Olaylar Ve Görüşler

Bir Garip İstifaname - Prof. Dr. Erendiz ATASÜ

13 Kasım 2020 Cuma

Bizim kuşak ortaokuldayken, Türkçe derslerinde resmi yazışmaların nasıl kaleme alınacağı öğretilirdi. Kişisel mektuplaşmalardan farklı idi, iş mektuplarının, dilekçelerin üslubu. Belli bir açıklık, nesnellik ve ciddiyet gerektirirdi; kişiselliğe ve duygusallığa böyle metinlerde yer yoktu ve metin doğru makama seslenmeliydi.

Şimdilerde öğretiliyor olmamalı ki genç kuşak istifa etmesini bilemiyor. Sonuçta istifaname hem bir iş mektubu hem bir dilekçedir ve atamayı yapan makama hitap eder. Siyasi istifalar hep bildiğimiz gibi belli görüş ayrılıklarına işaret eder.

Doğu toplumlarında, demokratik şeffaflık tam olarak gelişemediği için, siyasi bir istifada çoğu kez gerçek neden söylenmez. ...mazeretime binaen istifamın kabulünü saygıyla arz ederim’’ diye seslenir, görevli; kendisini atamış olan üst makama.

Ne olmuştur? Deneyimsiz bir genç, ultra kudretli Sayın akrabası yani Sayın Cumhurbaşkanı tarafından yüksek sorumluluk talep eden bir göreve getirilmiş, birkaç yıl çalıştıktan sonra istifa etmiştir.

BAKAN KİME SESLENİYOR

Olayın dış görünümü budur. Aslı nedir? Bilmiyoruz. Bizim, yurttaşlar olarak, günümüzde Türkiye Cumhuriyeti’nde bakanlar hangi kıstaslara göre ve nasıl bir prosedür izlenerek atanır, bilebilmemiz mümkün değil. Siyasetçiler arasındaki ayrılıkların, devletin ve halkın çıkarları üstüne yön ve yöntem farklılaşmalarından mı, hizip çekişmelerinden mi, meydana geldiğini bilebilmemiz de mümkün değil.

B
ütün bunlar sabık bakan, sayın Berat Albayrak’ın istifasını bir toz bulutunun örtmesine ve rivayetin’’ çeşitlenmesine yol açıyor. İşin bu tarafını siyaset yorumcularına bırakıyorum.

Serde yazarlık var ya, benim zihnime takılan başka şey, sayın Bay Albayrak’ın kişisel hesabından duyurduğu istifanın metni! Türkiye Cumhuriyeti’nin geleneğinde böyle bir istifa söylemi yoktur. Sanırım, Osmanlı’da da yoktur.

Bu metin her halde atama makamına seslenmemektedir.

Öyleyse kime seslenmektedir?

Halka mı, yoksa Hakk’a mı?

Bu bir özsavunu mudur; öyleyse suçlama nedir?

Yoksa şikâyetname midir?

Öyleyse uğranılmış haksızlık hangisidir?

Tamamen din dışı bir alanda seyreden ekonomiyle ilgili bir metindeki bu dinsel söylem nedir, niçindir?

Herhalde bu söylemi pek çok kişi yersiz bulmuştur da olayın işaret ettiği gizemlerin yanında söylem ile ilgilenmek ‘’şekilcilik’’ gibi mi durmaktadır?

Ama şekil her zaman önemlidir; çünkü her şekil aslında belli bir içeriği örter.

GEÇİŞTİRİLMEMELİ

Dinsel söylemle üstü sıvanmış imalarla, yakınmalarla ve ilişkileri bilemediğimiz için kestiremediğimiz üstü kapalı başka muhtemel ipuçlarıyla oluşturulmuş bu istifa biçimi kanımca geçiştirilemez, geçiştirilmemelidir; devletin ciddiyetini büsbütün zedelediği için, gerekmeyen bir yerde dinsel söyleme başvurarak din dışı hayatın dinselleştirilmesine katkıda bulunduğu için. Laik muhalefet bu olguları gözden kaçırmamalıdır, kanımca.

Peki ya dindarlar, dinsel söylemin uluorta kullanılmasının gerekli olduğu durumlarda etkisiz kalmasına, işlevsizleşmesine yol açacağını göremiyorlar mı? 

PROF. DR. ERENDİZ ATASÜ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları