Utku Çakırözer
Utku Çakırözer ucakirozer@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Medyaya Çağrı

22 Aralık 2014 Pazartesi

Gülen cemaatini hedef alan 14 Aralık operasyonunda gözaltına alınan ve tutuklanan isimler arasında meslektaşlarımızın da yer alması medya mahallesinde ‘gazetecilik’ tartışmasının yeniden alevlenmesine neden oldu.
Türkiye’de gazetecilik, özellikle de AKP’nin kendisini muktedir olarak gördüğü 2007 seçimlerinden bu yana yeni ve zorlu bir sınavdan geçiyor. Bu dönemde siyasal niteliği ağır basan ve tartışması hâlâ sürmekte olan toplu davalarda çok sayıda gazeteci de ‘terörist’ suçlamasıyla karşılaştı. Hükümet, Ergenekon, Odatv, KCK ve diğer davalarda gazetecilerin cezaevlerine konulmasını açıkça savundu. Hatta dönemin başbakanı Erdoğan, meslektaşlarımız Ahmet Şık ve Nedim Şener aleyhinde “Öyle kitaplar vardır ki bombadan daha tesirlidir” diyecek kadar arkasında durdu bu davaların. Erdoğan’ın Ahmet ve Nedim için kullandığı ‘terörist’ söylemini o dönem sadece cemaat medyası sahiplenmedi. İktidara yakın meslektaşlarımızla birlikte yargı kararını beklemeden birlikte yargısız infaz yapmışlardı.

***

İktidar çevreleri, cemaatle birlikte hareket ettikleri o dönem kendilerine içeride ve dışarıda son derece ağır bir fatura çıkaran bu yanlış tutumdan zerre kadar ders çıkarmadıklarını son operasyonda gösterdiler. Artık Cumhurbaşkanı olan Erdoğan ve AKP hükümeti bu kez Zaman ve STV’den gazetecilerin ‘terörist’ suçlamasıyla gözaltına alınıp tutuklanmalarının arkasında duruyor. İşin vahim yanı, iktidara yakın gazeteciler de aynı geçmişte olduğu gibi bugün de ifade ve basın özgürlüğünü doğrudan hedef alan bu tutuma tam destek veriyor.
Birkaç yıl önce hedefteki gazeteciler için kullanılan “Gazetecilerin suç işleme özgürlüğü mü olurmuş!” ya da “Onlar gazeteci değil örgüt üyesi” söylemleri bugün cemaat medyasına karşı kullanılıyor.

***

Gazetecilik ilkeleri evrensel olarak bellidir. Gazetecilik demokrasiden, insan haklarından, özgürlüklerden yana olmaktır. Mağduru, mazlumu, ezileni, baskı altındakini savunmaktır. İktidarlara karşı halkın haber alma hakkını savunmaktır. Gazetecilik bütün bu ilkelerin dışında başta iktidar olmak üzere hiçbir güç ya da çevreden talimat almayan bağımsız ve özgür bir faaliyettir.
İşte bu evrensel ilkelerden ciddi bir sapma gözlenmekte. Yakın dönemde yaşadıklarımız ile şimdi yaşamakta olduğumuz örnekler mesleğimizin geleceği açısından kaygı vericidir. Şu anda kavga içinde gözüken meslektaşlarımızın gazeteciliğin temel ilkeleriyle bağdaşmayan tutumlar içinde olduğu gerçeğiyle karşı karşıyayız.
Ancak mesleği de tehlikeye atan bu tutumların, hataların, yanlışların yargılanma yeri iktidarın özel olarak yarattığı polisiye zeminler ve güvenlik mercileri olmamalıdır. Hele de iktidara göre kendisini konumlandıran gazetecilerin, kendi meslektaşlarını polise, mahkemelere hedef gösterip tutuklanmalarını, cezaevlerine konulmalarını ve mahkûm edilmelerini istemeleri kabul edilemez.

***

Çözümü ifade özgürlüğünden taviz vermeden yine kendi içimizde bulmak zorundayız. Bir iç hesaplaşmaya ihtiyaç var.Özellikle de gazetecilerin ‘terörist’ olarak suçlandıkları yakın dönem soruşturmalarında basının takındığı tutumu bir iç sorgudan geçirmek zorundayız.
Bunu yapmazsak en büyük zararı yine mesleğimiz görecek. Bugüne kadar bu hesaplaşmanın yapılmamasının en büyük sonucu medyanın giderek güçsüzleşip itibarsızlaşması oldu. Öyle ki ‘4. kuvvet’ şeklinde iktidar karşısında bir denetim organı gibi çalışması gereken basın, artık neredeyse iktidarın icraatlarını topluma kabul ettirme amaçlı halkla ilişkiler ünitesine dönüştü. Bunda iktidarın basına bakışı ve baskısı kadar, gazetecilerin kendi yanlışlarının da önemli yeri vardır. Medya artık vakit geçirmeden kendi özeleştirisini, iç hesaplaşmasını topyekûn yapmak zorundadır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Büyü Bozuluyor 26 Ocak 2015

Günün Köşe Yazıları