Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Sanki düşman işgali
Televizyonda izlemiştim. Şimdi bir kez daha kontrol ettim. Doğru anımsıyorum. Yıl 1994. Yerel yönetim seçimleri yapılmış, İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığını, solun aymazlığı yüzünden, Refah Partisi’nin yüzde 25.19 oy alan adayı Recep Tayyip Erdoğan kazanmış.
Refah Partisi’nin genel başkanı Necmettin Erbakan daha seçim sonuçları resmen açıklanmadan R.T. Erdoğan’ın elinden tutarak İstanbul Büyükşehir Belediye başkanının kapısına dayanmış. Ama ellerinde seçim kurulunun mazbatası yok!
Televizyon yayınından o sahne: Necmettin Erbakan ile R.T. Erdoğan bu beklenmedik devlet kuşunun etkisiyle gülümsemekte... Hâlâ makam sahibi Prof. Dr. Nurettin Sözen güler yüzlü, rahat! “Madem öyle, Sayın Erdoğan Seçim Kurulu’na gider mazbatayı alır gelir, biz de devir teslimi yaparız!” diyor. Bu ne uygar zarafet!
Cumhuriyet devletini kuran CHP ile bu anıt yapıyı yıkmaya kalkışan AKP’nin 31 Mart 2024 yerel seçimlerinden sonra yaptıklarını karşılaştırınca aradaki uygarlık farkı açıkça görülmekte. Sanki bir ülkeyi düşman istila etmekte ve yenilgiye uğrayanlar havaalanlarını, limanları, köprüleri havaya uçurarak imha etmekte, değerli belgeleri yakmakta... Bunları yapan kimler? 1994 yılında SHP’li Nurettin Sözen’in kapıdan kovmayıp saygıyla makamına aldığı “Milli Görüş” simsarları...
Seçim kaybeden AKP belediyelerinin, belediye başkanlarının yaptıklarına bakın. AKP’nin adayı Murat Kurum, seçim çalışmaları kapsamında Kadıköy Rıhtımı’nda kurduğu iftar çadırını seçimden sonra kaldırmış. Oysa seçim sonuçlarına bakmayıp devam etselerdi gülünç olmazlardı. Nasıl olsa hesabı yeni belediye ödeyecekti. AKP nedense bu türden incelikleri düşünemiyor...
Benim her derde deva olan, geleceğin “gerçekleşecek” falına bakan kitaplarım vardır. 2016 yılının haziran ayında Tekin Yayınevi tarafından yayımlanan Din İman Masa Kasa da bunlardan biridir. Aslına bakarsanız, 19 Temmuz 1983 günü kurulan Refah Partisi ile 14 Ağustos 2001 tarihinde kurulan AKP İslamcılığının özet tarihi, din ve imanı kullanarak masa (iktidar) ve kasayı (parayı) ele geçirme kavgasının öyküsüdür. Din İman Masa Kasa’nın bir bölümünün adı “Ver Türbanı Yağmala Kasayı”dır ki bu öykünün anafikrini oluşturur.
İslamcı siyasetin “yağmacı” zihniyet dünyasına giriş yaptıktan sonra adını andığım kitabımın önsözünden alıntı yapmamak olmaz:
“Din ve imanın masa ve kasa ile bir araya gelmemesi gerekir ama din adamları ile siyasetçiler işe karışınca, bir araya gelmenin ötesinde din ve iman, masa ve kasanın hizmetine giriyor. Şimdi sözünü ettiğim yazıyı okuyalım:
7 Ağustos günü yayımlanan ‘Sünni Din Bezirgânları Artık Özgür’ başlıklı yazımı okuyan bir okur ‘Sünni madrabazların CHP’nin tek parti döneminde uğradığı zulmün (!) ne menem bir zulüm olduğuna açıklık getirdi:
Bir toplantıda din madrabazlarından biri CHP’nin tek parti döneminde uğradıkları zulmü konuşmacıya laf atarak hatırlatmış. Bunun üzerine konuşmacı laf atana sormuş:
‘Hangi ibadeti yapmak istedin de yapamadın? Namaz mı kılamıyordun, hacca mı gidemiyordun?...’
Madrabaz, konuşmacıyı yanıtlamış: ‘İbadeti yasaklamaya gücünüz yetmez. Siz bizi masadan ve kasadan uzak tutuyorsunuz.’
Müthiş bir yanıt. Hiç duymamıştım. Okur devam ediyor:
‘Yani tüm dertleri masaya ve -özelikle de- kasaya yanaşmakmış. Bunu yapamadıkları için gerçekten de ‘zulüm’ gördüklerine, acı çektiklerine inanıyorum. Düşünsenize, kasa orada, başkaları yanaşmış (örneğin ANAP, DYP) ama bunlar yanaşamıyor. Bu zulüm değil mi, onlar açısından?’”
Monarşik ve teokratik Osmanlı’nın iktisat anlayışı, İslam öncesi ve sonrasının baskın, yağma ve ganimet üleşmek yönteminin devamı olarak değerlendirilebilir. Mekke döneminin kutsal savaşları kervan basıp ganimet paylaşmaktan ibarettir ki üleşmenin yöntemi kutsal metinlere bile girmiştir.
Arap-İslam töresine göre Müslümanlar tarafından yönetilen İslam ülkesi darülislam olarak adlandırılır. Kâfirler tarafından yönetilen ve halkı gavur olan memleketlere darülharp denir ki malı mülkü yağmalanabilir, insanları köle yapılabilir. Kadınları ise ister köle diye sat, ister hareme al. Hepsi helaldir!
Günümüzün siyasal İslamına göre üçüncü bir durum vardır: Kendisinin iktidarda olmadığı her yer darülharptir. İktidara geçince artık her şey helaldir. 1994’ten bu yana iktidar olan AKP belediyelerinin milyonlarca liralık leblebi, çekirdek faturalarına şaşmak gerekmez!
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- İlk kez tek bir fotonun nasıl göründüğü gösterildi
- 5 yılda Türkiye'nin en büyüğü oldu: Nusret'e de satıyor
- AKOM, İstanbul için 'saat' verdi: Çok kuvvetli geliyor!
- Yıkılması gerekiyor!