Türkiye’de işçi hakları (1)

01 Mayıs 2024 Çarşamba

Çalışma süresi 8 saatle sınırlandırılacak. Kadın işçilere doğumdan önce ve sonra 8 hafta ve her ay 3 gün ücretli izin verilecek. İşyerlerinde emzikhaneler açılacak. Tüm işçilere haftada 1 gün dinlenme, yılda 1 ay ücretli izin, evlendiklerinde 8 gün evlilik izni verilecek. Hastalanan işçilerin 3 ay boyunca ücretleri tam ödenecek. Çalışamaz duruma düşen işçilere ikramiye verilecek. Asgari ücret, işçi temsilcilerinin de katılacağı belediye meclislerinde belirlenecek. Bazı işkollarında çalışan işçilere kaza, yaşlılık ve yaşam sigortası yapılacak. 1 Mayıs “İşçi Bayramı” olarak kutlanacak. (1923, İzmir İktisat Kongresi’nde işçiler için alınan kararlardan bazıları)

Cibali Reji fabrikasında paravanla ayrılan erkek-kadın işçiler.

Bugün 1 Mayıs… İşçi Bayramı… Bu nedenle bu hafta ve gelecek hafta Türkiye’de emeğin tarihinden, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e işçi haklarından söz edeceğim.

OSMANLI’DAN CUMHURİYETE KALAN İŞÇİ VARLIĞI

Osmanlı Devleti’nde sanayinin kısmen yoğunlaştığı Batı Anadolu’da 10 ve daha fazla işçi çalıştıran işyerlerini kapsayan 1915 sanayi sayımına göre toplam 264 sanayi işletmesinde 14 bin 060 işçi çalışmaktaydı. (1) Kurtuluş Savaşı sırasında, -İstanbul, İzmir, Adana, Bursa gibi sanayinin yoğunlaştığı kentlerin dışındaAnadolu’daki tüm sanayi işletmelerini kapsayan 1921 sanayi sayımına göre 33 bin 058 işyerinde 76 bin 216 işçi çalışmaktaydı. (2) İşletme başına 2-3 işçi düşüyordu. (3) Değişik kaynaklardan elde edilen verilere göre 1923’te Cumhuriyet ilan edilirken Türkiye’de en az 111 bin 950, en çok 144 bin 400 işçi vardı. (4) Ülkedeki sanayi işçilerinin sayısı çok azdı. 1923’te Türkiye’de sadece 20-30 bin civarında sanayi işçisi vardı. (5)

OSMANLI’DA İŞÇİ HAKLARI

Osmanlı Devleti’nde 1870- 1877 yılları arasında yayımlanan ve Hanefi fıkhını esas alan 16 kitaplık “Mecelle”de işçi-işveren ilişkileri “icare-i âdemi”, yani “insanın kiraya verilmesi” başlığı altında ele alındı. Köle-efendi mantığına sahip “Mecelle”, işçi-işveren ilişkilerini düzenlemekten uzaktı. Osmanlı’da çalışma ilişkilerini düzenleyen ilk kanunlar 1867 tarihli “Dilaver Paşa Nizamnamesi” ve 1869 tarihli “Maadin Nizamnamesi”dir. Bu kanunlarla ilk kez işçilere bazı sosyal haklar tanındı. Asıl adı “Ereğli Maden-i Hümayun Teamülnamesi” olan “Dilaver Paşa Nizamnamesi” ile Ereğli kömür madenlerindeki çalışma koşulları düzenlendi. Ereğli’deki 14 köy halkından, 13 ile 50 yaşları arasındaki sağlıklı erkeklere maden ocaklarında çalışma yükümlülüğü getiren bu kanun, iş güvenliği konusunda hiçbir kural koymamakla birlikte işçilerin çalışma, dinlenme ve tatil zamanları ile ücretler ve ödeme şekillerini belirliyordu. Ayrıca kanun, işletmecilerin işçileri kişisel işlerinde çalıştırmalarını yasaklıyordu. Ancak zorla çalıştırma esasını benimseyen ve işçiyi korumaktan çok üretimi artırmaya yönelik bu kanun, içeriği ve uygulaması bakımından yetersizdi. (6) Osmanlı Devleti’nde 19. yüzyılda, sosyal güvenlik konusunda bu iki düzenleme dışında, bazı alanlarda çalışanlara belirli güvenceler getiren birtakım yardımlaşma ve emeklilik sandıkları kuruldu. (7)

DÜŞÜK İŞÇİ ÜCRETLERİ

Osmanlı Devleti’nde 19. yüzyıl ve sonrasındaki bazı yasal düzenlemeler işçilerin durumunu iyileştirmeye yetmedi. Öyle ki, Osmanlı’da 1913 ve 1915 yıllarında işçilerin genel ücret ortalamaları günlük 12-14 kuruş ile 14- 16 kuruş arasında değişiyordu. Dokuma sanayi başta olmak üzere kadın işçi çalıştıran işletmelerde gündelikler 10 kuruşun da altındaydı. 1913-1915 sanayi sayımlarına göre en çok işçinin çalıştığı dokuma sanayide ortalama işçi gündelikleri 1913’te 6.1 kuruş, 1915’te 6.8 kuruştu. Dokuma sanayide işçi gündeliği 4 kuruşa kadar düşmüştü. (8) Osmanlı Devleti’nde I. Dünya Savaşı sırasında 1915’te, çalışanların yüzde 55.5’inin kadın, yüzde 14.3’ünün çocuk işçilerden oluştuğu pamuk sanayisinde, erkek işçilere günde 10-13 kuruş, kadın işçilere 4-6 kuruş, çocuk işçilere ise 2-4 kuruş arasında ücret ödeniyordu. Sigara kâğıdı üretiminde çalışan erkek işçilerin gündeliği ortalama 10- 15 kuruş, kadın ve çocuk işçilerin 2-6 kuruş; sabun üretiminde çalışan erkek işçilerin gündeliği ortalama 12- 15 kuruş, kadın işçilerin ise 2-6 kuruş arasında değişiyordu. Günde 2 kuruşa çalıştırılan çocuk işçiler, tütün bakım ve işleme evlerinde meslek hastalıklarına yakalanmıştı. Çok az bir ücretle çok kötü koşullarda çalıştırılan işçilere ancak yardımlaşma derneği kurma izni verilmişti. (9)

Kurtuluş Savaşı sırasında 1920-1921 yılları arasında Müttefik Devletlerin toplumbilimcileri ve çeşitli kurumların sorumluları, İstanbul’daki fabrikalarda çalışan işçiler üzerinde “İstanbul Sosyal Anketi” adlı geniş kapsamlı bir çalışma anketi hazırladı. Anketin sonuçlarını, anketi yöneten Amerikalı Prof. Clarence Richard Johnson, 1922’de New York’ta basılan “Constantinople Today” adlı kitabında yayınladı. (10) Anket kapsamında ziyaret edilen İstanbul’daki 13 fabrikada 2 bin 850 işçinin çalıştığı ve bunlardan 100 kadarının çocuk işçi olduğu belirlenmişti. İşçiler 9 ile 10 saat arasında çalıştırılmaktaydı. İş günü sabah güneş doğarken 6.30 ile 7.30 arasında başlıyor, gün batımıyla bitiyordu. İşçi aylıkları ortalama 30 ile 50 lira arasında değişiyordu. Ayda 60 liradan fazla kazanan işçi sayısı çok azdı. Fabrikalardaki şefler ve ustalar ayda 100 ile 150 lira arasında ücret alıyordu. Kadın ve çocuklar ise 10 lira asgari ücretle çalıştırılıyordu. Fabrika binaları çok sağlıksızdı. İşçilerin sosyal güvenceleri de yoktu. (11)

Samsun Reji fabrikasında tütün işçileri

TÜRKİYE’DE İLK GREVLER

Osmanlı Devleti’nde çok kötü koşullarda çalışmak zorunda bırakılan işçiler, II. Meşrutiyet’in özgürlük ortamından yararlanarak 1908’de “İlan-ı Hürriyet Grevleri”ni gerçekleştirdi. İzmir tramvay işçileri, Kavala Tütün Rejisi işçileri, liman işçileri ve çeşitli demiryolu işçileri gerçekleştirdikleri grevlerde, öncelikle ücretlerinin artırılmasını ve günlük çalışma süresinin azaltılmasını istediler. Bu grevler sırasında çok daha seyrek olmakla birlikte işyerlerinde sağlık koşullarının iyileştirilmesi, işçi sendikalarının tanınması ve yılda bir aylık ücret tutarında ikramiye verilmesi gibi istekler de dile getirildi. (12) Osmanlı Devleti’nde 1908 sonrasında zaman zaman kadın işçiler de greve gitti. Örneğin Bursa ve Bilecik’te kadın ipek işçileri ile Kavala ve Drama’daki kadın tütün işçileri çeşitli grevler yaptı. Grevci kadınlar, ücretlerinin günlük 18 kuruşa yükseltilmesini, çalışma sürelerinin yazın 9, kışın 8 saate indirilmesini, işyerlerinde havalandırma sistemi kurulmasını ve içme suyu bulundurulmasını istedi. (13)

Türkiye’de işçiler, Kurtuluş Savaşı sırasında ve Cumhuriyetin ilk yıllarında da grevlere devam ettiler. İşçiler, günlük iş süresinin 8 saate indirilmesini, hafta dinlencesi hakkının tanınmasını, resmi tatillerde ve gece işlerinde çalışanlara iki kat ücret ödenmesini, fazla çalışmanın sınırlandırılmasını ve ücretlendirilmesini, yıllık ücretli izin ve yılda bir aylık tutarında ikramiye verilmesini ve iş güvencesi sağlanmasını istediler. (14)

CUMHURİYETE DOĞRU İŞÇİ HAKLARI

Kurtuluş Savaşı yıllarında TBMM’de iki sosyal güvenlik yasası kabul edildi. Bunlardan ilki, 28 Nisan 1921 tarihli ve 114 sayılı “Zonguldak ve Ereğli Havza-i Fahmiyesinde Mevcut Kömür Tozlarının Amele Menafi-i Umumiyesine Olarak Füruhtuna Dair Yasa”dır. Bu yasa Zonguldak ve Ereğli kömür havzasında üretim artığı olarak çıkan kömür tozlarının satılarak elde edilen gelirin işçiler yararına kullanılmasını öngörüyordu. İkinci yasa ise 10 Eylül 1921 tarihli ve 151 sayılı “Ereğli Havza-i Fehmiyesi Maden Amelesinin Hukukuna Müteallik Yasa”ydı. Bu yasa, söz konusu bölgede zorla çalıştırmayı ve angaryayı yasaklıyor, çalışma süresi, işe alınma yaşı, işçi eğitimi ve işçi sağlığı gibi konularda işçiler yararına bazı haklar getiriyordu. Buna göre kömür madenlerinde günlük çalışma süresi 8 saatle, çalışma yaşı 18’le sınırlandırılacaktı. Fazla çalışma için iki kat ücret ödenecek, asgari ücret, devlet-işçi-işveren üçlüsünce belirlenecekti. İşverenler, maden civarında işçilerin topluca yatıp kalkacağı ve barınacağı koğuşlar, hamam, mescit, okul, hastane ve eczane yaptıracaktı. Madende diplomalı doktor bulundurulacak, kazaya uğrayan işçiler işverenlerce parasız tedavi ettirilecek, kazaya uğrayan işçiye ve kaza ölümle sonuçlanmışsa işçi ailesine tazminat ödenecekti. İşçiler için ihtiyat ve teavün sandıkları kurulacaktı. Bu sandıklar daha sonra “Amele Birliği” adı altında birleştirilecekti. (Amele Birliği, iş kazaları ve hastalık durumunda işçilere ve muhtaç işçi ailelerine yardım edilmesi, işçilerin konut edinmek için kuracakları konut kooperatiflerine kredi sağlanması, işçilerin veya aile bireylerinin ölümü durumunda cenaze giderlerinin karşılanması gibi hizmetler verecekti.) (15) 1921 tarihli bu yasa, zamanına göre oldukça ileri düzeyde sosyal haklar getiriyordu. (16)

İZMİR İKTİSAT KONGRESİ’NDE İŞÇİ HAKLARI

1923’te İzmir İktisat Kongresi’nde işçilerin temel hakları ve sosyal güvenceleri konusunda 34 karar alındı. Buna göre çalışma süresi 8 saatle sınırlandırılacak. 8 saatten fazla çalıştırılan işçiye 4 saat için bir tam gündelik ücret, gece çalışan işçiye 8 saat karşılığı olarak iki kat ücret, maden ocaklarında 6 saat çalışmaya bir tam ücret ödenecek. Maden ocaklarında 18 yaşından küçük çocuklar ve kadın işçiler çalıştırılmayacak. Kadın işçilere doğumdan önce ve sonra 8 hafta ve her ay 3 gün ücretli izin verilecek. İşyerlerinde emzikhaneler açılacak. 250 işçi çalıştıran işletmeler, dispanser, maden ocakları ve büyük işletmeler ise birer hastane, hamam ve işçiler için sağlıklı evler yapacaklar veya ev kirası zammı verecekler. Tüm işçilere haftada 1 gün dinlenme, yılda 1 ay ücretli izin, evlendiklerinde 8 gün evlilik izni verilecek. Hastalanan işçilerin 3 ay boyunca ücretleri tam ödenecek. Çalışamaz duruma düşen işçilere ise ikramiye verilecek. Şehit çocuklarından sonra işçi çocukları yatılı sanat okullarına kabul edilecek. Asgari ücret, işçi temsilcilerinin de katılacağı belediye meclislerinde belirlenecek. Bazı işkollarında çalışan işçilere kaza, yaşlılık ve yaşam sigortası yapılacak.1 Mayıs “İşçi Bayramı” olarak kutlanacak. Ameleye “işçi” denilecek. Dernek ve sendika hakkı tanınacak. (17)

Kurtuluş Savaşı sonrasında Anadolu ve Rumeli Müdaafa-i Hukuk Grubu adına Mustafa Kemal (Atatürk), 8 Nisan 1923’te yayımladığı seçim beyannamesinde de sosyal yardım ve genel sağlığa ilişkin kurumların düzeltileceğini, bunların sayılarının artırılacağını ve işçileri koruyucu kanunların çıkarılacağını belirtiyordu. (18)

Çeşitli yasal düzenlemelere rağmen Türkiye’de işçiler 1920’lerde henüz temel haklarına kavuşmuş değildi. Türkiye’de işçilerin temel hakları konusunda Erken Cumhuriyet döneminde önemli adımlar atılacaktı. Özellikle 1930’lardan itibaren kurulan KİT’lerde işçilere oldukça iyi olanaklar sağlanacaktı.

Not: Gelecek hafta Türkiye’de Erken Cumhuriyet Döneminde İşçi Hakları.

Dipnotlar/Kaynaklar

1. Osmanlı Sanayii, 1913-1915 Yılları Sanayi İstatistikî, Haz. Gündüz Ökçün, Ankara, 1970, s. 18-19. Tablo VI.

2. İsmail Hüsrev Tökin, İktisadi ve İçtimai Türkiye, Rakamlarla Türkiye’de Sanayi, Ankara, 1946, s. 27; Necdet Serin, Türkiye’nin Sanayileşmesi, Ankara, 1963, s. 99- 100.

3. Tevfik Çavdar, Milli Mücadele Başlarken Sayılarla Vaziyet ve Manzara-i Uumumiye, İstanbul, 1971, s.64; Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam Mustafa Kemal, C.III,22. Bas., İstanbul, 2007, s. 334.

4. Mehmet Şehmus Güzel, “Cumhuriyet Türkiye’sinde İşçi Hareketleri, “Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, C.7, İstanbul, 1983, s. 1850-1851.

5. Kemal H. Karpat, Türk Demokrasi Tarihi, Sosyal, Kültürel, Ekonomik Temeller, İstanbul, 2010, s. 199.

6. Mesut Gülmez, “1936 Öncesinde İşçi Hakları”, Türkiye’de İşçi Hakları (Osmanlı Döneminden 1986’ya), Ankara, 1986, s.20-21; Vedat Eldem, Osmanlı İmparatorluğu’nun İktisadi Şartları Hakkında Bir Tetkik, İstanbul, 1970, s.207; Sait Dilik, “Atatürk Döneminde Sosyal Politika”, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, C.40, Ocak 1985, S.01, s.93.

7. Bunlar kuruluş tarihlerine göre şunlardır: Askeri Tekaüt Sandığı (1880), Seyrisefain Tekaüt Sandığı (1890), Tersane-i Amire Emeklilik ve Malullük Sandığı (1910), Şirket-i Hayriye Tekaüt Sandığı (1917). (Alparslan Işıklı, “Sosyal Güvenlik”, Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, C.8, İstanbul, 1983, s.2145-2146.)

8. Gülmez, s.54.

9. Kemal Sülker, İşçi Sınıfının Doğuşu, İstanbul, 1998, s.73; Gülmez, s.54-55.

10. Çavdar, s.121-122,124.

11. Çavdar, s.125-126.

12. Gülmez, s.63-65.

13. Simge Sarçın, “II. Meşrutiyet Döneminin Kadın İşçileri”, Kadının Değişen Dünyası, Osmanlı Sosyal ve Kültürel Yaşamından İzler (1908- 1918), Ed. Ayşen Müderrisoğlu, İstanbul, 2021, s.136.

14. Gülmez, s.69.

15. Işıklı, s.2146; Sait Dilik, “Atatürk Döneminde Sosyal Politika”, AÜ SBF Dergisi, C.40, Ocak 1985, S.01, s.94-97; Suna Kili, Atatürk Devrimi, Bir Çağdaşlaşma Modeli, 5.bas., İstanbul, 1995, s.158; Gülmez, s.23-24.

16. Gülmez, s.23; Dilik, s.95.

17. A. Afetinan, Devletçilik İlkesi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Birinci Sanayi Planı 1933, Ankara, 1972, s.77- 81.

18. “9 Umde” diye adlandırılan bu seçim beyannamesinin 5. umdesinin 9 maddesinde şöyle denilmiştir: “Sıhhati Umumiyeye ve Muaveneti İçtimaiyeye ait müesseseler ıslah edilecek ve çoğaltılacak, emeği ve çalışmayı ve erbabını himaye edici kanunlar yapılacaktır.” (Atatürk’ün Bütün Eserleri, C.15, İstanbul, 2012, s.280.)



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları