Özgür Mumcu

Trump, Erdoğan, Brunson

04 Ağustos 2018 Cumartesi

Devletin kurumlarının ortadan kaldırılması ve bütün yetkinin tek elde toplanması hızlı ve etkin bir yönetim değil, bir karmaşa ve kriz yaratır. Dahası dışarıdan bakıldığında yasaması, yürütmesi, yargısı ve tüm kurumlarıyla bir devlet değil bir kişi görülür.
Ülkede yargı bağımsızlığının ortadan kalktığı, siyasi kararların hukuki değerlendirmelerin yerini aldığı da biliniyorsa, sadece o tek kişi muhatap alınır. Tek adamın, yargı bağımsızlığını öne sürmesi bu sebeple bir işe yaramaz. Hele, devleti bir sözüyle bağlama yetkisine sahip cumhurbaşkanı çıkıp da “al papazı, ver papazı”, “yapalım yargıda şeyini” demişse.
Tek adam rejimlerinin devletleri güçlendirmediğini aksine zayıflattığını ısrarla söylemeye çalışanların kaygı duyduğu işte bugün yaşadığımız gibi bir tabloydu.
Yargısının bağımsızlığına güvenilmeyen, devleti yönetene “hadi, sen istersen olur” denen bir ülkenin pazarlık gücü de müzakere yeteneği de azalır.
Üstüne üstlük karşınızda rasyonelliği ya da diplomatik yeteneğiyle tanınmayan Donald Trump ve belki de ondan daha tehlikeli yardımcısı Mike Pence varken.
Trump, kendini dünyanın en başarılı iş bitiricisi olarak görüyor. Zamanında yazdığı kitap İş Bitirme Sanatı başlığıyla Türkiye’de de yayımlanmıştı. Devletin bu işlerden anlayan kesimlerine ne kadar kulak astığı belirsiz.
Pence ise Katoliklikten, pastör Brunson’ın da dahil olduğu evanjelizme geçmiş, bir dinci. Dinin siyasetteki rolü hakkında fanatik görüşleri var. Brunson’ın serbest bırakılması kasım seçimlerinde evanjelik oyların yerini sağlamlaştıracak bir unsur.
Eminim Trump da Pence de, Türkiye’deki gibi bir tek adam rejimini arzu edecek kişilikte insanlar. Onlar da devletin bütün kurumlarının tek elde toplandığı bir yönetim şeklini hayal ediyorlardır. Gelgelelim, ABD henüz oraya varmadı. Trump hakkında, kazandığı seçimlerde Rusya’yla işbirliği yaptığına dair bir soruşturma dahi var. Hükümetinden ve yakın çevresinden kimi şahıslar bu sebeple istifa etmek zorunda kaldı.
Yani söz konusu Gülen’in iadesi olunca, “ben bir gariban başkanım, ne yargıya sözüm geçer ne de zaman zaman senatoya, baksanıza hakkımdaki soruşturmayı bile engelleyemiyorum” diyebilir. Haklı da olur çünkü ABD, kuvvetler ayrılığının keskin biçimde uygulandığı bir yönetime sahiptir.
Müzakerenin Türkiye tarafının ise Brunson meselesinde benzer bir gerekçeye başvurması mümkün değil. Hem ülkemizin siyasi davalar pratiği, hem Brunson davasındaki iddiaların ayaklarının pek yere basmaması hem de “Erdoğan istedi mi hallolur” algısı Türkiye’nin elini zayıflatıyor.
Kolaylıkla halledilebilecek bir sorunun kördüğüm olma ihtimalini ABD yönetimindekilerin “pazarlık anlayışı” ve ülkemizde hukuk devletinin ortadan kaybolması arttırmakta.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tutuklu yargı 5 Eylül 2018
Kimiz biz? 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları