Amerikan PEN’inden Trump’a dava

02 Nisan 2020 Perşembe

Dünya istatistiklerine bakınca salgının en hızla ilerlediği ülkelerden biri olmamızı... Devletin yoksul ya da emekçi vatandaşlara yardım yerine, yardım dilendiği, Lübnan, Irak, Sri Lanka, Senegal gibi ülkeler safına katıldığımızı... Hükümetin CHP’li belediyelerin bağış kampanyalarını durdurması, bağışı bloke etmesini... Ve daha nice çelişkiyi hazmettiyseniz... Uluslararası PEN (Poets, Novelists, Essayists) Yazarlar Birliği’nin son bir haftadaki iki çıkışından söz edeceğim. Amerika PEN’i Trump’a dava açtı. Uluslararası PEN, Türk hükümetine çağrıda bulundu.

Yazar örgütleri sadece edebiyatı değil, insanı ve vicdanı da kollamak zorunda.

Türk hükümetine çağrı

Yüz yıla yaklaşan tarihiyle, dünya üzerindeki 170 kadar merkeziyle en yaygın ve etkili yazar örgütlerinden olan Uluslararası PEN Yazarlar Birliği, dün Türk hükümetine bir çağrı yaptı.

Türk hükümetinin, dünyayı tehdit eden COVID-19 salgını günlerinde, 100 bin kişiyi cezaevlerinden çıkaracak bir yasa tasarısı hazırladığını memnuniyetle öğrenmiş bulunuyoruz” diye başlıyor çağrı. Hapishanelerdeki koşullar ve yoğunluk (300 bin hapsolmuş insan, artı on binlerce görevli) üzerine odaklandıktan sonra duydukları endişelerle devam ediyor.

Onların endişeleri bizim endişelerimizden farklı değil: Nitekim daha geçen hafta PEN Türkiye olarak biz de 50 kadar sivil toplum örgütü benzer taleplerle TBMM Başkanlığı ve Adalet Bakanlığı’na hapishaneler ve infaz yasasıyla ilgili çağrıda bulunmuştuk.

Henüz iddianamesi bile yazılmamış olanlar; beraat ettiği halde son anda icat edilen suçlamalarla içeride tutulanlar; tüm hasta, hamile ve çocuklu tutuklular; mahkeme sırası bekleyenler, siyasi tutuklu ve hükümlüler... Tümü infaz yasasından yararlanmalı.

Uluslararası PEN, çağrısında, gazetecilerin, yazarların, insan hakları savunucularının, eleştiri ve düşünce özgürlüğü haklarını kullananların affa dahil edilmesini istiyor...

Yurtdışından gelen bu gibi talepleri okurken, İçişleri Bakanı’nın “feminizm, düşünce özgürlüğü, insan hakları” gibi kavramlara sarılanları “vatan haini” diye nitelemesini unutamıyorum.

Gazetecilik ölüm kalım meselesi

ABD PEN Merkezi Başkanı’ndan geçen hafta aldığım mektup, “Sonunda başardık. Amerika PEN tarihinde bir ilk yaşıyoruz” diye başlıyordu.

“Bu ölüm kalım döneminde halkın doğru bilgi edinme hakkı bağlamında basın özgürlüğü daha da büyük önem taşıyor. Engellemeye çalışan Başkan Trump anayasayı çiğnemektedir. Trump’ın aleyhine dava açıyoruz” dedikten sonra özetle “Eleştirel haberler engellenemez, cezaya tehditlere tabi olamaz” deniyordu.

“PEN Amerika’nın, Başkan Donald Trump’a, gazetecilerin Beyaz Saray’dan tehditler ya da misillemelerle karşı karşıya kalmaksızın, eleştirel haberler yazması hakkını doğrulamak için açtığı davanın devamına izin veren bir mahkeme kararı aldığını bildiriyoruz. (...) Bu davayı açmayı ilk düşündüğümüzde kuşku duyanlar vardı. Kimi PEN Amerika’nın başarıp başaramayacağını bilemiyordu ve örgütün daha önce hiç böyle bir şey yapmadığını belirttiler. Ama Trump Beyaz Sarayı’nın gazetecileri sindirme ve onlara gözdağı verme yolundaki amansız kampanyası, bizi harekete geçmeye itti. Biz de birinci sınıf bir hukuk ekibi topladık, sizi, üyelerimizi ve destekçilerimiz bir araya getirdik ve iftiharla davayı açtık.

Şimdi bir sağlık faciasının sancıları içindeyken, liderlerimizi sorumlu tutan olgulara dayalı gazetecilik, bir ölümkalım meselesi oldu. Mahkemenin bu haftaki kararıyla başkana, zorbalıkla basını susturmanın anayasal haklarımızı ve onun görev yeminini ihlal ettiği duyurulmuş oldu.

Duyduk duymadık demeyin: Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları