Kulaklarınızı açın, top seslerini duyun!

31 Ağustos 2023 Perşembe

Bir dâhinin bilimsel ve eleştirel akılla, büyük bir gerçeklikle kurguladığı bütün bir süreci, büyük zaferle ve kurtuluşla sona erdirdiği günlerdeyiz. Kendisine inanan; dâhiliğini, kararlılığını, cesaretini gören yakın silah arkadaşları ve Anadolu ile Trakya evlatlarıyla bu zafer kazanıldı.

Bir yazımda dile getirmiştim: Anadolu halkı ilk kez kendisi için, kendi kurtuluşu ve geleceği için savaştı. 650 yıllık Osmanlı İmparatorluğu’nda padişahın kuluydu; padişahın savaş için ihtiyaç duyduğu can deposuydu. Ta Viyana kapılarında, Arabistan çöllerinde, Afrika kentlerinde ölecek, fetihler için durmadan tükenip duracaktı. Ama hep padişah ve kurduğu sistemin ayakta kalması için... Kendisi hep kaybeden olacaktı, hem canını verecek hem ürettiği malını...

30 Ağustos ile bu topraklar üzerinde bir halk egemenliği kurulacaktı. Savaşanlar; evi, barkı, çocuğu ve gelecek nesilleri için de savaştı. Bir vatan, bir ulus yaratılacaktı.

ZAFERİN ADI

Zaferin en önemli bileşeni Mustafa Kemal Paşa’ydı. O olmasa, bazı etkin arkadaşlarının Kurtuluş Savaşı’nı, çürümüş, ülkeyi çökertmiş padişahlık sistemine hediye etmesi ve halkın yine tarihin en büyük kaybedeni olması tehlikesi gündemdeydi...

Cumhuriyetin ilanı, Sakarya ve Büyük Taarruz’dan sonraki yıl, 29 Ekim 1923’te gerçekleşecekti. Buna hazırlık olarak Kasım 1922’de zaferden iki ay sonra padişahlık kaldırıldı. Bu erken Cumhuriyet ilanı anlamına da geliyordu. Aslında savaştan önceki kongrelerde (Sivas, Erzurum... ) milli irade vurgusu vardı. The Times gazetesi daha 1919’da Sivas Kongresi kararlarını “Bir Anadolu Cumhuriyeti kuruluyor. Asilerin başı Mustafa Kemal” diye yorumlayacaktı.

‘FAKAT İHTİMAL Kİ BAZI...’

Saltanatın kaldırılması kolay olmadı. Meclis’te direniş, uzun tartışmalar vardı. Saltanatçıların ve hilafetçilerin itirazlarına Atatürk son noktayı koyacaktı:

“Egemenlik ve saltanat hiç kimse tarafından hiç kimseye, ilim icabıdır diye; görüşme ile münakaşa ile verilmez. Egemenlik, saltanat kuvvetle, kudretle ve zorla alınır. Söz konusu olan; millete saltanatını, egemenliğini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız meselesi değildir. Mesele zaten olupbitti haline gelmiş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, mutlaka olacaktır. Burada toplananlar, Meclis ve herkes meseleyi tabii görürse, fikrimce uygun olur. Aksi takdirde, yine gerçek gerektiği şekilde ifade olunacaktır. Fakat ihtimal bazı kafalar kesilecektir.”

Muzaffer komutanın bu sözlerinin ardındaki büyük güç, Kurtuluş Savaşı’dır, millettir. Kurtuluş için kanını döken millet, artık egemenliğin doğal tek kaynağıdır.

Meclis’in 1 Ocak 1921’de kabul ettiği anayasanın ilk maddesi de “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. İdare usulü halkın kendisini bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına dayanır” diyordu!  

‘KURSAĞIMDA LOKMASI VAR’

Atatürk, yakın arkadaşlarına karşı da mücadele etti. Savaşın komutanlarından Rauf Orbay, Kâzım Karabekir, Refet Bele, Ali Fuat Cebesoy ikircikliydi, padişahlık cumhuriyeti gibi bir şey istiyorlardı. Rauf Orbay, “Padişahlık ve halifelik makamına gönül ve duyguyla bağlıyım, kursağımda lokması var. Bu makamı kaldırmak doğru olmaz, onun yerine başka nitelikte bir varlığı koymaya çalışmak, yıkım ve çöküntüye yol açar” diyecekti. Hepsi “halifeliği” korumaktan yanaydı!

Tabii ki Cumhuriyet laik olacak ve savaşın muzaffer komutanı, çağdaş bir ülke, devlet ve ulus için yıllardır kurguladığı programını gerçekleştirme azmini hiç yitirmeyecekti.

Not: Dün sosyal medyada şunu paylaştım: Varoluşumu bana bu vatanı var edenlere borçluyum. Bu sınırlar içinde milyarlarca olasılıktan biri bana rastladı ve doğdum. Bu vatan olmasaydı, ben de olmazdım... Bu var edenlere, bu vatana karşı yaşamımı borçluyum ve hayatım boyunca bunu ödeyeceğim. Dâhi adama, ona inanarak yanında duran silah arkadaşlarına ve kurtuluş için savaşan tüm Anadolu’nun isimli isimsiz kahramanlarına en derin sevgi, saygı ve şükranla... Hepsinin önünde eğiliyorum. Hepimiz büyük zaferin evlatlarıyız...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları