Orhan Bursalı
Orhan Bursalı obursali@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Ne üretelim?

18 Haziran 2024 Salı

Yüksek teknolojili ürünlerin imalat sanayi ihracatı içindeki payı yüzde 3.1.

Teknoloji üretim uzmanı ve danışmanı ve HBT yazarı Müfit Akyos’un derginin 425. sayısında yayımlanan önemli yazısını, belki meraklısına yararlı olur düşüncesiyle aşağıya alıyorum.

***

“TÜİK teknoloji yoğunluğuna göre dış ticaret verileri” imalat sanayimizin yapısını gösteren önemli bir göstergedir. 2024 Ocak-Mart döneminde yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri ihracatı içindeki payı yüzde 3.1, ithalatı içindeki payı yüzde 11.8 oldu. 2023-2024 yılı karşılaştırmaları tabloda özetlenmiş.

Yaklaşık son 10 yıldır pek değişmeyen tablodaki veriler imalat sanayisi bağlamında yaptığımız ya da yapamadığımız işlerin aynası olup üzerine söylenebilecek çok şey olabilir. Örneğin dış satıma konu ürünlerin niteliğine bakıldığında ürün çeşitliliğinin pek artmadığı ve genel olarak bir nitelik kaybı olduğu söylenebilir. Ekonomiler ürettikleri ve ihraç ettikleri ürünlerin türünü geliştirerek büyürler. Bu nedenle dış satım ürünlerinin dünya ticaretindeki payı önemli bir göstergedir.

Her bir ürün veya ürün grubu, tasarımından dağıtımına kadar belirli bir nasıl bilgisi, teknoloji ve teknoloji yönetimi, yetenek ve yetkinlik kümesini temsil eder (ürün kompleksitesi). Dış satıma konu ürünlerin birlikte temsil ettiği kompleksite ise “ekonomik kompleksite” olarak tanımlanır. Söz konusu ürünlerin niteliklerini dünya ticaretindeki hacimlerini ve ülkelerin bu ticaretteki paylarını dikkate alarak sayısallaştıran endeksler ise sırasıyla “ürün kompleksitesi endeksi-PCI ve “ekonomik kompleksite endeksi-ECI olarak tanımlanır.

Sahip oldukları kompleksiteler birbirine benzer ürünlerden oluşan ya da birinden diğerine geçişi (üretilmesi) kolay olan ürünlerden oluşan kümeye “ürün uzayı” denilmekte. Bir ülkenin dış satım sepetinde yer alan ürünlerin niteliğine bakarak olası ürün uzaylarını bir başka deyişle gelişme yörüngelerini oluşturmak olanaklıdır.

Yukarıda açıklanmaya çalışılan kavramlar, Hausmann ve Hidalgo vd. tarafından yayımlanan “The Product Space Conditions the Development of Nations, 2007” başlıklı makalede kullanılan “ürün uzayı” kavramından hareketle Harvard ve MIT üniversitelerince “Atlas Metodu-1” olarak modellenmiştir.

ORTALAMANIN ALTINDA

TEPAV’ın bu modeli kullanarak yaptığı hesaplamalara göre “... Türkiye’nin ihracatının niteliği yıllar içerisinde incelendiğinde, Türkiye’nin 2014 sonrasında dünya ortalamasının altına düştüğü görülmekte. (...) 2014 sonrası gerileyen ECI değeri ise Türkiye’yi 1980 öncesi döneme götürmekte ve Türkiye’yi dünya ortalamasının gerisine düşürmekte (...) Türkiye’nin 2014 yılında dünya ortalamasından daha iyi olup 41. sırada yer aldığı 2016’da ise sıralamada iyileşerek 40’ıncılığa yükseldiği, ancak dünya ortalamasının altında kaldığı görülmekte (...) 2014’ten 2016’ya Türkiye, nitelikli ürünlerdeki rekabet gücünü kaybedip niteliksiz ürünlerdeki rekabet gücünü artırmaya başlamıştır.” The Atlas of Economic Complexity (2021)’ye göre Türkiye 0.61 ECI değeri ile 133 ülke arasında 40. sıradadır.

Yukarıda açıklananlar ışığında dış ticaret verileri metodolojik ve bir modele dayalı olarak analiz edilmeksizin “Katma değeri yüksek ürünler üretmeliyiz”, “Çip üretmeliyiz”, “Yapay zekâ yatırımları yapmalıyız” gibi kalıp cümleler kullanmanın “boş” olduğu açıktır.

Sanayi politikası ufku, yerli-milli otomobil ve İHA-SİHA ile sınırlı yönetimin eğitim sistemimize sokuverdiği çağdışı yeni müfredat ile gelecek tasarımı yapabilmek olanaksızdır.

***

NOTUM: Evet bilgiye ve araştırmaya, bir stratejiye dayanmadan bir adım bile atamayız.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları