede vicdansızlık yaparak cezalandırılan varsa onların görevlendirilmesidir" diyen Özkan, "Unutmayalım ki, ‘Belediyeleri, hayvanseverlere yedirmem’ diyen Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı Sayın Fatma Şahin de büyük etkendir”ifadelerini kullandı.

“Bir yıldır yurtdışı terör örgütü güdümündeki hesapların ülkede hayvanlar üzerinden kaos çıkartmak için silahlanma ve kan dökme çağrıları ile hükümete yakın olduğunu bildiren hesapların hayvanların toplu olarak katledilmesi çağrıları yaptığını” anlatan Özkan, “Cumhurbaşkanı Danışmanı İlknur Çevik’in seçtiği STK’ler ile ‘Evsiz Hayvan Kalmasın’ tuzağı ile devasa yaşam alanları yapılması çalışması, hayvanları felakete sürükleyecek katliamların başlangıcıdır” diyor.    

“BU BİR ÇETE İŞİ”

Türkiye Hayvanları Koruma Vakfı Başkanı Erman Paçalı ise, sokak köpeklerini hedefleyen operasyonun bir “çetenin işi” olduğu görüşünde. “Uzun yıllar görmezden gelinen bir mesele olan popülasyon kontrolü; bugün gelinen aşamada kısırlaştırma ve rehabilitasyon hizmetlerinin halen yasada tanımlı şekilde üretilmesine hevesli olmayan yerel yönetimlerin değirmenine su taşıyacak bir formülün hayata geçirilmesine yönelik kanlı, planlı, kirli bir operasyon” diyen Paçalı, aylardır bu organizasyon tarafından vahşi katliamlar tetiklendiğini anlatıyor.

HEDEF GÖSTERİLDİLER

Öyle ki Havrita adlı uygulama üzerinde sokak köpeklerinin işaretlenerek hedeflenmesiyle başlayan bu şiddet, geçen temmuz ayında İzmir Bayraklı’da Yahya Köşek, eşi Meryem Köşek ve kızları Funda Güçlü’nün hayvan besledikleri  için, sokak ortasında gündüz gözüne vurularak öldürülmesine ve aralarında Paçalı’nın da bulunduğu bazı dernek temsilcilerinin ve hayvanseverin saldırıya uğramasına kadar vardı. 

Erman Paçalı

ERMAN PAÇALI: “Meseleyi insani yolla çözmek yerine sokak köpeklerini öldürerek, katlederek sorunu çözmek isteyen ve bunu zahmetsiz, kolaycı bir yol olarak görenlerin tezgahladığı, hayata geçirdiği kabulü mümkün olmayan bir yönteme zemin hazırlamaya çabalayan, arkasındaki elin net şekilde belirlenemediği ancak destekli olduğu bilinen bir çetenin işi bu. Aylardır bu organizasyon tarafından vahşi katliamlar tetikleniyor Birçok yasadışı faaliyetine rağmen dokunulmazlık çemberinde faaliyetini sürdürüyor.”

HAYVANA ŞİDDET MÜNFERİT DEĞİL

Mamak Belediyesi hayvan barınağında yasaya aykırı hayvan toplamanın münferit bir olay olmadığını söyleyen Ankara Barosu Hayvan Hakları Merkezi Başkanı Avukat Tuğba Gürsoy, nerdeyse tüm belediye hayvan bakım evlerinde şiddetin farklı şekillerde ortaya çıktığını hatırlatarak son olayların nedenini şöyle açıklıyor: "Toplumu kutuplaştırarak, esas konuşulması gereken ihlallerin üstünün örtülmeye çalışıldığını ve siyasi nedenlere alet edilen bir mesele haline getirilmeye çalışıldığını düşünmekteyim.” 

Tuğba Gürsoy

Siyasetçilerin kullandığı dile değinen Gürsoy, “hayvanın insan menfaatine hizmet ettiği, hizmet etmiyorsa insandan bağımsız bir değerinin bulunmadığı” şeklindeki bakış açısının yarattığı etkinin önemini vurguluyor ve “yangın bölgelerinde yanarak ölen kümes ve besi hayvanlarına ‘kırmızı et, beyaz et’ şeklinde hitap edilmiş olmasının” bu bakış açısının kanıtlarından biri olduğunu söylüyor.

TUĞBA GÜRSOY: “Cumhurbaşkanının Aralık 2021’de ve Kasım 2022’de, ‘Sokaklarda köpek olmaz, barınaklara alınsın’ şeklindeki yasaya aykırı açıklamaları sonrasında, iktidara yakın belediyelerin, bu açıklamayı dayanak göstererek yasaya aykırı işlem yaptıklarına şahit olduk. Bu açıklamaları yasa hükmü gibi değerlendirmek suretiyle Anayasa’ya dahi muhalefet eden belediyeler, 5199 sayılı Kanuna aykırı olarak küpeli, tıbbi ihtiyacı olmayan köpekleri toplayarak bakım evine almakta, bakım evlerini amacına ve yasaya aykırı kullanmaktadır.”

NEFRET SÖYLEMİ VE MEDYANIN ALGI YÖNETİMİ İLE KÖRÜKLENEN ŞİDDET

İstanbul Barosu Hayvan Hakları Merkezi Üyesi avukat Başak Deniz, 5199 sayılı Hayvanları Koruma Yasası’na aykırı bir şekilde hayvanların sokaklardan toplatılmasından sonra gündeme gelen şiddet olaylarının arkasında korkunç bir bilgi kirliliği ve nefret söyleminin mevcut olduğunu belirtiyor.   

Başak Deniz

CEZASIZ KALMAMALI

“İnsanlar sokakta yaşayan hayvanları sırf kendi semtlerinde istemiyor diye, hayvanlar hukuka ve vicdana aykırı bir şekilde bakım evlerine kapatılıyor, zehirleniyor, öldürülüyorlar” diyen Deniz, kendinden başka canlılara saygı duymayan bir zihniyetin eseri olan bu eylemlerin cezasız kalmaması gerektiğini vurguluyor.                     

BAŞAK DENİZ: “Yönetimlerin hayvanları yük olarak görmesi, onlardan herhangi bir çıkar sağlayamayacaklarını bilmeleri, sürecin bu noktaya gelmesinin en büyük sebeplerinden biri. Oysa tarihten bu yana medenileşen insan ırkının hayvana yapılan zulümden uzaklaşması ve hak temelli bakış açısı ile hayvanları hukuken ve fiziken koruması gerekir. Yasada belirtildiği gibi, aşıla, rehabilite et, kısırlaştır ve aldığın yere bırak hükmünün belediyelerce düzenli yerine getirilmesi halinde kontrolsüz üreme, hastalıklar ve şiddet olaylarının önüne geçileceği açık olup, bu anlayış yönetimlerce Türkiye’nin her yerinde uygulamaya geçirilmeli.”

SAHADA YAŞANAN EN BÜYÜK SORUNLAR

Hayvan hakları savunucuları, belediye bakımevlerinde uzman ve bilgili insanlarla çalışmayan belediye yetkililerinin, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın da kanundan kaynaklanan denetim ve yükümlülüğünü yerine getirmediğini dile getiriyor. Bakımevlerindeki ihlallerin ortaya çıkarılmasına engel olmak için hukuka uygun iş yapmaları gerektiğini söyleyen herkese önüne geçildiğine, bariyer konulduğuna tanık olunuyor. 

Bu bariyerlerin neler olduğunu şöyle açıklıyor Tuğba Gürsoy:

    • Gönüllülerin barınaklara alınmaması, 

    • Personelin saha çalışması yaptığı sırada kendilerine uyarıda bulunanlara kaba ve mesnetsiz davranması 

    • Hukuku talepleri dinlememesi ve uygulamaması

    • Bakımevlerinde kanunda yeri olmamasına rağmen “ziyaret saati” uygulaması getirilmesi.

Haydar Özkan ise, sahada karşılaşılan en büyük sorunları belirlerken yine devlet kurumlarının görevini yapmamasına dikkat çekiyor: 

    • Hayvan düşmanı hesapların kışkırtması nedeniyle hayvan besleyen gönüllülerin darp edilmesi. 

    • Tarım ve Orman Bakanlığı, Doğa Koruma Milli Parklar ile Tarım İl Müdürlüklerinin görev tanımlarını bilmemesi nedeniyle hayvan hakları ihlaline müdahale edilmemesi, 

    • Emniyet HAYDİ biriminin hayvan ihlalinden çok hayvan severlerin beslemelerine yönelik kısıtlama ve hayvan sevmeyen komşu şikayet ile evdeki uysal hayvanlara müdahale etmesi. 

    • Kısırlaştırma merkezi olmayan belediyelerin, kısırlaştırmaya götürüyoruz diye topladığı hayvanları başka şehirlere atması

    • Veteriner hekim olmadan narkotik uyuşturucu kullanılması sonucu hayvanların öldürülmesi.

Barınakların belediyelerin kendilerinin asli görevi olarak görmediği sokak hayvanlarına yönelik rehabilitasyon hizmetlerinin verildiği merkezler olduğunu anlatan Erman Paçalı, bu yüzden belediyelerin bakımevlerini usulen kurduğunu, arka bahçelerinde gözden uzak bıraktığını, barınak denilen bu tesislerin aslında sürgün yeri olduğunu söylüyor. “Sokak köpekleri ile ilgili şikayet gelmesi halinde bu merkezler sorunu, ‘şikayetin geldiği nokta özelinde’ ya köpeği alıp başka yere atarak ya da alıp katlederek çözmeye yönelik hizmet üretiyor” diyen Paçalı, bunun çok köklü bir mesele olduğunun altını çiziyor.

Yarın: Hayvanları Koruma Yasası ve uygulamadaki temel sorunlar


İlgili Haberler

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon