Olayların Ardındaki Gerçek

Krizin merkezi özelleştirme

08 Şubat 2022 Salı

Yıl 1923. Türkiye Cumhuriyeti kuruluyor.

Savaştan yeni çıkmış, genç bir ülke. Ekonomi yok, altyapı yok, tarım ve hayvancılık durma noktasında, dış borç içinden çıkılamaz durumda.

Atatürk, İzmir İktisat Kongresi’nde, Türkiye’nin, ekonomi ve üretime dayalı bir Cumhuriyet olacağını açıklıyor. Sonrasında, tüm gezilerinde aynı  konuya vurgu yapıyor.

Öncelikli olarak da yabancıların elindeki demiryollarını millileştiriyor.

Daha sonra gerek altyapı gerek sanayileşme için önemli adımlar atılıyor. 

Kısa süre içinde bu konuda gerçekleşen olağanüstü başarıları ve yapılanları teker teker saymaya gerek yok.

Türkiye, Atatürk döneminde, önemli atılımlar yapıyor, fabrikalar kuruluyor, üretim çarkları dönüyor. Kamucu ve üretime dayalı ekonomi politikaları yürütülüyor. Türkiye ayakları üzerinde duran bir ülke haline geliyor.

1990’lı yıllarda SSCB’nin dağılması sonrası tüm dünyada bir özelleştirme hareketi başladı.

İngiltere’de Margaret Thatcher, ABD’de de Ronald Reagan, bu politikanın başını çektiler.

Dünyadaki bu değişim ve özelleştirme eylemi Türkiye’ye de geldi. Özelleştirme, bir fetişizm haline dönüştü.

Turgut Özal ve Tansu Çiller bu konuda büyük adımlar attılar. Hemen ardından 2002 yılında iktidara gelen AKP ise özelleştirme eyleminin adeta şampiyonu oldu.

Türkiye Cumhuriyeti’nin çok büyük harcamalarla altyapısını oluşturduğu elektrik dağıtım sistemi de yandaş şirketlere yok pahasına verildi.

Bugünlerde Türkiye’nin yaşadığı elektrik krizinin en büyük nedeni AKP’nin,  tüm kazanılan değerleri, fabrikaları ve altyapı tesislerini yandaşlarına satma politikasıdır.

Başta Isparta olmak üzere elektrik kesintilerinin, sanayiyi durma noktasına getiren enerji krizinin sorumlusu da devletin elinde bulunan kurumları haraç mezat satan işte bu AKP politikalarıdır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Şeyh Sait konusu 19 Aralık 2023

Günün Köşe Yazıları