Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Turhan Selçuk’un çizgileriyle ‘İstanbul’un köpekleri’

27 Mayıs 2024 Pazartesi

Elbette Turhan ağabeyin yanıma gelip, birlikte İstanbul’un sokaklarında çöp arabalarının arkasından dolaşarak, ortak bir yazı dizisi yapmamız önerisini duyunca öncelikle çok utanmıştım. Dünya çapında çizgi ustası ile hiç çalışmadığım bir alanda yazı dizisi yapmaya kalkışmak haddim olamazdı. Oysa elbette, Selçuk kardeşlerin yaş, bilgi birikimi ayrımı yapmaksızın gazetede çalışan bireylerin her birine nasıl saygılı oldukları kuşku kaldırmazdı. Sonuç olarak Turhan Selçuk’un duyarlılığı, yaptığı çalışmalar üzerinde hazıra konmuş olarak, gazetenin aracı ile Erdoğan Köseoğlu’nun çekeceği fotoğraf karelerinin de kanıtlarıyla, Turhan Sulçuk’un hem araştırıp, çizgileriyle de paylaşacağı yazı dizimiz, 15-22 Ekim 1973 tarihleri arasında yayımlanmış oldu. İstanbul’un ara sokaklarında, sabahın alacakaranlığında çöp toplayan araçların arkasından dolaşarak tarihtekiler ile güncel tanıklıklar eşliğinde, günümüzde gündeme getirilen çok kibar söylemi ile “köpeklerimizin uykuya yatırılması” söyleminin ne menem acımasız katliam olduğunun röportajı gerçekleştirildi.

Bu çağda sokak köpeklerimizi, insanlığın ürettiği bilimsel çözüm yolları ile yaşatmanın sayısız örnekleri ortada iken ilaçla öldürmeyi yeniden düşünebilen bir aklın buyruğuna boyun eğilmemesi ortak sorumluluğumuza, Turhan Selçuk’un çizgileriyle de katkı yapmak istedik.

İstanbul Belediyesi itlaf ekibi

***

Turhan Selçuk’un çizgileriyle anlatım gücü ortada iken söyleşinin tanıklıkları ile anlatılanları paylaşmanın günümüze dönük çok fazla değeri de olabileceğini düşünmüyorum. Değişmeyen tek gerçeklik, “uykuya yatırma” olarak yapılan utanç verici tanımlamanın, pratiğinde çıplak gözümüzün önünde yaşanan canlı köpek katliamlarının hiç değişmeyen acımasızlık, vahşet boyutları olabilir. Doğrusu katliamların yasalaştırıldığı süreçleri yaşayanların hiçbir şeyden habersiz olmaları da olanaksızdı. Kendi adıma sabah şafaklarında acıyla kaçan köpeklerin çığlıklarıyla uyandığımı unutabilmiş değilim.

Çöp arabalarının arkasından yola ortak koyuluşlarımızda ise yakından çıplak tanıklıklar, insanlık adına uygulamanın vahşetinin sergilenmesiydi. Evimin üst katından gelen köpek çığlıklarının kesilmesi ile kimilerinin kaçıp kurtulabildiklerini hiç değilse düşleyebiliyordum. Oysa yakın tanıklıkta, öldürücü iğneyi almış köpeklerin çok fazla kaçamadan yere düştüklerine, hemen ardından da hızla alınıp çöp arabasının içine atılmalarına tanıklık etmiş oluyorduk. Sonrası çöp yığınında kanıtların yok edilmesi gibi acımasız bir işlem söz konusuydu.

Hayvanseverlerin, insanlık değerleri ile yola çıkanların, çok uzun yıllar alan savaşımlarının kazanımları ile “sokak köpekleri” kavramı üzerinde yaşatılan sorunlara, kimileri değerli, anlamlı, insanca çözüm yollarının aranıp uygulamalarının sınırlı boyutları ile yaşatılabilmesi gerçeği ile çok anlamlı işler yapılamadan, kamuoyunun aldatıldığını pek çok tanıklıkları ile yüzleştik. İyi işler, göreceli vicdanlı belediyeler yönetimlerinin sağlıklı çözüm çabaları yanında, ağırlıklı havyanseverlerin örgütlenmeleri güçlerine, çabalarına kaldı.

***

Turhan Selçuk’un çabaları, uyarıları ile içinde olduğum yazı dizisinin tarihlerinin de bir anlamı, önemi olmalı değil mi? 12 Mart, 1960’lar sonrası demokratik örgütlenme hakları üzerinden gelen örgütlenmelerle toplumsal kazanımların gelişmesi sürecinin yaşanmasına karşı, iç odaklı kirli çıkar ağları ittifakları ile evrensel emperyal güçlerin işbirliğinde gelen ilk köktenci değişim darbesi olarak yaşanmıştı.

Turhan Selçuk

Sürecin ağır yargılanmalar, işkenceler de içinde, Turhan-İlhan Selçuk kardeşleri de kapsar boyutları ile yaşanması sonrasında, düzenin yine sermaye çıkarları odaklı buluşturulmasının yakalanıp uygulanmasının sonuçlarıyla gelişmekteydi. İnsanlarımız gibi, hayvanlarımız, tüm canlılarımız, doğamız da kaçınılmaz olumsuz paylar alacak şekilde, kamu gücünün kullanılmasında kazanımlarda hızlı bir yol alış söz konusuydu.

Gerçeğini ararsak İstanbul’un köpeklerine Osmanlı döneminde, yaygın salgın hastalıklar gerekçe gösterilerek uygulanmış, Hayırsızada vahşeti sonrası yılların yazılı tarihlerinde çarpıcı, olumsuz örneklerin yaşanmamış olmasında ağırlık Cumhuriyetin kurtuluş, kuruluş süreçlerinde de henüz tarım ağırlıklı toplum değerlerinin, üretimlerinin paylarının olmasının da gerçekliği yadsınmamalı.

Günümüzde, 12 Mart sürecinin köpek katliamları pervasızlığınının yasal yollarının aranmasına, yaşamakta olduğumuz tartışmalara gelmeye çalışırsak acımasız tek benzerlik, insanlık vicdanını yok sayan acımasız otoriterleşme, kirli çıkarlar düzeni ağlarının kurgusunun geçerli olması olamaz mı?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları