Tarık Akan 75 yaşında

10 Ekim 2024 Perşembe

Ülkede kadınlara şiddetin her geçen gün yoğunlaştığı, adeta meşrulaştırıldığı; ahlaksızlığın tavan yaptığı bir dönemdeyiz. Devlet, kadınları ve çocukları koruyamazken, tam tersine yanlış politikalarla bu şiddeti körüklerken, şiddeti protesto edenlere saldırırken, başka herhangi bir şeyden söz etmek insana zül gibi gelse de kendimi zorlamalıyım diyorum! 

Birkaç gün sonra, 13 Ekim’de canımız, arkadaşımız, ülkemin aydınlık yüzü Tarık Akan, yaşasaydı eğer 75 yaşında olacaktı. Sevenlerinin kalbinde yaşamayı sürdürdüğü için biz ona güzel bir yaş günü hazırladık. Biz, yani kurucu ve yöneticilerinden olduğu Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı. O vakfımızın en çalışkan neferiydi. 13’ü akşamı saat 18.00’de Şişli Belediyesi’nin katkılarıyla Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Evi’nde, dostlarının katılımıyla bir tören düzenledik. En önemlisi, başrolde oynadığı, Cannes Film Festivali olmak üzere dünyada sayısız ödül kazanmış, Türkiye’de yıllarca yasaklanmış “Yol” filmi de gösterilecek. (Yılmaz Güney-Şerif Gören). Törenimiz ücretsiz ve katılıma açıktır. Hepiniz davetlisiniz! 

KARTPOSTAL DELİKANLISINDAN BİLİNÇLİ USTALIĞA 

İşportacılık, cankurtaranlık, gazoz satmaktan hamallığa girip çıktığı işler, hep bıçkın bir delikanlının para kazanma çabalarıydı. 1970’te Ses dergisi yarışmasına katılması da babasına ve kendisine o kış birer palto alabilmek içindi. Çok yakışıklıydı. Muhteşem bir gülüşü, aydınlık bir yüzü, ışık saçan gözleri vardı. Birinci oldu. Tahsin Tarık Üregül iken “Tarık Akan” oldu. 

Yeşilçam sinemasının 70’li yıllarda onun gibi “temiz yüzlü”, “iyi aile çocuğu”, “ boylu boslu jön”e gereksinimi vardı. Popüler sinemanın “esas oğlanı” oldu. Onun değişimine yol açan kişi Vasıf Öngören’dir. Yazar, yönetmen, önemli bir tiyatro insanıydı Vasıf. Tarık Akan’a “kartpostal delikanlısı” adını o takmıştı. 

“Beni ben yapan insandır” derdi. “Her şeyi ama her şeyi ondan öğrendim” derdi Tarık Akan. Vasıf, Tarık’ın hocası, arkadaşı, yoldaşı oldu. İkisinin kenetlenmesinden sonra “kartpostal delikanlı” faslı bitti. Sürekli okuyacak, hızla öğrenecek ve bilinçlenecekti. Bundan böyle mesleğini farklı sürdürecekti. Artık, bireysel kurtuluş peşinden koşmaktansa daha büyük idealler peşinde koşacaktı. Şöhretinin zirvesindeyken geçirdiği değişim ve ciddi filmlere yöneldiğinde 29 yaşındaydı.

Tarık Akan’ın devrimci bir ruhu vardı. Önüne serilen tüm cazip tekliflere hayır demeyi bildi. O kadar popüler olmuşken kolayı seçmedi. “Maden”, “Nehir”, “Kanal”, “Maden”, “Adak”... Onu en çok etkileyenlerden biri de Yılmaz Güney’di. “Yılmaz abiyle” dostluk, yaşamını dönüştürecekti. “Sürü”, “Yol”...  80’lerde “Pehlivan”, “Ses”, “Derman”... Yüzü aşkın film, sayısız ödül...

12 Eylül, faşist darbe yıllarında Tarık Akan düşüncelerinden, duruşundan ödün vermedi: O dönemde hapiste yaşadıklarını anlattığı “Anne Kafamda Bit Var” kitabı tanığımdır. Almanya’da yaptığı bir konuşma yüzünden yurda dönüşünde tutuklandı. O günlerin baskılarını, acılarını hiç unutmadı. O kitapta, hapiste yaşadıkları ve Yılmaz Güney cezaevindeyken gizli saklı çekilen Yol filminin tüm serüveni de vardır. 

BİLİNÇLİ VATANDAŞ 

Son yıllarında bol bol belgesel çekti. Bütün o belgeseller onun Türkiye ve Anadolu sevdasını, Atatürk ilkeleri tutkusunu ortaya koyma; çağdaş, evrensel değerleri yüceltme çabasıydı. Tümünün gelirini kurucu ve yöneticilerinden olduğu Nâzım Hikmet Vakfı’na bırakması da işin tuzu biberidir. 1991’de kurduğumuz Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı’nın en çalışkan girişimcisiydi. Başımız her sıkıştığında maddi manevi imdada yetişirdi. Hiçbir zaman vakfın başkanı olmak istemedi. Onu en çok başkan vekilliğine razı edebildik. Ancak Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı’nın kuruluşundan bugünlere gelmesinde en büyük payı olan insan, oydu. 

Tarık Akan can yoldaşı Acun ve ilk eşinden olan üç çocuğu Barış, Özlem, Özgür dışında üç kişiye sevdalıydı. Bu üç kişi: Mustafa Kemal, Nâzım Hikmet ve İlhan Selçuk’tu. O ve can ciğer yoldaşı Rutkay Aziz, ikisi de Cumhuriyet gazetesinin vazgeçilmez destekçileriydi. 

Şöhreti, elinin tersiyle iten Tarık Akan sinemadan kazandığı geliri, mal mülk edinmeye yatırabilirdi. Yapmadı. Sessiz sedasız inandığı ilkeler doğrultusunda çalışan STK’lere yardım etmeyi seçti. 

En büyük yatırımını eğitime yaptı. Bakırköy’de örnek bir eğitim yuvası kurdu: Özel Taş Koleji. Aydın öğrenci yetiştirmeye hedeflenmiş bir ilim yuvası. Üniversite giriş sıralamasında Türkiye çapında ilk sıralardaki okulu kurmakla kalmadı, her gün orada hazır bulunarak müdürlük yaptı, o çocuklara babalık, hocalık yaptı. (Törene onlar da müzikle katılacak.) 

Tarık Akan tüm aydın sorumluluğuyla toplumsal olaylarda hep yer aldı. Sinema emekçilerinin uzun yürüyüşünü örgütledi. Zonguldak’ta ya da Soma’da maden işçilerinin yanındaydı. Barış Derneği davasında nöbetçiydi. Davalı gazetecilerin, Fazıl Say’ın yanında mahkeme kapılarında, duruşma salonlarındaydı. 1 Mayıs’larda Taksim’deydi. Silivri barikatlarında demir parmaklıkları en önde göğüsleyendi. Adalet nöbetlerinde dostlarını asla yalnız bırakmayandı.

Ülkemizin aydınlık ve güzel yüzü, canım arkadaşım Tarık Akan’a iyi ki varsın diyorum. Varlığın için, yaptıkların için, sana teşekkür ediyor ve minnet duyuyoruz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bodrum bitmez... 3 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları