Olaylar Ve Görüşler

Şarkı ve türkülerdeki çocuk gelinler - Canel ARSEL

01 Nisan 2023 Cumartesi

Yaşını başını almış birisi size, “13 yaşında bir sevgilim olsun istiyorum” dese, nasıl tepki gösterirsiniz? Kuşkusuz erdem ve ahlak sahibi her insan, duydukları karşısında irkilir. Sapkın karakterli birisiyle karşı karşıya olduğunu düşünür. 

Şimdi madalyonun diğer yüzünü çevirelim. O da ne? Meğer yıllardır televizyon kanallarında, radyolarda, düğün salonlarında, eğlence mekânlarında bu sözler eşliğinde koca koca insanlar halay çekiyor, dans ediyormuş ve ne gariptir ki bunu kimse yadırgamıyormuş.

‘ON YAŞINA GİRİNCE!’

Örneklere geçmeden önce, bu şarkı ve türkülerde geçen sözlerin süreç içerisinde insanların bilinçaltında nasıl bir kavramsal ilinti kurduğunu, sonrasında bunun nasıl bir yaşam biçimi duygusuna evrildiğini, asıl yoldan çıkmanın ise tam da bu noktada oluştuğunu saptayalım. 

İnsanlık tarihi, anlatım dili araçları olarak müzik, edebiyat, resim, tiyatro gibi sosyokültürel olgu ve kavramları kullanagelmiştir. Günümüzde bizler, sanatsal üretimlerde kullanılan dilin, takınılan duruşun ne kadar önemli olduğunu bilmek zorundayız.

Şimdi, üzerinde konuştuğumuz şarkı ve türkülerden birkaç örnek verelim: 

“Kar mı yağmış şu harputun başına/ Yeni girmiş on üç on dört yaşına.” 

“Henüz on dört yaşında/ Gür memeler çağında/ Al olmuş yanakları/ Doyum olmaz tadına.”

“Bir güzel ki on yaşına girince/ Gonca güldür de henüz açılır/ On birinde gonca diye koklarlar.” 

“Yemeni bağlamış telli başına/ Zülüfleri düşmüş hilal kaşına/ Henüz girmiş on üç on dört yaşına”. 

“O tepeden bu tepeye oyun olur mu/ On beş yaşında da Nazife de hanıma doyum olur mu”.

ANLAYIŞ DEĞİŞİKLİĞİ

Örnekleri çoğaltmak mümkün. Fakat çocuk gelinler sorununu salt şarkı ve türkülerdeki kötü örnekler bağlamında ele almak dar açılı, kısır bir bakış olur. Bu gerçekliğin dinsel ya da inançsal olguları da kapsayan budunsal bir özelliği var. Tarikat mensubu bir babanın 6 yaşındaki kızını, yaşını başını almış birisine eş olarak verdiği geçen aylarda ortaya çıkmadı mı? Defalarca tanık olduğumuz ve içimizi acıtan bu yaşamlar sosyolojik anlamda travma üreten başka bir durum taşımıyor mu? 

Dinsel kavramları kendi gerçekliğinden koparıp temelsiz ve soyut argümanlar öne sürerek kendi sapkın tavırlarına bir dayanak yapanlar bu can alıcı sorunun başka aktörleridir. Oysa dinimizde, samimi inançlı insanlar nezdinde, kadim Anadolu coğrafyasının kılcallarında bu sapkınlıkların yeri yoktur. 

Günün sonunda “Erkek egemen kültürün, kadın cinsiyeti üzerindeki bu hoyratça tezahürü karşısında ne yapmalı?” sorumuza gelince... Kuşkusuz öncelikle, farkındalık duygusu yaratılmalıdır. Eğitim kurumlarından başlayan anlayış değişikliğiyle, bugüne kadar yaşamımızda olağan görünen söylemler ayıklanmalı, TRT repertuvarı gözden geçirilmeli, saçma söylemler yerine daha makul sözcükler koyulmalıdır. Yenilenmesi, değiştirilmesi mümkün olmayan şarkı ve türkülerin repertuvardan tamamen çıkarılması ise en hayırlı olanıdır.

CANEL ARSEL

SANATÇI



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları