Olaylar Ve Görüşler

Doçentlik başvuru kriterleri yine değişti - Prof. Dr. Ülkü SARITAŞ

05 Eylül 2023 Salı

Üniversitede akademik kadroyu profesör, doçent ve doktor öğretim üyesi oluşturur. Profesörden önceki aşamada bulunan öğretim üyeliği “doçent”liktir. Ne doktor öğretim üyesi ne de profesörlüğe başvuru kriterleri ne hikmetse doçentlik kadar değişikliğe uğramaz Türkiye’de. Neredeyse her on yılda bir değişikliğe uğrayan doçentlik başvuru kriterlerinin hangi bilimsel çalışmalar sonucunda değiştirildiği bilinmez, tıpkı akademik kadro ilanlarında belirlenen kriterlerin neye göre yapıldığı bilinmediği (!) gibi. Aslında ikincisi yani akademik kadro ilan kriterlerinin neye göre yapıldığı resmen açıklanmasa da adrese teslim kadrolar olduğu, yani alınması istenen kişinin özelliklerine göre ilana çıkıldığı bilinen bir gerçektir. Geçmiş yıllarda doçent olma kriterlerinden çıkartılan ve kanımca akademisyenlikte çok önemli olan iki değişiklikten biri üniversitede ders anlatma yeterliliğinin saptandığı “doçentlik dersi” anlatma, diğeri de daha yakın tarihte kaldırılan sözlü sınavdı. Günümüzde sadece kriterlere uygun dosya hazırlamak ve jürinin de onay vermesi halinde doçent olunabilmekte, ancak bu kriterlerde amacın “daha bilimsel olmak” olduğu savıyla sık sık değişikliğe uğramakta.

Doçentlik başvuru kriterlerinin gene neden değiştirildiğini, değişikliği yapan kurum olan Yükseköğretim Kurulu’na (YÖK) bağlı üniversitelerarası kurul (ÜAK) genel sekreteri Prof. Dr. Abdulkerim Çalışkan’a sorarsanız cevap “Temel amaçlarının yayınlarda kaliteyi artırarak eğitime katkı ve adaylara kendi uzmanlık alanlarına ait kabiliyet ve eserleriyle farklılıklarını ortaya koyabilecekleri ortam sağlamak” şeklindedir. Oldukça iyi niyetle verilen bu cevabın kriterlerde yapılan değişikliklere bakıldığında çokta gerçekçi olmadığı görülecektir.

ADAM KAYIRMACILIK

9 Ağustos 2023 tarihinde ÜAK tarafından duyurulan “doçentlik başvuru şartlarında yapılan değişiklikler”den en çok tepki çeken ve nedeni tam anlaşılamayanı “Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı Ortak Veri Tabanı (YÖKSİS) veri tabanına kayıtlı olan ve editörlük için üniversitesinden izin almış profesör unvanlı öğretim üyelerinin editör olduğu kitap kabul edilir” maddesidir. Burada sorunlu iki kavramdan biri kitabın editörünün mutlaka profesör ünvanlı olması diğeri de bağlı olduğu üniversiteden izin alma zorunluluğudur. Akademisyenlik özgürlük ortamında yapılması gereken bir iştir, bilimsel çalışma da özerk ve özgür ortamda yapılır. Bilimsel çalışma yapmak, makale veya kitap yazmak ya da editörlük yapmak hiçbir akademik unvanın tekelinde olacak bir bilimsel eylem değildir. Adam kayırmacılığın en üst düzeyde olduğu son 20 yılda Türkiye’de nice profesör unvanı alan kişi vardır ki gerçek bir bilimsel üretimden yoksun; nice doktorasını bitirdiği, hatta doçent olduğu halde kadro verilmeyen ve “araştırma görevlisi” kadrosunda çalıştırılıp; ders anlatma, tez yönetme, dergi veya kitap editörlüğü yapma, ulusal ve uluslararası birçok bilimsel proje yürütme gibi üniversitenin her türlü akademik üretimini sırtlanan. Şimdi sorarlar size; nasıl oluyor da yıllarını bilimsel üretime adamış ama kadro verilmediği veya sırtını dayayacağı kuvvetli bir siyasi yakını olmadığı için hâlâ profesör olamamış, daha da vahimi doçent olduğu halde hâlâ araştırma görevlisi kadrosunda çalışan bu akademisyenlerin editörü olduğu kitapları bilimselliği yetersiz diye doçentlik başvuru kriterlerinden çıkartıyor; merdivenin basamaklarını hızla tırmanıp akademik bilimsel yeterliliğe ulaşmadan unvan sahibi olmuş profesörlerin editör olduğu kitapları bilimsel kabul edip puanlıyorsunuz diye...

PROF. DR. ÜLKÜ SARITAŞ  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları