Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Bu bir futbol yazısıdır
Futbol, İngiliz denizciler tarafından taşınır Amerika’ya. Kıtanın güney kesiminde benimsenen futbol, 20. yüzyılın başlarında Tango gibi kentlerin varoşlarında yayılmaya başlar. İngiltere’de kolejlerde oynanan bu oyun, Latin Amerika’da yoksul insanların eğlencesi oluverir kısa sürede. Varlıklı insanlar, bir işçiyle birlikte oynama zorunda kalmaktan rahatsızlık duysalar da, ayak oyununun bir dans gibi tutkuya dönüşmesine engel olamazlar. 1916 yılında düzenlenen ilk Güney Amerika şampiyonasını Şili’yi 4-0 yenen Uruguay kazanır. O yıllarda Uruguay, zenci futbolcu oynatan tek ülkedir. Dört golden ikisini Afrika kökenli Gradin atmıştır. Üç yıl sonra ise sevinme sırası Brezilya’dadır. Sambacılar, Uruguay’ı 1-0 yendikleri final maçında golü atan Friedenreich’ın çamurlu ayakkabısını bir kuyumcunun vitrininde sergilerler uzun süre!..
Jose Leandro Andreda
Dünya kupası maçları düzenlenmeden önce, kıtalar arası ilk futbol karşılaşmaları olimpiyatlarda oynanmıştır. 1924 yılında Fransa’da düzenlenen olimpiyat oyunlarından sonra, Avrupa’dan Amerika’ya giden bir geminin üçüncü mevki yolcuları arasında bir grup genç insan görürüz. Şarkılar söyleyip dans edenlerden Jose Nasazzi taş işçisi, Perucho Petrone manav, Pedro Arispe kasap, Pedro Cea ise buz dağıtıcısıdır. Hepsi de yirmi yaşın altında olan bu neşeli yolcular, üçüncü mevkide yolculuk yaptıkları için, güvertenin bir köşesine kıvrılıp uyumaktadırlar. Başaltlarına sırayla yastık yaptıkları ise, bir cekete sarılı şampiyonluk kupasıdır. O gençler, olimpiyatlarda ülkelerine şampiyonluğu kazandıran Uruguaylı futbolculardır. Kolomb sonrasında, Güney Amerika’dan pek çok değerli eşya talan edilerek gemilerle Avrupa’ya taşınmıştı. Bu sefer, tam tersi olmakta, Avrupa’nın çok değer verdiği şampiyonluk kupası Amerika yerlileri tarafından doğudan batıya götürülmektedir. Uruguaylı futbolcular yolculuk sırasında öylesine neşeliydiler ki, üçüncü sınıf da olsa, vapur bileti alabilmek için buldukları borç parayı, geri döndüklerinde nasıl ödeyeceklerini unutmuşlardı!..
Arkadaşları geri dönerken, Uruguay futbol takımından Jose Leandro Andreda Paris’te kalır. Daha doğrusu, karnaval çalgıcısı olan Andreda’ya kalması için büyük baskı yapılır. Andreda çalım atıyor, topa kafa ile vuruyor ve şut çekiyordu... “Eee, ne var bunda?” diyebilirsiniz. Avrupalı hiç mi futbolcu görmemişti? Andreda’nın bir ayrıcalığı vardır ama... O da, Avrupa’nın gördüğü ilk zenci futbolcu oluşudur!
Önce kıyafeti değiştirilir zenci futbolcunun. Avrupa’ya ayağında sandalet, sırtında eski bir ceketle gelmişti. Gazetelerin magazin sayfalarında çıkan fotoğraflarında ise boynunda fuları, ellerinde eldivenleri ve bastonuyla poz vermektedir. Gece kulübü sahipleri ondan hesap almamakta, hatta cebine para koymak için yarışmaktadır. Çünkü, Andreda nereye gitse insanlar oaraya üşüşmekte, şarkı söylerken top sektiren zenciyi izlemek için birbirinin sırtına çıkmaktadır.
Tek düşleri futbolcu olmak
Gün gelir bıkılır Andreda’dan. Çaldığı her kapı yüzüne kapanmakta, gittiği her yerden kovulmaktadır. Paris’in bir duvarına asılı afişin karşısında duraksar Jose Leandro Andreda... Bir sirkin afişidir zenci futbolcunun yaşlı gözlerle baktığı... Üstünde Afrika’dan getirilen hayvanların resimleri olan bir sirk afişi!.. Andreda, Uruguay’ın Montevideo kentindeki yoksul evine geri döner. Hasta yatağında yatarken, evin kapısı açılır bir gün... İçeri giren futbolcu arkadaşlarıdır. Birincilik kupasını üçüncü mevki yolculukla Uruguay’a taşıyanlar son günlerinde yalnız bırakmazlar zenci dostlarını. Andreda, yakalandığı verem hastalığından son nefesini vermeden önce mutluydu, gülüyordu yüzü... Çünkü, başucundaki arkadaşlarıyla Avrupa’yı dize getirdikleri maçları konuşurlarken, futbol maçı yapan çocukların sesleri açık pencereden içeri girip tüm odayı dolduruyordu...
Güney Amerika’nın varoşlarında yaşayan çocukların bir tek düşü vardır; futbolcu olmak. Brezilyalı yoksul bir ailenin çocuğu da bu düşle tekmeler teneke kutuları. Futbol topu bir lükstür onun için. Ayağından hiç eksik etmediği kutuyla öylesine bütünleşir ki, asıl adı olan Edson Arantes do Nascimento unutulur ve tekmelediği kutunun çıkardığı sesle anılır: “Pele... Pele... Pele...”
Beyaz adamın futbol yazarları Türkiye’nin Dünya 3.’lüğünü küçümserler. Onlara göre geçen yaz Avrupa Şampiyonası’nda alınan 4.’lük çok daha önemli bir başarıymış. Çünkü, Dünya 3’üncüsü olduğumuz şampiyonada bir Avrupa ülkesiyle oynamamışız!.. Ne mi denir bu duruma?.. Pis kafatasçılar!
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- Kaynanasını hiçbir zaman sevemeyen 4 kadın burcu
- Avrasya tüneli trafiğe kapatıldı!
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Albaya verilen ceza belli oldu!
- AKP’li belediyeden bir ayda 33 konser
- Beşiktaş'tan Talisca açıklaması: 'Karar verilmiştir'
- Elektronik kelepçeyi kırıp cinayet işledi
- Fakülteyi kâğıt üzerinde kurmuşlar!
- Mahruki yine yandı
- Teğmenlerin avukatlarından açıklama geldi!