Veysel Ulusoy

Satıyoruz satıyoruz bitmiyor, ne komünist bir ülkeymiş

27 Mart 2022 Pazar

Birkaç yıl önce patates ve soğan kıtlığı ya da arz zincirinde kırılmayla başladı gıda sorunu...

Tarladaki maliyetlerin resmi enflasyonun çok üzerinde artması ve gelirlerin bu artışa ayak uyduramaması onun ilk sinyalleriydi. Yaklaşık 4-5 yıl oldu ve o zamandan günümüze de patates, soğan, domates, en sonunda da şeker ve ayçiçeği yağı ile devam eden gıda kuyrukları başladı.

Daha çok uzun bir süre de konuşacağımız gıdaya ulaşım, sağlıklı gıda üretimi ve arz-talep dengesizliği önümüzdeki etkenler olacak uzun bir süre... Bunların içinde bitmek tükenmek bilmeyen gübre fiyatları artışı, akaryakıt maliyetinin inanılmaz boyutlara ulaşması, tarımsal makinelerinin gelirle orantılı olmayan maliyet artışları ve benzerileri de olacak doğal olarak.

Konular sıradan, günlük üretim ve tüketim sürecinde tartışılan nitelikte olsa da tarım ve hayvancılıktaki sorunların kökeninde çok daha başka bir etken var... Özelleştirme ya da diğer bir anlamıyla karar vericilerin sarf ettiği gibi satış.

Bugün bunu kısaca vurgulayacağız.

***

Hani moda terim var ya küreselleşen dünyada diye başlayan... 2002 yılında günümüze kadar stratejik sektörlerin üretim gücünün özel sektöre devredilmesi yani serbest piyasaya bırakılması üzerine kurulmuş, kurgulanmış ve günümüzün sorun yumağının oluşmasında en büyük etkeni olan bir yaklaşım, her şeyin tam orta noktasında...

Sadece özelleştirme değil, büyük kuruluşların hisselerinin yabancıların tasarrufuna geçmesi de bu konuda verilebilecek örneklerden bazıları olarak karşımıza geliyor. 

Tüm bunların hızla elden çıkarıldığı, özelleştirme yani satışların büyük bir keyifle yapıldığı bir dönem var. Böbürlenerek bu satışların ne kadar güzel ve verimli olduğunu beyinlerimize söylemle kazıyan örneklerden biri dönemin Maliye Bakanı olan Kemal Unakıtan’ın 18 Temmuz 2007 yılında yine kahkaha dolu sözlerle söylediği “Satıyoruz satıyoruz bitmiyor, ne komünist bir ülkeymişiz” cümlesidir.*

Bakın günümüze de ışık tutan konuda ne diyor Unakıtan: Özelleştirmede satıyorsun, satıyorsun bitmiyor. Bu kadar komünist bir ülkeymişiz. Komünizmin ağdalısıymışız. Ulaştırma, çimento, kâğıt, şeker, her şey devlete ait. Bir berber dükkânları kalmış özel teşebbüsün elinde. Özelleştirmelere devam edeceğiz...

Ulaştırma, çimento, kâğıt, şeker, her şey. Satarken bolluğundan bahsediyoruz varlığımızın... Yani halkın varlığının. Varlığın, birikimin nasıl da olumsuz bir şey olduğunu vurgulayarak hem de.

Unakıtan, başka bir konuşmasında yine satış yine geliri konuşarak devam ediyor... “Özelleştirmeyi, hakikaten babalar gibi yaptık... Dört yılda 18 milyar dolar özelleştirme geliri elde ettik, bu para devletin kasasına girdi. O kadar şeffaf ve açık yaptık ki özelleştirme ihalelerine girip de ‘Benim hakkım yendi’ diyen bir kişi duydunuz mu? Bu muhalefetten başka bir kişi duydunuz mu? Bu ihalede, ‘Benim hakkım yendi’ desin bir kişi, çıksın. Yok...”** 

Şimdi soralım: 

Benim hakkım yendi diyen bir kişi var mı?

Hakkını helal eden bir diğeri?


Şimdi anladık mı basit bir ayçiçeği kuyruğunun nedeninin ne olduğunu? Şekeri de unutmayın lütfen.

Unutmayın ve gelecek nesillere anlatın bugünleri.



* 18.07.2007, hürriyet.com.tr

** 24.12.2006, haberturk.com.tr



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Çaput 17 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları