Olaylar Ve Görüşler

‘Kadın Papa’ ve Türkiye

08 Eylül 2019 Pazar

İslamiyet günümüzde kendini reform etmediği sürece, ilkel ve ucube kılıklı tarikatların tekelinde kalacaktır. Bu da laikliğin önemini ortaya koymaktadır.

İnsanlık tarihinin belki de en ilginç olayıdır, bir kadının papa olarak seçilmesi. 8. yüzyılda Almanya’nın İngelheim şehrinde doğmuştur. Henüz 12 yaşına geldiğinde, erkekler gibi saçlarını kestirir, erkek giysileri giymeye başlar, onlar gibi konuşur. Buraya kadar özel bir tercih diyebiliriz. Ailesi onu Gilberta (ya da Jutta) diye çağırmaktadır. Erkek kılığında, Hıristiyan rahiplerle birlikte Atina’ya gider. Orada teoloji, felsefe ve Latince dersleri alır. Ardından yine bir rahip olarak (adını, Joan Anglicus olarak değiştirir), Benedictina Manastırı’na girer. Burada zeki biri olduğundan, çok kısa bir sürede kendini kabul ettirir. Ancak bununla da yetinmez, Roma’ya gider ve orada kardinal olur. Sonrasında Sekizinci John adını alır ve iki sene, beş ay, dört gün boyunca Papalık makamında oturur. Ancak beşer şaşar derler. Bir erkeğe âşık olur ve ondan hamile kalır. 855 yılında bir dini tören sırasında doğurur. Sonrası malumdur, başına gelmeyen kalmaz. Söylemek istediğimiz, kadın ve erkeğin birbirlerine âşık olmalarına hiçbir makam engel olamaz. Bu olay gizli de olsa, sonunda yaşanmış bir aşk vardır.
İslam tarikatlarında ise kadın tamamen toplum dışı bırakılmıştır. Adeta izole edilmiş bir biçimde, evinde ya da ona gösterilen kapalı mekânda oturmaya mecburdur. Bir erkeğin kadınla yakınlaşması, ona âşık olması, birlikte başlayacak bir yaşama adım atmaları son derece normaldir. Ancak İslami tarikatlarda böyle bir şey asla mümkün değildir. Kadının çarşafın içine kapanması, evde oturmasıyla da erkeğin kendi cinsine yönelmesi arasında nasıl bir bağ var, bilemiyoruz. Ancak şunu iyi biliyoruz: Tarikatlarda oğlancılık, küçük çocuklara tecavüz ve türlü sapıklık almış başını gidiyor. Ensar Vakfı’nda yaşananlar ile daha birçok tarikatta benzer türden sapık ilişkilerin yaşandığını medyadan öğreniyoruz. Üstelik Ensar Vakfı sanki hiçbir şey olmamış gibi, Milli Eğitim’in gözdesi durumda...

AKP’nin tarikat ısrarı
Basına yansıyan ifadelerde, insanın midesini bulandıran itiraflar vardır. Çocukların dilini yalamak, porno seyrettirip tecavüz etmek, kadına değil oğlana sarılmayı sevdirmek... Hoca (!) diye tanınan insanların 8-9 yaşlarındaki kız çocuklarının evlenebileceğini söylemesi inanılır gibi değildir. “Annemle iki gün kapalı bir odada kalırsam o bana helal olur, annemin dizkapaklarını görürsem şehvete kapılırım, sakalsız erkek kadına benzer hatta başka erkekleri günaha sokar, dokuz yaşındaki bir kız babasını tahrik eder, üç yaşındaki bir kız çocuğu külotla amcasının yanında bile dolaşmamalıdır” diyebilenlere ne demeliyiz artık? Peki, bazı tarikat müritlerinin bedenlerine şiş, kesici alet sokmalarına ne diyeceğiz? İslami tarikatlar arasında Kadirilik, Rufailik gibi sapkın denilebilecek gruplar vardır. Tarikatları sosyal toplum derneği/vakfı gibi kabul ederseniz bütün bunlar gerçekleşir. Rıza Zelyut’un “Osmanlı’da Oğlancılık” adlı kitabını mideniz elverirse okuyabilirsiniz.
AKP iktidarı ısrarla insanları tarikatlara yöneltmeye çalışmaktadır. İmam hatipler ve camilerin sayısı inanılmaz artmıştır. Cumhuriyetin ilk dönemlerinde, kızlar ve erkeklerin birlikte okuması, modern bir toplum için kılık kıyafet değişimi, dil devrimi, tarikatların kapatılması son derece önemliydi. AKP ise bunun rövanşını almaya çalışmaktadır. En köklü gazetelerimizden biri olan Cumhuriyet gazetesini bile baskı altına almaya çalışmadılar mı?

Sözün özü
İslamiyet günümüzde kendini reform etmediği sürece, ilkel ve ucube kılıklı tarikatların tekelinde kalacaktır. Bu da laikliğin önemini ortaya koymaktadır. AKP iktidarı adım adım şeriata yönelmektedir. İslami bir yaşam biçimi şimdilik özendirilmektedir. Ancak zamanla bunu (“mahalle baskısı” sözlerini anımsayınız...) zorunlu bir konuma getirmek isteyecekleri kuşkusuzdur. Bu konuda aydınlarımıza da büyük bir görev düşmektedir. Hiç korkmadan bu konuda düşüncelerini özgürce ortaya koymalıdırlar. Bu konularda eğitmek isteyenlerin çok okuması gerekir. Sözgelimi, Özdemir İnce, Arif Tekin, Rıza Zelyut, Nazif Ay, Turan Dursun, İlhan Arsel, Yaşar Nuri Öztürk, Zekeriya Beyaz, Murtaza Demir, Cemil Kılıç gibi yazarların kitapları bu gözle okunmalıdır.

Tufan Erbarıştıran



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları