Istakoz

19 Nisan 2024 Cuma

AKP milletvekili Şebnem Bursalı’nın ıstakoz paylaşımı çok konuşuldu, olay haber bültenlerinde yer aldı, sosyal medyada hakkında espriler yapıldı. Herkes diyeceğini söylediyse ben de görüşlerimi paylaşayım...

Bu olay neden bu kadar çok konuşuldu? Çünkü halkın geniş bir kesiminin açlıkla sınandığı, emeklilerin ayda 10 bin lirayla yaşamaya mahkûm edildiği, insanların pazarlarda yere düşen sebzeleri toplar hale geldiği bir ülkede, halkın temsilcisi olarak TBMM’ye giren bir vekilin lüks bir mekândaki tüketimi paylaşması, kuşkusuz sınıfsaldır ve haklı olarak tepki çeker.

Bir iktidar partisi milletvekilinin ülkesinin koşullarından böylesine kopuk olması, üzerinde konuşulması gereken bir konudur. Her şeyden önce, sosyal medyada yemek paylaşımı yapmak (yiyecek içecek sektörüne ait işletmeler ya da mutfak şeflerinin hesapları hariç), benim düşünceme göre görgüsüzlüktür. Bursalı’nın yaşanan skandal üzerine TBMM’de diğer AKP’liler tarafından kutlanması ise tam olarak pişkinliktir, siyaseten çökmüşlüğün simgesidir.

Kamuoyunda dile getirilen görüşlerle bu noktalarda hemfikirim. Ancak ben olayın kimsenin gündeme getirmediği bir yönüne dikkat çekmek istiyorum.

VAHŞETİN FİYATI KAÇ PARA?

Bir “yemek” olarak sunulan ıstakoz, masalardaki tabaklara koyulmadan önce hangi aşamalardan geçer?

Yakalanarak canlıyken bir süre esir edildiği soğuk sudan alınıp doğrudan kaynayan suya atılarak haşlanır. Çünkü suya atmadan önce öldürülürse, zararlı bir madde salgılayarak zehirlenmeye yol açabilir. Normal olarak ses çıkaramayan ıstakozların merkezi sinir sistemleri olduğundan acıyı ve dehşeti insan gibi hissederler ve haşlanırken canları öyle yanar ki kıskaçlarını birbirine şiddetle vururlar. Bunu yapamasınlar diye kıskaçları bağlanır.

Tabaklara “yemek” olarak koyulan ıstakozlar, insanın en acımasız yaratık olduğuna ilişkin düşünceye iyi bir dayanak oluşturur. Hal böyleyken ıstakozun yalnızca fiyatının konuşulması, bu utandırıcı olayın yalnızca ekonomik değeri yüzünden tepki çekmesi, tam bir trajedidir.

İNSAN TÜRÜNÜN GERİ KALAN ETİK DEĞERLERİ 

Şimdi bazıları, “Istakozu savunmak da Zülâl’e kalmış” diyecek ya da sosyal medyadaki yaygın kullanımla “Yine vegan duyarı kasmış” diyerek alay edecek. Ama düşünmeyecekler ki insanın ve insan dışı hayvanın yaşam hakkını savunmak neden alay konusu oluyor ya da böylesine büyük zalimliklere gösterilen haklı tepki neden yalnızca birilerinin “hassasiyeti” olarak değerlendiriliyor ve bu vahşet sıradanlaştırılıyor?

Nedenini biliyorum. Çünkü bunlar normalleştirilecek ki “ucuz et” için haberler yapılmaya devam edilebilsin. Bir hayvanın bedeni “et” olarak görülecek ki iki ay sonra yapay dölleme ile ayakkabı, çanta gibi üretilen, metalaştırılan o canlar büyük bir korku yaşatılarak “kurban” edilebilsin. Herkes o dönemde “et”in pahalılığından yakınırken, ben yine insan türünün acımasızlığını eleştirip yaşam hakkını savunacağım.

Ne zaman ki insanın etik evrimi öyle bir aşamaya gelir, yediği pahalı ıstakozu da toplumca normalleştirilen ve nispeten fiyatı “daha uygun” bulunan tavuk kanatlarını da sergileyenler, yalnızca insanlar arasındaki eşitsizlik nedeniyle değil, yaşam hakkına saygı temelinde etik nedenlerle toplumun çoğunluğundan tepki görür, işte o zaman insanlık tarihinde ve dünya denen bu gezegende yepyeni bir sayfa açılır.




Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları