Bu kafayla FETÖ gider, METÖ gelir; kimi kandırıyorsunuz!

23 Ekim 2024 Çarşamba

Emperyalizmin maşası dinci terörist Fethullah Gülen’in ölümü, siyasetteki ikiyüzlülüğü çarpıcı bir şekilde ortaya serdi. 

Bir zamanlar bu laik Cumhuriyet düşmanına “hocaefendimiz”, “saygıdeğer din adamı” diye hitap edip ne istediyse verenler, hastalandığında gazetelere tam sayfa ilan vererek geçmiş olsun diyenler, Türkiye Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın Abant toplantılarına katılmak için yarışanlar, medyada her akşam boy gösterip Fethullah şakşakçılığı yapanlar, “sivil toplum kuruluşu” (STK) gibi gösterdikleri “Gülen Cemaati”nin aslında bir terör örgütü olduğu 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimiyle kanıtlanınca tarihin en hızlı dönüşünü yaptılar.

Yıllarca FETÖ devletin tüm hücrelerine sızarken onunla el ele yürüyenler, o tarihten itibaren iktidar kavgasına tutuşunca düşman oldular. Ellerinde Emniyet ve MİT güçlerini ve tüm yetkileri bulunduranlar, devlet yönetiminde her türlü bilgiye sahip olanlar, utanmadan “Kandırıldık!” dediler!

Ve Türkiye Cumhuriyeti’ni yok etmeye yönelik şeriatçı darbe girişiminin siyasi ayağı bugüne kadar yargılanmadı. Oysa laik Cumhuriyeti savunanlar, STK diye onca yıl topluma pazarlanan bu dinci yapılanmanın tehlikeli olduğunu başından beri biliyor ve uyarıyordu. Cumhuriyet gazetesi de görevini yaparak Fethullahçı dinci yapının ardındaki gerçekleri yıllarca yazarak dikkat çekti, ilk olarak FETÖ dedi ve topluma bu gerçeği anlattı.

TEKRAR SORMAMIZ GEREKEN SORULAR VAR

Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Başsavcılığı, FETÖ elebaşısı Fethullah Gülen hakkında anayasal düzeni değiştirmeye çalıştığı gerekçesiyle 19 Mart 1999’da soruşturma açtığı halde, neden son 40 yıldır devlet yönetiminde yer alanlar, siyasi parti liderleri ile yöneticileri kendi vaazlarında söylediği gibi amacı “Mülkiye’yi (devlet kadrolarını), Adliye’yi (yargıyı) ve Harbiye’yi (Türk Silahlı Kuvvetleri’ni) ele geçirmek” olan bu din bezirgânını niye destekledi?

2004’te dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in başkanlığında toplanan Milli Güvenlik Kurulu’nda (MGK) “Türkiye’de Nurculuk Faaliyetleri ve Fethullah Gülen” konusu gündeme gelmiş ve bu gruba karşı bir eylem planının hazırlanması kararı alınmıştı. 2004 tarihli MGK kararına başbakan olarak imza koyan Erdoğan ve AKP’liler, neden MGK kararının tersine hareket ettiler?

Bu sorunun yanıtını en başta AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan vermek zorundadır. Çünkü kendisi, 8 Haziran 2018’de bu kararın tersine davrandıklarını itiraf etti. “FETÖ’nün bizim zamanımızda büyüdüğü iddiasını ben reddetmem. 17 üniversite istediler, verdik; okul için yer istediler, verdik; ‘Türkçe Olimpiyatları’ dediler, ‘Tamam’ dedik, yurtdışında destek istediler, verdik; ne istedilerse verdik” dedi. 

TARİKATLARIN ÖNÜNÜ AÇANLAR VE APARATLARI HESAP VERSİN!

Öyleyse ABD emperyalizminin emrindeki bu dinci yapılanmayla 17-25 Aralık 2013 yolsuzluk ve rüşvet operasyonu nedeniyle araları bozulana kadar niye birlikte yürüdüler diye sormayacak mıyız?

Parlamentoyu bile bombalayacak kadar terörle iç içe geçmiş bir örgüt haline gelen FETÖ yıllarca devlet içinde palazlanırken yolları açarak bu ülkeye en büyük kötülüğü yapanlar hesap vermeyecek mi? 

FETÖ gidince onun yerine örneğin Menzil Cemaati’ni ve diğer tarikatları geçirenler, türlü türlü şeriatçı yapılanmanın önünü açanlar, ülkeyi yeni bir ateşe atıp çıkar çatışması başlayınca yine “Kandırıldık!” mı diyecek? 

Pensilvanya’ya gidip üzerinde Gülen yazan altın saati alıp medyada Fethullah övgüsü yapanlar, Taraf adlı yayını çıkarıp FETÖ’nün kumpaslarında kullanılan aparatlar, hâlâ “gazeteci” gibi görülmeye devam mı edilecek?

Bu hesaplar verilmediği sürece, tarikatlar ve cemaatler 1925 tarihli 677 sayılı devrim kanunu uyarınca dağıtılmadıkça, FETÖ gider, METÖ gelir; siz kimi kandırıyorsunuz!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları