Kimse kendini aldatmasın, bu ülke kalkınamaz...

13 Ağustos 2023 Pazar

Türkiye ekonomi başta olmak üzere, geride kalan diğer her türlü kültürel hayat bakımından (politika, bilim, sanat, demokrasi vb), dünyada gelişen, kalkınan, ilerleyen öndeki güçlere yetişemez.

Bu savın onlarca gerekçesi var, yakın veya uzak geçmişimiz ve Türkiye’nin bugününü yöneten bileşenlerin hepsi, Türkiye’nin kalkınamayacağını apaçık söyler. Biz bakar körüz, bu gerekçeleri görmeyiz; ya gerçekten görmeyiz ya da görürsek onları değiştirmek gibi çok daha zor bir durumla karşılaşacağımızı biliriz.

Bu durumu da değiştirmek istemeyiz, ya gücümüzün (bilgi yetenek vb. olarak) en alt düzeylerde seyretmesinden ya da günlük çıkarlarımızın buna elvermemesinden.

Türkiye’nin, bugünkü hal ve gidişiyle, kalkınma dinamiklerini göz önüne alarak, örneğin önümüzdeki 10 yıl, 20 yıl veya 30 yıl içinde kalkınabileceğini söyleyebilen bir bilimsel görüş biliyor musunuz?...

***

Politikayla ilgilenen (veya sadece mutfağının penceresinden ve tenceresinden politikacının ağzına bakan) herkes “nurlu ufuklar” söylevleriyle bugüne büyüdü! Her an dillerinden bal dökülen politikacıları hep umutla dinledi.

Bu politikacılardan en ünlüsü, Sayın Süleyman Demirel, “Barajlar Kralı” olarak Cumhurbaşkanlığı koltuğundan uğurlanıyor. Biz böyle açmazları -paradoksları- severiz: Elektriksizliğin eşiğinde olan Türkiye’nin Barajlar Krallığı manşeti, aslında hem bu ülkenin basınına yakışıyor hem de politikacısına! Biz gerçekleri didikleyip oradan doğrular çıkaran, eleştirel düşünmeyi seven bir millet değiliz. Yoksa bu durumda olmazdık. Niçin kalkınamayızın gerekçelerinden biri bu...

Sayın Demirel’i, yöneticiliğini, politikacılığını eleştirmeyen, Sayın Demirel’in 40 yılından bir ders çıkaracak ve bu derslerle beslenecek biyolojik bir yapısı olmayan bir toplum, bir ülke kalkınamaz.

Lider, yönetici öncüdür. Bugünü yapılandırır, geleceği kurar. Ülkeyi, şirketi vb. bir yerden bir yere götürür.

Ülkemizde 1940’lar sonrasının bütün siyasi liderlikleri, vasatın yönetimi olarak gerçekleşmiştir. Türkiye’nin geri yapısının ortalamalarının yarattığı kamuoyu ve bileşenler neyse, bunlara dayanarak ayakta kalmak, siyaset yapmak marifet sayılmıştır...

Siyasi liderlikler 20 yıla yakın bir süredir, bir tek enflasyonu bile düşürme cesaretini gösteremediler veya düşüremediler. Enflasyonu düşürmeyi bile artık bir büyük proje olarak kabul edecek duruma geldik?!

Siyasi liderler, iktidara gelmenin, iktidarda kalmanın yolunu, bu milletin servetlerini ulufe gibi dağıtmakta gördüler. Buna karşılık, insanların yaratıcılığını, girişimciliğini, üretkenliğini, insanın kendini bu dünyada var etme yeteneğini kullanmadılar; tersine bu yetenekleri öldürdüler... Ulufe dağıtmak, Osmanlı geleneğidir. Bu geleneği modern zamanlara uydurarak sürdürdüler.

***

Bir büyük proje nedir acaba? Belki bir noktada, bir alanda veya toplam alanda, paradigma değiştirmektir. Yani bakışınızı değiştirmektir. Sizi bir yere getirmeyen anlayışları terk etmek, sizi bir yere getirecek yeni anlayışları hayata geçirmektir belki.

Bu, pratikte size sıçrama yaptıracak, örneğin ileri ülkeleri örneğin tek bir alanda yakalayabilecek, ülkenin örneğin tek bir alanda yolunu açabilecek, ekonomik, sosyal, kültürel, siyasal vb. projedir.

***

Önümde bir haber duruyor: Alman hükümeti, şu an ülkenin 20 bin kadar bilgisayar uzmanına, yazılımcıya vb. gereksinimi olduğunu saptadı. Bu alanda bugünkü gelişmeyi görüp program yapamamışlar. Bilgisayar yazılımı alanında, sanayinin, ekonominin, hizmet sektörünün hem ülkede hem de dünyada rekabet edebilmeleri için buna gereksinim var.

Bu uzmanları yetiştirmek çok uzun zaman alacak ve çok da pahalıya gelecek. Şimdi 20 bin Hintli uzmanı ülkeye getirme kararı aldılar. Ayda 1000 dolar ücret ödeyecekler ve ülkenin rekabet gücünü, üretimini, yaratıcılığını ayakta tutacaklar.

Almanlarınki kadar, bilgisayar alanında büyük bir yaratıcı gücü ortaya çıkaran Hindistan’ın tutumu da büyük proje değil midir?

Ne dersiniz? Türkiye kalkınır mı?

***

Not: 12 Nisan 2000 tarihli, Türkiye Kalkınamaz başlığıyla yayımlanan dizinin ilki. Yorumsuz aktarıyorum. Bugün yaşadıklarımızın hepsinin geçmişteki izdüşümlerini okuyorsunuz... Pek çok alanda gerilere gitmişiz, bakalım daha ne kadar dibe vuracağız? Biraz kısaltmak zorunda kaldım.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları