Orhan Bursalı
Orhan Bursalı obursali@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Laiklik nedir? Saptırılan tartışma ve gerçek...

13 Kasım 2017 Pazartesi

“Laiklik birçokları tarafından ‘devletin her dine eşit mesafede durmasıdır’ olarak tanımlanıyor. Bir ülkede farklı dinlere veya mezheplere eşit mesafede durabilmek hangi koşullarda mümkün olabilir? Laikliği devletin her dine eşit mesafede durması olarak tanımlamak, kavrayış yetersizliği değilse, yanıltma girişimidir.
“Laiklik, dinin siyasetten ayrılmasıdır. Bu kavramın en kısa tanımı budur. Daha açık olarak ifade edildiğinde, laiklik, dinlerin kamusal ilişkilerde (toplumun ortak yaşamını ilgilendiren ilişkilerde) hiçbir rolünün ve etkisinin olmamasıdır.
“Laiklik, büyük mücadeleler sonucunda kazanıldı. Batı’da kilisenin ekonomik, siyasi, kültürel, düşünsel egemenliğine karşı, sadece siyasi mücadelelerle değil, fakat bütün bu sayılan alanlarda yürütülen çetin mücadelelerle laikliğe ulaşılabildi. Bu nedenle kendisini sadece dinin siyasetten ayrılmasıyla tanımlamakla (ve sınırlamakla) birlikte, gerçekte laiklik toplumsal ve düşünsel hayatın bütününde sağlanan gelişmelerin bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır.
“O halde niçin laiklik kendisini dinin sadece siyasete karıştırılmamasıyla sınırlamaktadır? Çünkü laiklik nasıl bir eşitlik ve özgürlük gereği olarak doğmuş ve gelişmişse, bireylerin din ve vicdan özgürlükleri de dokunulamaz temel insan hak ve özgürlükleri olarak bu sınırlama aracılığıyla korunmuşlardır. Dolayısıyla laiklik, herhangi bir dine mensup bir insanın bireysel olarak dini ibadet ve ifade özgürlüğünü yaşarken, aynı zamanda başka bir insanın farklı dini ibadet ve ifade özgürlüğüne de engel olunmamasının yegâne olanaklı biçimi olarak ortaya çıkmıştır.
“Bu nedenle laiklik toplumsal ve düşünsel olarak çok yönlü bir gelişmenin ürünü olmakla birlikte, bireylerin düşünsel ve inançsal yönelişleriyle ilgilenmez. Bireyle toplumun ilişkisini demokratik bir temelde kurmakla yetinir.”
 
Eşit mesafede nasıl durulur?
“Şimdi devletin her dine eşit mesafede durması konusuna gelelim. Bir devlet her dine eşit mesafede nasıl durabilir? Sadece dinler karşısında nötr (yansız) kalarak. Bu durumda devletin hiçbir dine imtiyaz ve üstünlük tanıması doğal olarak söz konusu olamayacaktır. Biz buna laik rejim diyoruz. Peki, devletin kendisini herhangi bir dinle (veya mezheple) tanımlayarak her dine eşit mesafede olması mümkün müdür? Bu her şeyden önce tanım gereği mümkün değildir. Çünkü örneğin devlet kendisini Sünni Müslüman olarak tanımlıyorsa, bu doğrultuda davranması beklenecektir. Aksi takdirde bu tanımlama içi boş veya sahte bir tanımlama olur. O halde Sünni Müslüman devlet, diğer dinlere nasıl eşit mesafede durabilecek? Kendisine tanıdığı hakları ve öncelikleri diğerlerine de mi tanıyacak? Bu durumda devlet, çok eğitim programlı ve çok hukuklu mu olacak?
“Pratikte neler olduğunu zaten görüyoruz. Devlet gerçekte hiçbir şekilde diğer dinlere ve mezheplere eşit mesafede durmuyor. Üstelik devlet, anayasasında laik bir devlet olarak tanımlanmış olduğu halde bu böyledir. Örneğin eğitimde diğer din ve mezhepten öğrencilere ders seçme özgürlüğü bulunmuyor. Sünni İslam inancının resmi temsilcisi bir kurum olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın resmi protokoldeki sırası geçen sene 52. sıradan 10. sıraya yükseltildi. Devlet kadrolarında her din veya mezhepten kimseler eşit ölçüde yer bulamıyor.
Dolayısıyla dini siyasete karıştırarak veya devleti bir dine mensup olarak tanımlayarak, devletin diğer dinlere karşı eşit mesafede durmasını sağlamak mümkün değildir. Bunu sağlamanın yegâne yolu, devletin dini bakımdan nötr olmasıdır.
Ancak burada şu önemli nokta gözden kaçırılmamalıdır ki, laiklik, devletin sadece tüm dinlere ve mezheplere eşit mesafede durmasının tek çaresi olduğu için geliştirilmiş bir uzlaştırma kavramı veya sistemi de değildir. Laiklik aynı zamanda yukarıda da belirttiğimiz gibi düşünsel ve toplumsal gelişmenin yeni bir aşaması olarak ortaya çıkmıştır. Bilimin, felsefenin, sanatın doğrudan katkıları ve toplumsal mücadelelerin kaçınılmaz sonuçları, bu tarihsel yaklaşımı ve sistemi yaratmıştır. Bu nedenle düşünsel ve toplumsal sekülerleşmenin belirli bir düzeyine ulaşmadıkça, ‘uzlaşmak gerekli’ diye devletin dinlere eşit mesafede durması sağlanamaz. (Seküler eğitim ve seküler hukuk gelişmemişse, hangi eğitim tipi ve hangi hukuk tipi ile bütün dinlere ‘eşit mesafede’ durulabilecek?)
Bu yüzden, laiklikten bahsettiğimiz zaman bu gerçekliklerin hepsine birden işaret etmiş oluyoruz. Laikliği, ‘devletin her dine eşit mesafede durması’ndan ibaret olarak tanımlamak, eğer anlama yetersizliğinden ileri gelmiyorsa bir yanıltma girişiminden başka bir şey değildir.”
Yazı sahibi: Osman Bahadır. Kaynak: Osmanlılardan Cumhuriyete Sekülerleşme, Evrim Yayınevi, 2017... Bahadır’ın kitabı çok temel konuları yerli yerine oturtuyor. Mutlaka okuyun.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları