Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Kadının Yeri?

02 Kasım 2008 Pazar

Babamla oda arkadaşı olmuşlardı. Yaşı 36, evde kendisini bekleyen iki çocuğu, karnında 8 aylık bebeği var. Acı acı inliyor. Bir yanı bütünü ile hafif felçli. Hem şekeri varmış, hem de bir damar tıkanıp, üstüne hafif bir kanama geçirmiş. İki gece önce yoğun bakıma getirildiğinde etrafında büyük bir kalabalık vardı. Hastane hem anne hem de çocuk için yaşam riski olduğunu bildirip imza aldığında hafif bir gürültü koptu. Ne de olsa kalabalık bir aile, güçlü bağları vardı.

Aynı odayı paylaştığımız iki gece sonrasında ise büyük bir sessizlik, yalnızlık, çaresizlik. Çocukken bir tür küçük anne olarak kız kardeşini baktığını sevecen anlatan abla yorgun, çaresiz, şaşkın.. Kardeşinin acılarını nasıl dindirebileceğini bilemiyor. Zaten evleri şehirlerarası sayılabilecek uzaklıktaymış. Onun da evinde onu bekleyen çocukları var. Üstelik o da şeker hastası. İki gecenin uykusuzluğu da eklenince pestili çıkmış bir halde...

Bir ara çocukların babası göründü. Daha doğrusu görünür gibi oldu. Yanında iki kardeşi ile odaya girip çıkmaları bir oldu. Aksilik bu ya, kızcağız ağrılar içinde yarı baygın sızıvermişti. Kocasının, iki erkek kardeşin geldiklerinin ayrımında olamadı. Şöyle bir teğet bakış, abladan birkaç cümle ile bilgi alıp gidiverdiler. Hasta birkaç dakika sonra uyandığında ablası geldiklerini söyledi. Besbelli söyleyecekleri, isteyecekleri vardı. Kim bilir belki de acısını paylaşmayı düşleyebiliyordu. Bir-iki dakikalık uyuklamasını bahane edip kaçan kocanın arkasından bir ince küfür salladı.Yüzünü buruşturdu. Ablası ne onaylayan ne de hak veren bir şeyler söyleyebildi.

Paylaştığımız gecenin bütün akşamı, sabahı, öğlene kadar ne bir telefon geldi, ne de arayan soran. Doktorlar, hastane personeli, anne ve bebeğin kurtuluşu ile galiba aileden daha yakından ilgileniyorlardı. O kadar çaresiz, o kadar acı içinde kıvranıyordu ki... Bir işe yarayıp yaramayacağının ayrımında olmadan önce karnına, sonra bütün vücuduna kremle masaj yaptım. Hiç değilse yatmaktan gelen ağrılarını alabilirdi. Arada çocuğun hareketini hissetmediğimi söylüyordum. Canı o kadar yanıyordu ki, anlayacak halde değildi. Bir-iki saat sızdı. Sonra bebek karnında hiç hareket etmediği için kontrole götürdüler. Bebek iyi idi ama doktorlar doğumu hızlandırma gereğini duymuş, ona göre ilaçlar vermişlerdi. Doktoru bu bilgileri verirken de güzelim yüzü tepkisizdi. Sanki kendini ve karnındaki çocuğun yaşam şanslarını bile merak edebilecek noktada değildi. Bu kez o andaki ağrıları ile ilgili bir durum değildi. Sanırım geleceğini, geleceklerini, kendilerini bekleyen yaşamı düşünüyor, düş göremiyordu... Bu haliyle şansı varsa yaşayacak, çocuğunu doğuracak, diğer iki çocuğu ile birlikte hepsine annelik yapacak... İçim karardı...

***

Çapa Tıp Fakültesi Nöroloji Bölümünden gazeteye gelmek üzere ayrılmıştım. Genç, şık, hoş bir bayan metrobüse nasıl aktarma yapabileceğini sordu. Aynı yere gideceğimiz için birlikte gitmeyi önerdim. Bu kez öğle namazı saatini öğrenmek istedi. Gazeteden bakıp söylediğimdeİyi, yetişebilirimle diyaloğumuz devam etti. Doğal olarak bir cenazeye yetişmeye çalıştığını düşünüyordum ki, o geleneksel kadın dayanışması içinde derdini anlatmaya başladı. Besbelli anlatmazsa sinirden patlayacaktı...

Eniştesinin namaza gittiği saati ayarlamaya çalışıyormuş. Cuma namazına gittiğinde, kaçırmış olduğu kız kardeşini o geri almaya çalışacakmış. Kız kardeşi hostes, çok güzelmiş. Ama kocası fena halde dövüyormuş. Komşular haline acıyıp onları arıyorlarmış. Ama mahkemede şahitlik yapmak gündeme gelince, adamın şerrinden, yanındaki fedailerinden korkuyorlarmış. Zaten tabancası varmış, hep yanında taşıyormuş.

Aslında kız kardeşi aciz falan değilmiş. Sevmiş evlenmiş. Kocası da üniversite mezunu, çok güzel konuşan, herkese kendini sevdirebilen bir tipmiş. Ama içki içince kendinden geçiyormuş. Dayağı öyle kaldırılabilecek türden de değilmiş. Kız kardeşi komşulara rezil oluyor, yara bere içinde baba evine sığınıyormuş. Babası iyi bir avukat tutup boşanma davası da açmış. Ama dava sürerken, kocası işten dönüşte yine kaçırmış, eve kilitlemiş. İşe götürüyor, sonra yine eve kapatıyormuş. Bu kaçıncısı sayamıyormuş. Bütün aile yılmışlar...

Sonradan ayrımına vardım. Elinde iki, hafif ama epeyce eşya alabilecek boş çanta var. Besbelli kız kardeşinin en gerekli eşyalarını alıp kaçmaya çalışacaklar...

Bugünlerde Cumhuriyet Bayramı törenleri, türban, kadın üzerinden yapılan siyasetin ortaya çıkardığı garabet durumlar... Ayrı ayrı Cumhuriyet baloları, öğle yemeğinde erkeklere, akşam yemeğinde erkek smokinli, kadın türbanlı, türbanlılar üzerinden siyaset yapılmasını içlerine sindirmişlere düzenlenmiş Cumhuriyet resepsiyonları... 14 yaşında tecavüze uğramış kız çocuğuna ruhsal sağlığı yerindeverilmiş, acele ısmarlanmış adli tıp raporu ile kahraman olarak ortalığa çıkmış, sapına kadar erkek Hüseyin Üzmez... Günümüz Türkiye’sinden, bugünden kadın halleri...

soner@cumhuriyet.com.tr



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları