Kuş uykusu bitti!

25 Temmuz 2024 Perşembe

Kurtuluş Savaşından önce Hamdullah Suphi gibi Osmanlı aydınları için Anadolu, “meçhul ülke”ydi. Yazık ki cumhuriyetin 100’üncü yılında emeği ekmeği, eğitimi, hukukun üstülüğünü boş veren kişi ve kurumlarca güzelim Anadolu “meçhul ülke”ye dönüştürülüyor. 

11 Temmuz 2024’teki yazımda 12 Eylülcülerin Atatürk’ün kurduğu Türk Dil Kurumu’nu 40 yıl önce kapatmasından, bu hukuksuzluğa tepki için kurulan Dil Derneği’nden söz etmiş; dernek, “37 yıldır yasaklılık imgesini silmeye çalışıyor. Aydınların maddi-manevi desteğini bekliyor. Dil Devriminin önü kesildi; gücü kırılamadı!” demiştim. 

“1923’te kurulan, yüzyılı aşan cumhuriyetten elimizde ne kaldı? Atatürk’ün Dil Kurumu, Dil Derneği kimin umurunda, sen de yalnızsın dernek de... Bak, ötanaziyi bile dinsel anlamla halkın aklına sokuverdiler” diyen okurum karamsar.

Doğru, bize özgü “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi”yle inanç siyasallaştı, halk egemenliğinin simgesi TBMM iyice etkisizleşti. Anayasayla korunan devrimler, laik eğitim, Atatürk kurumları, üniversite, basın, yargı yara aldı. Cumhuriyetimiz, “demokratik, laik, sosyal hukuk devleti” olmaktan uzaklaştı; ama demokrasi maskeli siyasanın sözcüleri de Atatürk’ün başlattığı Dil Devriminin bağımsızlaştırdığı Türkçeyle “Gazi Mustafa Kemal”i anmak, sıkıştıkça cumhuriyete sığınmak zorunda kalmıyor mu?

Emeği karşılanmayan çiftçinin, işçinin, emeklinin; karanlığa itilen, birer ikişer öldürülen kadınların, karnı beyni aç çocuklarla gençlerin umutsuzluğunu; kıyıların, ormanların, madenlerin talanını görmezden gelen sözde demokratların dili, bizim dile bezemese... Yanlışlar yalanlar kitaplardan taşsa da “Türkiye Cumhuriyeti” elimizde!

Siyasetten ekonomiye her alanın kendine özgü dili var. 

“İktidar benim, ne istersem söylerim” demokrasisinin ağzında ne var? 

Yoksulluğu, eğitimsizliği perdeleyen birlik beraberlik, milli irade eşliğinde “tasarruf, sabır” şarkıları; “ithal” etle buğdayla “yerli milli” güzellemesi; kapı pencere açıkken “beka” korkutması; anlamı kötüleşen “yeni”yle eğitimi kökten karartacak “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” var. 

Bilimsel özerkliği de bilimsel gücü de kalmayan onlarca üniversite, onlarca hukuk, edebiyat fakültesi var; onlarca profesörün günü kurtarma demokrasisine sözü yok! Dilini yutan üniversite, Evren’in kurduğu resmi TDK, insan iznine bağlı ötanaziyi yanlış anlam ve yasal kılıfla ağzı dili bağlı canlarda denemeye kalkışan iktidarı uyaramıyor; susarak destekliyor.

Birileri “meçhul ülke”yi dirilten, “kul”a yurttaş kimliği kazandıran Atatürk’le hesaplaşmayı, laik eğitimi silmeyi amaçlayan düzmece tarih için “çift maaşla fazla mesai” yapıyor. Rahatına düşkün dünkü “münevver”leri aratmayanlar da adı tadı, alımı satımı dolarlı yaşamını korumak için yiyecekten giyeceğe yabancı olanı yeğliyor. Nermi Uygur’un, “Tüm öbür dilleri gördüğüm göz” dediği Türkçeyi Arapçayla yarıştırmayı, açlığı, sığınmacı sorununu demokrasi maskesiyle pazarlıyor. 

Atatürk’ün “meçhul ülke” olmaktan kurtardığı Anadolumda ortak dille yalanı yanlışı sorgulayan milyonlarca cumhuriyetçiden biriyim!

“Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi”nin dili benimkine hiç benzemiyor.

Dil yurttaşlığı/ Yurttaşlıktan büyüktür!” diyen Fazıl Hüsnü’yü özledim.

1923’te kurulan cumhuriyetten ne kaldı diye yerinenlerle, genç ve varlıklı olmadığı için Dil Derneği’ne destek olamadığına üzülenlerle dil yurttaşlığında buluşuyorum. 

Atatürk, “Benim manevi mirasım akıldır, fendir” demedi mi? 

Mustafa Kemalce düşüneceğiz!

Susmak yok, karamsarlık çöpe!

Türkiye Cumhuriyeti bizim elimizde!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kötünün kötüsü... 14 Kasım 2024
İş işten geçmeden 17 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları