Veysel Ulusoy

Merkez Bankası, evde tek başına...

01 Ağustos 2021 Pazar

Yılın üçüncü enflasyon raporu geçen günlerde Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu tarafından sunuldu. Sayın Kavcıoğlu, enflasyonla mücadelede bankanın yalnız kaldığını belirterek geçmişte olduğu gibi toplumun tüm kesiminden enflasyonla mücadeleye katılmalarını talep etti.

Bu bize çok tanıdık geldi... Öyle ki, Ekim 2018’de Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak koordinesinde açıklanan yine aynı çizgideki bir program kapsamında, ürün ve hizmetlerinde yılsonuna kadar asgari yüzde 10 indirim yapmayı taahhüt eden yaklaşık 2 bin 500 firma bir web sayfasında bile “teşhir” edildi.*

İstersen katılma” yaklaşımıyla planlanan böyle projede hemen her firma ürünlerinde indirime gitti (gibi göründü) ama enflasyon (fiyatların artış hızı) yine de düşmedi. Aksine o yıl yaşanan birkaç döviz krizi ile beraber milli ve yerli ekonomik kriz ile daha da yukarılara taşındı.

İçinde bazı itiraflar ve yanında gerçeğin de vurgulandığı bir benzer durum yaşıyoruz bugünlerde...

Halkın altında ezildiği ve fakirleşmeyi tetikleyen enflasyon hakkında en yetkin kurum olan Merkez Bankası’nın açıklamasına göre

  • Enflasyonla ilgili piyasa davranışı bozuldu.
  • Bunun kontrol edilmesi için bütün kurumların ve firmaların bir ortak mutabakatı sağlaması gereklidir.
  • Enflasyonla mücadelede firmalar ve diğer kurumlar bizi yalnız bıraktı.

Vurgulananlar sadece bununla da kalmıyor. TL’deki değer kaybının son bir yılda yüzde 30’un altında olmasına rağmen tüm üretici/satıcıların ürünlerine bunun üzerinde zam yaptıkları, bunun da serbest piyasa koşullarında kur geçişkenliğini tam yansıtmadığı, yapılması gereken makul zamdan sapmaların mücadeleye engel olduğu düşüncesi var Merkez Bankası’nda.

Sıradan bir yorum gibi geliyor size değil mi bu?

Hayır, olmaması gerekir...

Tam tersine, son dönemde dillendirilmiş en önemli sentezlerden biri olarak algılıyorum ben bunu.

Nedeni çok açık ve aynı zamanda da bağlayıcı.

İlk defa bir Merkez Bankası başkanı/ karar verici enflasyonun yüzde 30’un üstünde olduğunu kabullendi. Yazılı metinde değil de sözlü olarak beyan edilse de, sayın başkanın bu cümlesinin önümüzdeki ücret/maaş artışı görüşmelerinde hukuki bir sonuç doğuracağını altını çizerek dillendirebiliriz. Resmi olarak TÜİK tarafından açıklanan TÜFE ve ÜFE gibi enflasyon oranlarının, Merkez Bankası tarafından da daha sık verilerle ölçüldüğü/ tahmin edildiği gerçeğiyle yukarıdaki yüzde 30 üzeri bir enflasyon yorumunu artık hukuki bağlamda sentezlemek gerektiği çok ama çok açıktır.

Bu kapsamda, ücret/maaşın yanında, çalışan ve emeklilerin diğer haklarının belirlenmesinde artık masada bu oranın konuşulmasının da tartışmasız bir konu olduğu ortada artık. Zaten üretici fiyatlarındaki artışın yüzde 50’ye dayandığı bir dönemde, yüzde 17’lere demirleyen bir tüketici enflasyonunun piyasanın gerçekleri ile uyuşmaması bu oranı tartışmanın da temelini oluşturuyor.

Merkez Bankası’nın “Enflasyonla mücadelede tek başımıza kaldık” söylemini daha bu gidişle çokça duyacağımızı söyleyebiliriz.

Politika uygulamalarında istihdama bir gram yer vermeyen, eğitim ile üretkenlik bağını ele almayan, işsizlik oranı ve enflasyon arasındaki geçişkenliği tartışmayan bir Merkez Bankası’nın daha uzun süreler yalnızlık tadacağını vurgulamak yanlış olmayacaktır.

Enflasyonla mücadele sürecinde üretim, istihdam ve verimlilik analizi yapmayan bir Merkez Bankası’nın sızlanmaya hakkı yoktur.

*enflasyonlamucadele.org.tr



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Çaput 17 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları