Veysel Ulusoy

Sen üret yeter!

02 Haziran 2024 Pazar

Tarım Bakanlığı’nın genel sloganı oldu bu son dönemde: “Sen üret yeter, biz sana tüm yardımları yapar, destek veririz” ile cümle tamamlanıyor.

Hangi destekler mi?

Tarımsal destekler adı altında yapılanlar, doğal olarak.

Tarımda destekler; bitkisel üretim, hayvansal üretim, kırsal kalkınma, tarımsal araştırma ve geliştirme, su ürünleri desteği ve tarım sigortaları olarak birkaç gruba ayrılır. 

Kitap sınıflandırmasını andıran bu yaklaşım alışılagelmiş bir muhasebe hesabı ortaya koyma açısından faydalıdır. Özellikle Tarım Bakanlığı’nda karar vericilerin en çok hoşuna giden ve onun ilgili veriler hakkında sürekli halka bilgi verme iştahının şekil aldığı sınıflamadır bu. Örneğin tarım ve orman bakanı, “Tarımsal destekleme bütçesini 2024 yılı için 63.4 milyar liradan 91.55 milyar liraya çıkaracaklarını ifade etti” tadındaki açıklamalar/haberler bu tabloyu kullanmayı ne kadar sevdiklerinin de bir göstergesidir. 

Detayında sarf edilen, “Bitkisel üretim için 51, hayvansal üretim içim 18 ve kırsal kalınma için 8 milyar lira destek vereceğiz” tarzındaki istatistikler, içinde milyarlar geçtiği için halkın düşüncesinde büyük boyutları çağrıştırmayı da amaçlar niteliktedir.

Yüksek enflasyon oranlarını tecrübe eden ekonomilerde bu tür verilerin hepsi aldatıcı, hepsi algı yönetimi araçlarıdır. 

Analizi milyar liralarla değil de oransal açıdan yaptığımızda resmin tamamı değişmekte ve ülkemizde gıda maddeleri enflasyon oranlarının yüksekliğine neden olan bir faktör de ortaya çıkmaktadır. 

Tarım Kanunu 21. madde esasında her şeyi açıklıyor bize. Bu kanun maddesi, “Tarımsal destekleme programlarının finansmanı, bütçe kaynaklarından ve dış kaynaklardan sağlanır. Bütçeden ayrılacak kaynak, gayrisafi milli hasılanın yüzde birinden az olamaz” diyor.

Diğer bir ifadeyle ülkemizdeki toplam üretim değeri ile ölçülen ulusal gelirin yüzde 1’ine denk gelen miktar çiftçinin cebine ek gelir olarak girer, girmesi gerekir diyor kanun.

Kanun böyle dese de 2005 yılında yüzde 0.8 olan bu oran, 2015’te yüzde 0.4’e gerilemiş, en son 2023’te ise yüzde 0.2 olarak gerçekleşmiştir. 

Başında TC olan Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı 2023 Yılı Bütçe Gerekçesi Raporu söylüyor bunu. 

Maliyetlerin geometrik olarak yükseldiği, üreticinin elde ettiği değerin ise aritmetik bile artmadığı bir düzende bir de tarımsal desteklerin neredeyse sıfıra yaklaşması sanırım orta yerde duran hayat pahalılığının nedenini ortaya koymaktadır. 

Böyle bir ekonomik yapıda, üretimdeki yetersizliğin diğer maliyetlerle birleşerek gıda fiyatlarını nasıl yukarılara taşıdığını görmemek ancak siyasetçilere (siyaset satanlara) yakışır bir nitelik ortaya çıkarmaktadır.

Ülkemizde durum böyleyken bir de diğer ülkeler, özellikle de kalkınmış olanların tarımsal destekleri nasıl diye merak edenler için şu verilere bakalım:

Tarımsal gelirin yüzde 9’unun devletin desteğinden geldiği Kanada’nın yanında, üreticisine gelirlerinin yarısını destek olarak veren Japonya’yı görüyoruz. ABD’de bu oran yüzde 12 olurken AB ülkelerinin oranı yüzde 20’ler civarındadır.

Bu destek politikaları ile ülkeler hem dış ticarette karşılaştırmalı üstünlüklerini ayarlamakta hem de gıda güvenliği ve fiyat politikalarının en uygun kombinasyonunu oluşturmaktadır.

Dış ticaret politikası bir avuç insanın çıkarı üzerine kurulmuş olan ülkemizde, Tarım Bakanlığı’nın bu yaklaşımlardan haberdar olduğunu sanmak saflık olur. Bakanlarımız sadece direktifleri yerine getiren birer eleman niteliğinden çıkmadığı sürece daha çok analiz yapılır bu konuda.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Çaput 17 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları