Instagram’ı kapat, yüksek teknolojiye yatırım bekle

06 Ağustos 2024 Salı

Instagram gibi sosyal iletişim veya medya ağları yüksek teknoloji ürünüdür. Çalışanlarının tümü uzmanlık derecesinde bilgi sahibidir, yani yaratıcılarıdır. Instagram’ı kapatırken eşzamanlı olarak HIT-30 diye, ileri teknolojilere ağırlık veren bir odak ülke olma iddiasıyla üstelik milyarlarca dolarlık teşvikler açıkla.

Almanlar buna “diametral entgegengesetzt” derlerdi. Yani “taban tabana zıt” iki görüşü birmiş gibi ileri sürmek. İşin doğasına aykırı.

Üstelik hukuksuz yasasız dayanaksız. Ben yaptım oldu, yasa benim tavrıyla. Katalog suç gibi uyduruk gerekçe ortaya at. Mahkeme gibi davran, bir siyasi karar ver.

Bakın Instagram umurumda değil. Kendi başına buyruk sansür anlayışını da savunacak değilim. Milyarlarca kazanç kaybı varmış gibi yalanları da boşveririm.

Burada esas olan yasalara saygılı bir hukuk devleti kimliğinin bir kez daha yerle bir edilmesidir. Baştakilerin tepesi atınca demek ki hiçbir şey güvence altında değil.

Mesela Anayasa Mahkemesi’nin verdiği iptal kararına tepki olarak AYM’nin web sitesini devre dışı bırakmak gibi ergen çocuk davranışları göster. Can Atalay’ın serbest bırakılmasını da yine keyfi davranışlarla bakalım nasıl engelleyeceksiniz göreceğiz veya “AYM mi var o da ne ki” diyeceksiniz.

AMAN GEL, TEŞVİK İKİ KATI!

Bunları şunun için anımsatıyorum. Dışarıdan gelecek yatırımcı öncelikle hukuk devletinin yasaların tam işlerliği görmek ister. Her şeyi siyasi gücün iki dudağı arasında gördüğü sürece güler geçer. Onu mutlaka ülkeye yatırım yapmaya çekmek istiyorsanız, bunun yüksek bedelini de milletin cebinden ödemek zorunda kalırsınız. Aman gel, teşvik iki katı, hibe beş katı dersiniz, hesap kitap bakar ki yatırımcı, yahu daha başlangıçta 10 yıllık kazancımı peşinen cebime koydum, hukuk devleti olsa ne olur olmasa ne olur.

Yani hukuksuzlukların, keyfiliğin bedelini yine bu millet öder.

Her gördüğüm nitelikli üniversite öğrencisi kapağı ülke dışına atmaya çalışıyor. Yahu bir kişi de “Burada kalacağım” desin diye gözüne bakıyorum. Bir ülkenin en değerli zenginliği yetişkin yetenekli insan kaynağıdır. Eğer bunlar tası tarağı toplayıp gidiyorlarsa yüksek teşvik ve hibeler vereceğiniz şirketlerin nitelikli elemanlarını ülke dışından transfer ederler veya edersiniz, bunun yüksek maliyetini yine bu millete ödetirsiniz.

YÜZDE 20’Sİ GİDİYOR

Başarılı bir bilgisayar şirketi yöneticisi Lütfi Bey ile sohbet ediyorum. Sorum üzerine, yeni bilgisayar mezunlarını 50 bin TL ile işe başlatıyoruz, diyor. Ama elemanlarını tutamıyorlar, yılda yüzde 20’si, ki çok daha iyi maaş alıyorlar, çekip gidiyorlar, çoğunlukla yurtdışı. Çocuğunun eğitim masraflarıyla ilgili faturayı göstererek. Yani eğitim diye temel bir sorun da yarattınız bu ülkede.

Fakat durum bundan da kötüdür. Üniversitelerimizin başlarına atanan yöneticilerin tümü bilimden uzak kişiler. Üniversitelerimiz bilimsel nitelik bakımından kötü. Liyakatsizlik diz boyu. Yükseltmeler çapsız.

Yani ileri teknolojilerin üretimini ülkemizde orta ve uzun vadede sürdürülebilir kılabilecek hemen hiçbir iklimsel (siyasal, bilimsel, hukuksal...) koşulun bulunmadığından söz ediyoruz. Parayı veririz düdüğü çaldırırız, anlayışının egemen olduğu bir ileri teknoloji odağı olma düşüncesi, bir hayal ticaretidir. Veya ülkenin kıt kanaat varlıklarını heba etmeye gider.

HIT-30 programı ülkece tartışılmalıdır ve iktidar da bunu bizzat istemelidir.

DEVLETİN YATIRIMCI GÜCÜ

İleri teknoloji odağı ülke hayalini ileri sürerken bir de bugünkü diğer ekonomik koşullar var: Yüksek enflasyon koşullarında ekonomide artan belirsizlikler ve kırılganlıklar yatırım iklimini son derece olumsuz etkiler, ileri teknolojiye yönelik yatırımlar cılız kalır.

Bayram Ali Eşiyok diyor ki tüm teşviklere rağmen yüksek teknoloji yoğunluklu sektörlerde arzulanan yatırım temposunun sağlanamadığı koşullarda, kamunun üretici bir aktör olarak piyasaya müdahale etmesi ülkenin geleceği için zorunluluktur.

Ve devamla: “Başka bir ifadeyle, ekonominin hızla finansallaştığı, sermayenin giderek üretici yönünü kaybedip rantiyeleştiği, üretimin düşük ve düşük-orta teknoloji yoğunluklu sektörler arasında kilitlendiği koşullarda kamunun ekonomide yapısal değişimi sağlamak için piyasaya müdahale etmesi kaçınılmazdır.”

İktidarın bu tür bir anlayıştan ne kadar uzak olduğunu da hepimiz biliyoruz!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları