Demokrasilerde son perde

30 Haziran 2024 Pazar

Fremdschaemen. Almancanın hani izahi zor, müşkül durumları anlatan nokta atış kelimeleri var ya: “Fremdschaemen” onlardan biri.

Başkası adına utanmak demek. Anglosaksonların “cringe” dedikleri...

CNN’de Biden-Trump tartışmasından kesitler izlerken, tam olarak hissettiğim buydu: Fremdschaemen.

Dünyanın lider ülkesi nasıl bu hale geldi? Bu sefil gösteriye hangi akıl geçit verdi? Yalnızca ABD seçmenine değil, dünyanın gerisine ne mesaj veriliyor? Amaç ne? Batı demokrasilerinin geldiği son nokta, son durak bu mu? Eğer buysa, bundan sonrası ne? Bizi ne bekliyor?

Ukrayna, göç ve sağlık konularında bir şeyler söylendi söylenmesine ama Biden’ın hali öyle düşkün ve içler acısıydı ki, dikkatim dağıldı. Tartışmada tam ne dendiğini takip edebildiğimi söylesem yalan olur!

Kendisi de 7 yıl önceki formundan uzak görünen Trump da, karşısında kah donup kalan, kah anlaşılmaz bir şeyler geveleyen bir rakiple tartışmaktan muazzep olmuş gibiydi. Öyle ki bir noktada muhatabı için damardan “ne dediğini anlamadım ama kendisi de sanırım bilmiyor!” dedi.

2024 Başkanlık yarışı adaylarının ilk TV düellosundan çıkan sonuç bu: ne dediğini bilmeyen mevcut başkan ile hakkında 34 suç hükmü bulunan sabık başkan arasındaki süreel, yoz bir maraton.

İnsanda sadece “Görmemiş olayım!” duygusu yaratan nafile düellonun 10. dakikasında başlarına nihayet taş düşen Demokratlar, “Eyvah bu iş olmayacak!” paniğine kapıldılar ve “first lady” Jill Biden’dan eşini ikna etmesi için medet umdular.

Jill oralı olmadı: “Kocam gayet iyi” dedi; “Soruların hepsini cevaplandırdı!” diye övünmekten de geri kalmadı. Biden da sonra çıkıp ilk mitinginde; “Eskisi kadar kolay yürüyemiyor, konuşamıyor, tartışamıyorum. Ama doğruyu, yanlışı, bu işi nasıl yapacağımı biliyorum. Yapabileceğime inanmasaydım, tekrar aday olmazdım!” diyerek kestirip attı.

MEŞRUİYET KAYBINDA YENİ ÇITA

Kamuoyundaki “Yapma, etme, sandığı göz göre göre Trump’a teslim ediyorsun!” yakarmalarına karşılık, Biden’ın sergilediği vurdumduymazlık karşısında Kılıçdaroğlu bile gözümde Churchill gibi göründü.

Demokratların şapkadan son dakikada tavşan çıkartıp, Biden’ın yerine yeni aday bulma ihtimali Obama’nın “Ne yapalım yani kötü münazara geceleri olur!” müdahalesiyle son darbeyi yedi.

Kendisine saygısı olan bir Demokrat seçmenin yapacağı tek şey artık herhalde sandığa gitmemek olur. Bundan böyle zira Mollaların belirlediği adaylarla Cumhurbaşkanlığı seçimlerine giden İran ile ABD Başkanlık seçimleri arasındaki mesafe epey daraldı.

2024 seçimleri- bu haliyle-büyük Batı demokrasilerinin meşruiyet kaybında yeni bir çıta olacak. Demokrasiler hiç bu derece güçten ve çaptan düşmemişti.

Aşırı sağcı Meloni ile yönetilen İtalya’nın başkenti Roma’da örneğin bugün en büyük kitapçı Feltrinelli’ye girin, en önde dizili kitapların şunlar olduğunu göreceksiniz:

“Dünya düzensizliği”, “XXI. yüzyılda nasıl ayakta kalınır?”, “Batı’nın çöküşü”, “Uçurum”, “Sağ,sol veya tersi”, “Demokrasilerde son perde mi?”, “Faşizm canavarının dönüşü”, “Ebedi faşizm”, “Faşist olmayan demokrasi”...

Aralarında Noam Chomsky ve Umberto Eco gibi yazarların bulunduğu yapıtları bir araya getiren bu seçki, demokrasilerin baş aşağı yuvarlanışındaki yaygın kaygıya cevap arayan okurların tercihlerini yansıtıyor.

BEYAZ SARAY’I KİM YÖNETİYOR?

Çizme’nin ünlü muhalif yazarlarından Roberto Saviano Batı demokrasilerindeki bu görünür zemin kaybını, seçmen nezdindeki “meşruiyet kaybı” ile açıklıyor.

Fransa’da örneğin bugün Macron’un “yaptım oldu” şekilinde ilan ettiği baskın parlamento seçimlerinin ilk turu yaşanıyor.

Macron’un projesi, aşırı sağın önlenemez yükselişi karşısında, önceki yıllarda olduğu gibi “merkez” etrafında aşılmaz bir duvar oluşturmaktı.

Hesap çarşıya uymadı.

Faşizm karşıtı duruşları ve geçmişleriyle övünen “Cumhuriyetçiler”in bir bölümü, sandıktan 1. güç çıkması beklenen Le Pen’cilerle saf tutmayı yeğledi.

Niye?

Macron politikalarıyla aşırı sağ arasındaki çizgiler çünkü fiiliyatta çok aşındı.

“Bu nedenle” diyor İtalyan yazar Saviano; “İsyan eden unutulmuş adam/genç, aşırı sağa meyletmekte sakınca görmüyor. Kendine aş, iş, güvence, güvenlik sağlamayan demokrasiye inancını yitirmiş durumda. ‘Ha biri, ha öteki’ diyor.”

Tercihleri belirleyen kırmızı çizgiler başka deyişle silinmiş, kalkmış durumda.

“Macron’la Le Pen, Trump’la Biden arasında” -yanlış da olsa!- “çok da fark yok” diye düşünüyor sandığa giden seçmen.

Bakışları boşlukta kaybolan, cümlelerinin sonunu getiremeyen, ayakta zor duran, çevresinde olmayan insanlarla tokalaşmaya kalkan, Başkanlık uçağının merdivenlerinden ikide bir yuvarlanan, G-7 toplantılarına uyuyakalan bir Başkan’ın oylandığı “demokrasiye” kim inanır?

Seçimleri bırakın, ABD Başkan’ın halini izleyen uluslararası kamuoyu, “halen Beyaz Saray’da kararları kim alıyor?” sorusunu soruyor.

“Dünyayı, derin devletleri yöneten güçler yönetiyor” diyen komplo teorileri hiç bunca güç kazanmamıştı.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Demokrasilerde son perde 30 Haziran 2024
Faşizm tabusu yıkıldı 23 Haziran 2024
Erdoğan'ın G-7 oteli… 16 Haziran 2024

Günün Köşe Yazıları